M. Emin Parlaktürk

M. Emin Parlaktürk

Kur’an Bizi Neden Değiştirmiyor?

Kur’an Bizi Neden Değiştirmiyor?

Bir toplumda insanları yöneten şey, vahiy dışı kaynaklar ise, o toplumun İslam’daki adı “cahiliye toplumu”dur.

O toplumda bilim, teknik, iletişim, yönetim, uygarlık… ne kadar ileri düzeyde olursa olsun!

Değil mi ki, bunlar insanlığa huzur, refah, güvenlik, adalet, özgürlük, mutluluk gibi insanlığın kurtuluşuna vesile olacak ögeleri getirmiyor!

O halde, bir bütün olarak bunları getirmediği sürece, o toplum “cahiliye” nitelemesinden kurtulamaz.

Bu nitelemeden kurtulmanın yolu, o toplumun ancak vahiy ile yani Kur’an ile inşa edilmesidir.

***

İsminin başında İslam olan veya çoğunluğu Müslüman olan ülkeler için de durum aynıdır.

O ülkeyi yönetenlerin başında; hafızlar, mollalar, İslam alimleri ya da radikal Müslümanlar olsa da, yönetimde esas aldıkları ölçü Allah’ın vahyi olmadıkça, durum değişmez.

Bu hüküm, ileri demokrasiyle çağdaş yönetim sergilediklerini iddia eden batı ülkelerinde de geçerlidir.

Çünkü, ilk bakışta göz kamaştıran ve fakat saman alevi gibi kısa süren yaldızlı ve parlak hayatın onları getirdiği son nokta; iflastır.

Batı dünyası sermayesini tüketmiş, şatafatlı, mağrur ve müflis hayatının acı faturalarını çoktan ödemeye başlamıştır.

Onları bu durumdan çekip çıkarmak için Allah’ın vahyi ile tanıştıracak, dosdoğru yolu gösterip çıkmaz sokaktan onları kurtaracak olan biz Müslümanların hali ise, içler acısıdır.

“Kendisi himmete muhtaç bir dede, nerde kaldı gayriye himmet ede” misali, İslam dünyası olarak Allah’ın vahyini anlamaya ve uygulamaya onlardan daha çok, biz muhtaç durumdayız!

Vahyi okumamakta, anlamamakta, yaşamamakta ısrar ediyoruz.

***

Günümüzde İslam toplumları, Kur’an’a inandıklarını ve Kur’an’ı okuduklarını söylüyorlar.

Kur’an’a her türlü saygıyı gösterdiklerini ifade ediyorlar.

Kur’an’ın herhangi bir emrine veya hükmüne muhalefetten şiddetle kaçındıklarını haykırıyorlar.

Hatta, Kur’an’a yapılan sözlü-yazılı sataşma ve saldırılara karşı eylemlerde bulunmaktan çekinmiyorlar.

Kur’an için canlarını, mallarını çekinmeden feda edeceklerini söylüyorlar.

“Kur’an’a uzanan eller kırılsın” sloganlarıyla ateşli mitingler düzenliyorlar.

Kur’an’dan seçilmiş ayetleri levhalar halinde bastırıp çerçeveleterek duvarları süslüyorlar.

Rengarenk ebrularla, sanat şaheseri tezhiplerle tezyin edilen Kur’an sayfalarını teşhir edip, sergilerde fahiş fiyatlarla satın alıyorlar.

Hiç okumayanımız, hiç olmazsa Ramazan ayında, o da olmazsa bir yakınının cenazesinin arkasından okuma şerefini yakalayabiliyor.

Okuyamayanlarımız ise, “Kur’an uğrunda feda olsun” diyerek bilmem ne kadar parayı gözden çıkarıp hocalara, hafızlara takdimde asla tereddüt göstermiyor!

Cenaze odalarında bol bol Kur’an kıraat ediliyor!

Düğünlerde ayetlerle süslenen dualar hiç eksik olmuyor!

Gelinlere baba evinden çıkarken dualar, damat evine girerken dualar hiç eksik olmuyor!

Özel günlerde umumi mezarlık ziyaretlerinde hoparlörden verilen Kur’an sesleri her tarafını çınlatıyor!

Ve daha neler!……

***

İyi de, bütün bu Kur’an okumalarımıza, dinlemelerimize rağmen, neden acaba bu ayetler bizim hayatımıza yansımıyor?!

İşimize, çalışma hayatımıza, büromuza, dairemize, ofisimize neden tesir etmiyor?!

Evimize, aile hayatımıza, eşimize, çocuklarımıza neden girmiyor?!

Niçin, Kur’an’ın şekillendirdiği, inşa ettiği bir vahiy toplumu olamıyoruz?

Uğrunda ölümü göze aldığımızı söylediğimiz Kur’an’a iman etmemize rağmen neden biz, riyadan, kibirden, dedikodudan, yalandan, kıskançlıktan, dünyaya bağlılıktan kurtulamıyoruz?!

Niçin zinaya sessiz kalıyor, fuhşa geçit veriyor, ahlaksızlığa göz yumabiliyoruz?!

Neden, çok sevdiğimiz Kur’an bizi, Allah’tan başkasına kulluk etmekten alıkoymuyor?!

Niçin, ehl-i küfre karşı ezilip sömürülmekten bizi kurtarmıyor?!

Neden, niçin?!...

***

Adımız Müslüman olduğu halde, ne yazık ki hayatımız, hep vahyin dışındaki hayatın cahili adetleriyle, şeytani ve tağuti unsurlarla çepeçevre kuşatılmış, bizi kör, sağır, bilinçsiz ve anlayışsız bir hale sokmuş durumdadır.

Bunun pek çok sebebi sayılabilir.

Ancak, en önemli sebep kanaatimce şudur:

Bir çoğumuz, Kur’an-ı Kerim’imizi güzel sesli hafızlardan makam ve musiki nağmeleriyle sadece dinliyoruz, ruhî tatmin olarak bu bize yetiyor!

Bir kısmımız da, Kur’an’ı bizzat tilavet ederek metnini anlamadan okumakla ve sırf hatim inmekle iktifa ediyoruz!

Mana ve mefhumuna merak saranımız, ahkam ve ahlakına talip olanımız pek az!

Mehmet Akif merhumun dediği gibi:

"Ya açar bakarız Nazmı Celilin yaprağına,

Ya okur (üfler) geçeriz bir ölünün toprağına,

İnmemiştir hele Kur'an, bunu hakkıyla bilin,

Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için."


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
M. Emin Parlaktürk Arşivi