Subay ve Öğretmen Yetiştirmek
Yakın tarihimizde zengin, varlıklı, müreffeh, imkanlı Müslüman aileler oğullarını subay ve öğretmen yapmadılar. Subaylık ve öğretmenlik, geliri iyi olmayan, zahmetli, çileli, gözde olmayan mesleklerdi. Onların oğulları doktor ve mühendis olmalıydı, iyi bir hayat sürmeliydi, bol para kazanmalıydı.
İşte bu kafa zengin ve varlıklı Müslümanların sebeb-i felaketi olmuştur.
İlle de bütün subaylar ve öğretmenler zengin ailelerin çocukları olacak demiyorum ama zenginlerin yeterli sayıda oğlu bu iki çok önemli, çok hayatî mesleğe yönlendirilmeliydi.
Subayların (bir ara öyleydi) ve öğretmenlerin maaşları azmış, yetersizmiş; zengin babalar ve aileler bu noksanı ailenin servetinden, rantlarından karşılayacaklardı. Öğretmen veya subay olan oğluna bir dairenin, bir dükkanın kirasını/rantını tahsis edecek ve onu maddî sıkıntıdan kurtaracaktı.
Subaylar için zordur ama öğretmenler için yan gelir kaynakları olabilir. Edebiyat öğretmenidir, hem de suluboya, yağlıboya resimler yaparak har ay maaşı kadar ikinci geliri vardır. Tabiî bu, istidat sahibi olmasına bağlıdır. Ressamlık gibi yüzlerce sanat dalı vardır, bunlardan birini öğrenir, boş zamanlarında sanat eseri üretir ve para kazanır.
Öğretmenin boş zamanı olur mu? Olur... Bir sanatla meşgul olmak, sanat eseri üretmek yorgun ve bitkin insanı bile canlandırır, sağlıklı ve mutlu kılar, sıkıntılarını unutturur.
Bu ülkede Sünnî Müslümanlar çoğunluğu oluşturuyor ama son 90 yıllık tarihimizde ezildikçe ezildiler, bin türlü esarete, zillete, hakarete mâruz kaldılar.
Kur'an-ı Kerim'de (Bakara, 249) şu mealde bir cümle var: "Nice az topluluklar, çok topluluklara galip geldiler."
Müslümanlar çoğunlukta oldukları halde niçin düşmanlarına, karşıtlarına galebe çalamadılar?
Din hocalarının, fakihlerin, Müslüman düşünürlerin bu sorunun cevabını aramaları gerekir.
Bugünkü Sünnî çoğunluğa bakınız:
1. İtikat konusunda bir yığın bid'at ve sapıklık ...
2. Beş vakit namaz büyük ölçüde terk edilmiş.
3. Cemaat terk edilmiş.
4. Müslümanların büyük kısmı doğru dürüst ilmihallerini bilmiyor.
5. Tek bir Ümmet olmaktan çıkmışlar, bir sürü birbirinden kopuk cemaate ayrılmışlar.
6. Doğru dürüst zekat verilmiyor.
7. Müslümanların başında bir İmam-ı Kebir yok, ona biat ve itaat yok.
8. Din sömürücüsü kurtlar sürüye musallat ve tebelleş olmuş.
9. Yüksek şehir ve medeniyet kültürü gitmiş, bedevî zihniyeti hâkim olmuş.
10. Büyük ve küçük cihat büyük ölçüde terk edilmiş.
Zavallı Müslümanlar o kadar zillete düşmüşler ki, başı örtülü hukukçu bir hanım tesettür kıyafetiyle avukatlık, hakimlik yapamıyor.
İşte bu zilletlerin, esaretlerin, zebunlukların bellibaşlı sebeplerinden biri, yakın tarihimizde zengin Müslüman ailelerin, oğullarının yeterli miktarını subay ve öğretmen yapmamasından kaynaklanmaktadır.
Müslümanların bunu anlamışlar mıdır? İnşaallah anlamışlardır...
Zengin aileler paralıdır, imkanlıdır, fırsat üstünlüğüne sahiptir. Onlar, oğullarını öğretmen yaparlarsa o öğretmenlerin süper öğretmen, subay yaparlarsa süper subay olma ihtimali vardır.
Subaylık ve öğretmenlik konusuda dikkat edilecek ana ilkelerden biri de, "Ülkenin en zeki, en istidatlı, en kabiliyetli, en vasıflı, en idealist, en başarılı çocuklarının bu iki mesleğe yönlendirilmesidir. Mühendis olamadı, doktor olamadı, işletmec i olamadı, bilgisayar uzmanı olamadı; bari öğretmen olsun... Bu zihniyet bir intihar zihniyetidir.
* (İkinci yazı)
Futbol Holiganlığı Gibi...
MERHUM Necmettin Erbakan'ın bir sohbet esnasında kendisini sevenlere ve partisini destekleyenlere "Sakın bizim partiyi futbol kulübü tutar gibi tutmayınız" mealinde nasihat ettiğini duymuştum.
Ne kadar doğru ve isabetli bir öğüt.
Bizde maalesef Müslümanların bir kısmı futbol kulübü tutar gibi parti, hizip, fırka, cemaat, tarikat tutuyor; militanlık, holiganlık yapıyor.
Müslümanların partileri, hizipleri, fırkaları, cemaat ve tarikatları, vakıf ve dernekleri; imana, İslam'a, Kur'ana, Sünnete, Şeriata, ahlaka, fazilete, Ümmet'e hizmet için birer vasıtadır, kesinlikle amaç olamazlar.
Cemaat, tarikat, hizip ve fırka holiganı ve militanı neler yapar?
1. Parçayı bütünle özdeşleştirir.
2. Hattâ daha ileriye giderek parçayı bütünden büyük ve önemli görür.
3. Parçayı araç değil, amaç görür.
4. Öteki parçaları dışlar, onlara ve bağlılarına hakaret eder, onları hafife alır.
İslam, hayırlı ve faydalı cemaatlere ve cemaatli olmaya izin verir ama cemaatçiliğe izin vermez.
İslam faydalı, Kur'ana ve Sünnete bağlı tarikatlara izin verir ama tarikatçılığa izin vermez.
Bir Müslüman, hak tarikatlardan birine mensup olabilir ama tarikatçılık yapamaz.
Cemaatler ikiye ayrılır:
1. Hak, doğru, âdil cemaatler. Bunlar Kur'ana, Sünnete, Şeriata bağlıdır. Hayırlı hizmetler yaparlar, Müslümanları bölmezler, Ümmet içinde kopukluk meydana getirmezler.
2. Bozuk cemaatler: Bunlar Kur'ana, Sünnete, Şeriata aykırı bozuk, bid'at ve bâtıl inançlar, görüşler, davranışlar sergiler. Bunlar Müslümanları böler ve ehl-i imanı ve ehl-i kıbleyi ikiye ayırır: "Bizden olanlar", "Bizden olmayanlar..."
Hiçbir hayırlı tarikat, cemaat, grup holiganlık, militanlık, Ümmet bölücülüğü yapmaz.
Hayırlı ve Kur'ana uygun cemaat ve tarikatlar rekabet etmezler, hayırlı işlerde müsabaka ederler (yarışırlar).
Cenab-ı Hak cümlemizi şeytana uyup da cemaat holiganlığı, militanlığı yapan mutaassıp fanatikler zümresine katılmaktan korusun.