Helal Kazanç Haram Kazanç
İslam'a göre kazançlar iki ana kategoriye ayrılır: Helal olan kazançlar, haram olan kazançlar.
Kur'an-ı Kerim'de Allah'ın ticareti helal, ribayı/faizi haram kıldığı bildirilmiş ve insanlar uyarılmıştır.
Müslümanlar helal ile haramı iyi biliyorlar mı?
Bu çok önemli ve hayatî bir sorudur.
Müslüman, yararına ve zararına oylan şeyleri bilen kimsedir.
Halkımızın bir kısmı neler helaldir, neler haramdır az çok biliyor ama büyük bir kısmı bu konuda yeterli bilgiye sahip değildir.
Bu helal haram konusunu bütün Müslümanlara öğretmek, ilmi ve imkanı olan kimselere farz-ı kifayedir. Bir farz-ı kifaye yapılmazsa bütün Ümmet (derece derece) sorumlu olur.
Ticaretin haram olanı da var mıdır? Vardır:
Malın bir kusuru var, satıcı bunu gizliyor, alacak olana söylemiyor, böyle bir ticaret haram olur.
İslam Şeriatının bey' bi'l-bâtil dediği alış verişler vardır. Müslümanların bunları öğrenmesi gerekir.
Her türlü rüşvet haramdır.
Şeriata ve ahlaka aykırı her türlü komisyon haramdır.
Müşteriyi aldatmak haramdır.
Merdiven altında uyduruk ilacımsı bir şey yapıyor, zavallı saf hastalara bunu yüksek fiyatla satıyor. Bu kazanç haramdır.
En berbat kıymalardan, tavuk derilerinden, jenetiği değiştirilmiş kanserojen soya unundan çok kalitesiz, sağlığa zararlı berbat bir döner yapıyor, bunu "nefis döner" diye ilan ediyor. Kazancı haramdır.
Sucuk ve salama evcil domuz eti, yaban domuzu eti, at eti, eşek eti, haram yağlar karıştırıyor, bunları halis dana eti diye etiketliyor. Kazancı haramdır.
Belediyecinin vazifesi yiyecek maddelerini devamlı ve sıkı şekilde kontrol etmektir. Bir belediye başkanı ve emrindeki sorumlular bu kontrolları yapmazlar ve halka domuz ve eşek eti yedirilirse aldıkları maaş haram olur. (Hem de zıkkım olur)
Emanetlere hıyanet etmek haramdır.
Ehil olmadığı başkanlığı, makam ve mevkii kabul etmek haramdır.
Ehliyetli de olsa, başkanlığa talip olmak haramdır.
Hacmi küçük, ifadesi çok açık ve seçik, kanun veya talimatname gibi madde madde yazılmış bir "Helaller ve Haramlar" kitapçığı hazırlanıp bundan milyonlarca adet basılıp, her Müslüman aileye bir adet verilmesi gerekir.
İsraf karışan her şey harama bulaşmış olur.
Doyduktan sonra yemek haramdır.
Hiç lüzumu ve ihtiyacı olmadığı halde aşırı lüks ve pahalı bir otomobil alıp onunla gezmek; israfa, gurura, kibre yol açacağından haramdır.
Bir Müslümana, helal ve haram konusunda gerekenler şunlardır:
1. İslam'a, Kur'ana, Sünnete, Şeriata göre neler helal, neler haramdır, bunları iyice öğrenmek.
2. Sonra helalinden kazanmak, haram kazançtan uzak durmak.
3. Bir de şüpheli, bulaşık şeyler vardır, onlardan da uzak durmak.
4. Helal ve haram konusundaki doğru bilgileri hayata uygulamak.
5. Haramcıları, haramîleri sevmemek, desteklememek.
Devlet ve Belediye bütçelerinde saçı bitmedik yetimlerin, fakir fukaranın, ezilenlerin hakları vardır. Bu bütçeleri israf edenler, bir kısmını zimmetine geçirenler, ihalelere fesat karıştıranlar, yandaşlara peşkeş çekenler vahim şekilde harama bulaşmış ve belalarını aramış ve zamanı gelince bulmuş olurlar.
