Başkan Dubai'de. Nokta!
M. Ali Aydınlar önceki güne kadar hiç kendi inisiyatifini kullanmadı, hep etrafın etkisinde kalarak başkanlığını yürüttü. Şike konusu nazik bir konu. İç-dış baskılar karşısında Aydınlar bu yolu tercih etti. Alması gereken kararı hep yaydı!... Orta yolu bulmak için çaba sarf etti. Sorumluluklarını, KBV, PFDK ve diğer kurullarına bıraktı. Bu şu demekti. 'Alacağım her karar bir takım çevreleri memnun etmeyecek. O zaman hukukun arkasına gizleneyim acıtan kararı ben almayayım.' İlk bakışta bu düşünce herkese ters gelebilir ama koltuktaki adamın halinden de Nasrettin Hoca anlar. M. Ali Aydınlar 3 Temmuz'dan sonra damdan düşmüş gibiydi. Her kim onun yerinde olsa belki bu kadar yaymaz ama kararında zorlanırdı. Ya da daha ciddi hatalar yapardı. Türkiye bu gibi olaylarda 'radikal kararlar' almaya müsait bir ülke değil. Onun için M. Ali Aydınlar'ı acımasızca eleştirenlere katılmıyorum. Allah kimseyi bu duruma düşürmesin. Düne kadar saygın bir isim olan M. Ali Aydınlar bir başkalarının hatasından dolayı lekelenemez. Kınayabilirsiniz ama asla hakarete varan cümlelerle onu tahkir edemezsiniz.
Bu yazdıklarım 3 Temmuz'dan bu yana yaşananlar ve Başkan'ın içinden çıkamadığı sürecin özeti.
M. Ali Aydınlar bu süreçte ilk kez önceki gün kendi inisiyatifini kullanarak bir karar verdi; istifa!
Bu karar doğrudan M. Ali Aydınlar'ın kendi kararı.
Bundan sonra artık başkanlığı bırakmam gerek dedi ve bıraktı.
Keşke bu kararı şike olayı patladıktan bir ay sonra verseydi. 'Çözüm için uğraştım ama gördüm ki bu iş sarpa saracak, baskılara karşı koyamayacağım' diyerek istifa etseydi.
Olan oldu ve istifa ertesi Başkan Dubai'ye uçtu.
Böylece UEFA'nın isteklerinden biri de yerine geldi; çözüm getiremeyen TFF görevi bırakmalı diyordu UEFA. Bunu seslendirmiyordu ama hissettiriyordu.
Şimdi UEFA'nın ikinci isteği de var; Aziz Yıldırım da istifa edecek. Fenerbahçe yeni yönetimiyle yola devam edecek.
Bakalım bu yeni süreç bize neleri öğretecek?
Bundan sonrası da yeni TFF yönetiminin işi.
Yedi ay kaybettik varsın iki ay daha kaybedelim ama bir sonuç çıksın.
Arena'da tuhaf şeyler
Çok maç yapmaktan yakınan Terim, Ankaragücü karşısında rotasyona gidiyor ve 2-0 öndeyken ikinci yarı Melo'yu oyuna alıyor.
Neden?
Ona ihtiyaç yok ki. Takım galip. Yoksa Melo'nun sözleşmesinde her maçta oynayacak diye bir madde mi var?
Yoksa maç başı parası için mi oynatılıyor Melo.
Yönetime yazık.
Melo bu ülkede kiralık olarak gelen en yüksek fiyatlı bir oyuncu. Pitbull olsa ne yazar. O paraya tanesi 300 eurodan 1000 pitbull alırsın satarken de para kazanırsın. Melo kiralık. Onun görevi Sabri'nin önünde sigorta beklik!... Pergel ayak Melo çizdiği yuvarlağı aşıp ileri bile gitmiyor. Giderse de kırk yılda bir. Bu kadar ihtimama değer mi?
Kazım da gitti. Hani prensti?
Kazım geçen sene bedavaya gelmişti üstelik. Takımda sağ kanat da hiç yok!
Elmander de geçen yönetimden yadigar.
Selçuk ve Ceyhun da bedavaya gelmişlerdi. Bonservis parasız. Hatırlayın.
Ya Riera... Sözleşmesi üç senelik. Adam bu sene oynayamıyor. Seneye yaşı 32'den 31'e mi inecek? Riera daha büyük sorun. Koşamıyor. Onun hızı tuvalete doğru koşan adamın hızına eşit.
Yönetim Yiğit Gökoğlan'la transferi bitirdi. Terim de onu oynatmıyor.
Pardon!... Kurban kesilerek gönderilen Necati de deve kesilerek geri alındı. Seneye de Bank Asya'ya kiralanır.
Bizi Terim kurtarır dersen olacağı budur!
Galatasaray'da bir şeyler oluyor.
Ya da olacak!
Koltuklar boşalacak gibi....
Lig allak bullak
Yenen yenene, yenilen yenilene!
Mersin altı haftalık puansızlıktan sonra İstanbul'da Beşiktaş'ı yendi.
Samsun, Fenerbahçe karşısında turfanda Gekas'la az kaldı yine arkayı dörtlüyordu.
Galatasaray Arena'daki Antalyaspor maçından sadece bir puan çıkartabildi.
Terim son üç maçtan alacağı 9 puanın sadece 2'sini alabildi.
Düştü gözüyle bakılan takımlar Ankaragücü hariç umutlandı.
İlk 4 takım yarışı kızıştı.
İkinci 4 takım yarışı mahşere dönüştü.
Ligin kralı da Bay Hector Cuper oldu.
Orduspor'u fırlattı.
Üç büyükler onu örnek almalı.
Hector daha yeni, Türkiye'yi ve takımını tanımıyor ama başarısı tavan yaptı. Takımı da Bank Asya'da yeni gelen Orduspor.
Onlar da sık maç yapıyorlar, deplasman yollarındaysa herkesten fazla kilometre yapıyorlar.
Gıkları çıkmıyor.
Demek bilgi, kuru motivasyondan değerliymiş.
Denizli yerini buldu
Mustafa Denizli İran'da yine harikalar yarattı. Çalıştırdığı Persopolis takımı Tahran derbisinde ezeli rakibi Esteghlal'i 10 kişi kalmasına rağmen son on dakikada attığı gollerle 3-2 yendi.
On kişi kalıp hakeme yüklenenlere duyurulur.
Hem de derbide...
İşte Mustafa Denizli'nin esas işi bu.
O saha içi futbol direktörü.
Ne işi vardı aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık Ligtv yorumculuğunda?
Layığını şimdi buldu.
Hem Kaçar hem kovalar
Şenol Güneş'i kutluyorum. Bu sene kadrosu çok değişti. Avrupa'da yarışıyor. Ayrıca deplasman yorgunu. Ülkenin bir ucunda. İşleri çok zor. Buna rağmen Burak'la meydan okur, Giray'la hem Kaçar hem öndekileri kovalar halde.
Takım halinde iyi oynuyorlar. Maçlara asılıyorlar. Diğerlerinden farkları; bilgili, disiplinli, hoşgörülü bir hocalarının olması.
Teşekkürler Şenol Hoca.
Şampiyon olamasan da Türk futbolunun Avrupa'daki gururusun. Bizim de yüz akımız.
Nasıl oluyor diye merak edeniniz varsa söyleyeyim;
Trabzonspor'un sırrı futbola aşkın göz yaşlarında saklı.
Fiske!
Transfer bitti!
Hurdalar toplanırken Samsunlu Gekas hattrick yaptı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.