1950 öncesinde din ve devlet ilişkisi
Büroya geldim, her sabah yaptığım gibi maillerimi açtım: Ne göreyim, onlarca dinleyicim, Başbakanın kürsüden gösterdiği belgelerin gerçekliğini soruyor...
Gerçekten de CHP iktidarı döneminde Elif-ba yasaklanmış mıydı?..
Evet, yasaklanmıştı...
Keşke yasak bundan ibaret olsaydı: Aynı dönemde mızraklı ilmihal bile yasaktı...
Sebze küfelerinin altına saklanarak muhtaçlara ulaştırılırdı...
İmam hatip yoktu... İlahiyat yoktu... Kuran kursu yoktu...
Çünkü dindar nesiller istemiyorlardı.
Bunu yakın tarihimizin dindar gazetecilerinden rahmetli Eşref Edipe gönderdikleri resmi yazıda da ifade ettiler.
Matbuat Umum Müdürlüğünden gelen yazıda şöyle deniyordu:
Biz (iktidarda olan CHP zihniyeti) her ne şekil ve surette olursa olsun, memleket dahilinde dinî neşriyat yapılarak dini bir atmosfer yaratılmasına ve gençlik için dini bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz. (T. C. Dâhiliye Vekâleti, Matbuat Umum Müdürlüğü, sayı 658 ve 17 Mayıs 1942)...
Gençlik için dini bir zihniyet fideliği vücuda getirilmesine taraftar değiliz cümlesi bile İttihad-Terakki kalıntısı takımın nasıl bir gençlik istediğini tereddüde mahal vermeyecek şekilde ifşa ediyor.
Kesinlikle İslâmla yürek bağlarını tümden koparmış bir nesil isteniyor. Zaten bunun altyapısı ders kitaplarında hazırlanmış, Kuran beşer kelâmı olarak sunulmuş, Kâbe ve Hacer-ül Esved ise efsane olarak aşağılanmıştır.
Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin uzmanlarına yazdırılıp Maarif Vekilliği Neşriyat Müdürlüğünün 83-5878 sayılı ve 19.7.1941 tarihli emriyle basılmış Lise II isimli ders kitabının Kuran Nedir? başlıklı bölümü şöyledir:
Muhammedin koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kurân denir... İslâm ananesinde bu ayetlerin Muhammede Cebrail adında bir melek vasıtasıyla Allah tarafından vahiy, yâni ilham edildiği kabul olunur.
Görüldüğü gibi bu ifadelerle açıkça vahiy inkâr edilmektedir. Yani İslâmın temeli tahrip edilmektedir. Yani bir anlamda Allahın da inkârı söz konusudur.
Ayrıca aynı kitapta ne Peygamber Efendimiz, ne ashab hakkında hiçbir hürmet ifâdesine yer verilmemiştir. Hatta 93. sayfada, Ezvac-ı Tahirattan (Efendimizin pâk zevcelerinden) Muhammed ile karıları şeklinde bahsedilmektedir.
Zaten dönemin Tokat Milletvekili Refik Ahmed, yarı resmi Uyanış Dergisindeki makalesinde, Allahı da sultanla birlikte tahtından indirdik, bizim mabetlerimiz fabrikalardır demektedir.
Edirne Milletvekili Mehmet Şeref Aykut ise, İlkelerimiz... Yaşamak dinini aşılayan ve bütün prensipleri ekonomik temeller üzerine kuran bir dindir diyerek, yeni bir inanç sistemi icat etmekte beis görmemiştir.
Yaşar Nabi de yeni inanç sistemine yeni minare ile yeni ezan icat ederek katkıda bulunmuştur:
Motorların şarkısı olsun yeni bestemiz/
Yeni din ezanları, minareler yerine/
Bulutlara püsküren bacalarda okunsun.
Samsun Milletvekili Ruşeni (Barkın) Bey, taa 1926da yeni dinin adını koymuştur: Milliyetçilik...
Din Yok, Milliyet Var başlıklı yazısında şöyle demiştir:
Bizim kutsal kitabımız, bilgiyi esirgeyen, varlığı taşıyan, mutluluğu kucaklayan, Türklüğü yükselten ve bütün Türkleri birleştiren milliyetçiliğimizdir...
O halde felsefemizde din kelimesinin tam karşılığı ulusalcılıktır.
Hangi ulus ölürken Azraili tepelemiştir. Dünyada Türk olmak kadar onur mu var? Ve Türk olmak kadar din mi var?
Sonrasında Türkün Yeni Amentüsü ve Atatürk Mevlidi yayınlanmıştır.
Tabii ki izleri hâlâ silinememiş olan bu elim tahribatın tamiri dindar nesiller yetiştirilerek yapılacaktır.
CHP istese de, istemese de!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.