Devlet veya belediye sana resmî bir araba vermiş, talimatnameye aykırı olarak onu şahsî ve ailevî işlerinde kullanırsan haramdır.
Bir devlet dairesinde, bir belediyede veya özel bir kuruluşta çalışıyorsun; işini aksatırsan aldığın maaşın bir kısmı haram olur.
İşveren, namaz kılmak için geçirdiğin vakti helal etmezse, onu bile telafi etmeye mecbursun.
Günümüz Türkiye'sinde helal haram hassasiyeti çok zayıflamıştır... Toplum haramlara batmıştır... Çok haram yenmektedir... Bunun sonu iyi olmaz...
Haram servetle kimse âbâd olmaz.
Yaygın ve yoğun haram yenilen bir İslam ülkesi batar.
Haram kazançlar, paralar, servetler dünyada rezillik, âhirette ateş ve azaptır. Ne mutlu haram yemeyenlere.
* (İkinci yazı)
Millî Otomobil Konusunda Hıyanet
SON elli yıl içinde Türkiye yüzde yüz yerli ve millî otomobilini yapamaz mıydı?
Pekala yapabilirdi, bu işe küçükten başlanır, sonra geliştirilebilirdi ama içteki ve dıştaki bazı güçler buna izin vermediler.
Güney Kore, bizim kadar imkanlı olmadığı halde kendi millî otomobil sanayini kurdu ve bu konuda dünyaya açıldı, çok başarılı oldu.
Biz ülkemizde otomobil üretmiyor muyuz ve üretilen otomobilleri ihraç etmiyor muyuz?
Ediyoruz ama onlar yerli ve millî otomobil değil, yabancıların burada bir tür montajı yapılan "yabancı" otomobillerdir.
Bir de biz bu montaj otomobilleri Almanya'ya, Fransa'ya, İsveç'e, ABD'ye, Japonya'ya, Kore'ye ihraç edemiyoruz, genellikle üçüncü dünya ülkelerine satabiliyoruz.
Soru: Son elli yıl içinde otomobil konusunda ne oldu?
Cevap: Büyük bir hainlik yapıldı, Türkiye kösteklendi, engellendi, geri bırakıldı.
Vatan haini olmak için Genelkurmayın gizli askerî haritalarını veya devletin mahrem belgelerini parayla düşmanlara satmak gerekmez.
Yüzde yüz yerli ve millî otomobil sanayini kösteklemek ve sabote etmek de bir tür vatan hainliğidir.
Yerli uçak sanayini engellemek de böyledir. (Ben Boeing veya Airbus yapalım demiyorum ama pekala bizde kendi çapımızda bir uçak sanayi kurabilirdik.)
İmkanları bizden az Güney Koreliler dünya çapında birinci sınıf bir otomotiv sanayii kurabildiler, biz ise kuramadık, ortada elbette bir hıyanet vardır. İster doğrudan doğruyla, isterse dolaylı olsun.
Bundan sonra Türkiye kendi yüzde yüz yerli ve millî otomobil sanayini kurabilir mi?
Elbette kurabilir ama çok zorlanarak. Çünkü elli sene vakit kaybetmişiz, bu konuda çok geri kalmışızdır. Atı alan Üsküdar'ı geçmiştir.
Otomobil sanayi on milyarlarca dolar sermaye gerektiren çok büyük bir iştir.
Konunun uzmanı değilim ama gönlüm, İsveç'in malî sıkıntılar içinde bulunan Saab otomobil firmasını Türkiye'nin satın alması ve en kısa zamanda Saab ve Volvo ayarında birinci sınıf yerli otomobiller üretip ihraç etmesidir.
İsveç kralı ve büyük devlet adamları İsveç otomobillerine biniyor.
Güney Kore cumhurbaşkanı ve büyük devlet adamları Kore arabalarına biniyor.
Türkiye'nin cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları, genelkurmay başkanı, büyükelçileri yabancı otomobillere biniyor.
Bu büyük bir ayıp ve eksiklik midir, değil midir? Cevabı okuyucularım versin.