Gündemin peşinde koşan değil, gündem oluşturan haberler!
Belki bir “şablon”, belki bir “klişe” haline geldi ama, bu hafta da aynı şeyi söyleyeceğiz... Evet; diğer haftalarda olduğu gibi, yine “hareketli bir hafta” geçirdik...
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın; “Dindar ve demokrat bir nesil yetiştirmek istiyoruz” sözleri ile “İnternet Andıcı” kapsamında tutuklanan Genelkurmay eski Başkanı İlker Başbuğ hakkında hazırlanan “iddianame”nin 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesi ve yine Genelkurmay eski Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın; “TSK’nın internet sitesi”nde yayınladığı, metnini de kendisinin yazdığını itiraf ettiği “27 Nisan e-muhtırası” hakkında “soruşturma” başlatılması, geçen haftaya damga vuran olaylardı.
Aynı şekilde; ABD’nin Ankara Büyükelçisi Ricciardone tarafından sarfedilen; “Bu ülkede entelektüeller ve gazeteciler nasıl parmaklıklar ardında olabilir, hâlâ anlamıyorum” sözleri ile “Yahudi kökenli” ABD’li yazar Paul Auster’in; “Yazar ve gazetecilerin tutuklu olmasından dolayı Türkiye ve Çin’e gitmek istemediğini” söylemesi de, geçen haftanın “en çok tartışılan” olaylarından oldu...
AYNAYA BAK CONİ!
Takip ettiğiniz üzre;
Akit, bu olaylarla ilgili olarak, sadece “haber” vermekle kalmadı, “olayların perde arkası”nı da gözler önüne serdi.
Meselâ, 1 Şubat Çarşamba günü, “sürmanşet”ten verdiğimiz “Aynaya bak Coni” başlıklı haberimizde, ABD Elçisi Ricciardone’ye “kendi ülkesini” hatırlatıp, dedik ki;
Beyaz Saray’ın en kıdemli muhabiri olan 89 yaşındaki Helen Thomas, İsrail’in Mavi Marmara baskınını eleştirince işten atılmıştı... London Rewiev of Books adlı dergide yayınlanan yazısında, “ABD’yi Yahudiler yönetiyor” tespitinde bulunan Profesör Stephen Walt da, baskılar sonucu işinden ayrılmak zorunda kalmıştı.
CNN sunucusu Rick Sanchez, medyayı Yahudilerin yönettiğini söyleyince işinden kovulmuştu...
ABD’li aktör Mel Gibson, “Dünyadaki bütün savaşların nedeni Yahudilerdir” şeklindeki sözlerinden sonra adeta linç edilirken; “Hollywood’un sahipleri Yahudi. Hollywood’da yükselmek için Yahudi olmanız gerekiyor” diyen Marlon Brando da büyük tepkilere maruz kalmıştı.
Bunları dedik ki;
ABD Elçisi;
Türkiye’ye çamur atmadan önce, kendi arkasındaki “çakıldak”ları görsün!..
Zira, “ABD’li gazeteciler ve entelektüeller” sadece ve sadece “fikir”lerini açıkladıkları, “eleştiri”de bulundukları için “yargısız infaz”a uğramışlar, adeta “linç” edilmişlerdir!..
Oysa;
Türkiye’deki “gazeteci”(!) ve “aydın”(!)lar, görüşlerini açıkladıkları için değil; “darbecilere ve teröristlere yardım ve yataklık” ettikleri için tutuklanmışlardır!..
Ankara Bürosu muhabirlerimizden Talha Çolak’ı; ABD Elçisi’nin “çelişki”lerini ortaya koyan haberinden dolayı kutluyoruz.
KİM BU, PAUL AUSTER?
Ve tabiî, yine Ankara Bürosu muhabirlerimizden Ali Eyvaz’ı da kutluyoruz... Çünkü, Ali Eyvaz da; “Hapiste yatan gazeteciler yüzünden Türkiye’ye gelmeyi reddediyorum” dediği için, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bile tepki gösterdiği “Yahudi asıllı ABD’li yazar Paul Auster”in ipliğini pazara çıkardı.
Ali Eyvaz’ın; 4 Şubat Cumartesi günü verdiğimiz haberinde de ifade ettiği gibi; “Paul Auster’in annesi Galiçya, babası da Ukrayna Yahudisidir!.. Paul Auster’e, henüz 13 yaşında iken Bar Mitzvah, yani ‘Haham Olacak Töreni’ yapılmıştır!”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun, işte böyle bir “İsrail sevdalısı”nı Türkiye’ye “mektupla davet” etmesi üzerinde de, ayrıca durulmalı ve ciddi ciddi sorgulanmalıdır.
Paul Auster, öyle bir “İslâm ve Türkiye düşmanı”dır ki; “Şeytan Ayetleri” adlı paçavrayı yazan Salman Rüşdi’yi de yanına alarak; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın; Davos’ta, “Siz adam öldürmeyi çok iyi bilirsiniz” diyerek azarladığı ve “One minute” çektiği İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’i ziyaret etmiş, önünde saygıyla eğilmiştir!..
Biz; 2008 yılında New York’ta çekilen ve “şer üçlüsü”nü bir arada gösteren fotoğrafı da dün yayınladık.
Bunu yapmakla; hem Paul Auster denilen “kindar Yahudi”nin maskesini indirdik ve hem de ona “mektup” yazıp, Türkiye’ye “davet” eden Kemal Kılıçdaroğlu’nu “uyarmak” istedik... Öyle ya; “baş tacı” yaptığı adamı iyi tanısın!..
Eğer uyarımıza kulak vermezse, kendisine tavsiyemiz odur ki;
“Sadece Paul Auster’i davet etmekle yetinme, bir mektup da Salman Rüşdi’ye yaz, onu da davet et!..”
Davet et ki;
“Şer ikizleri”ni birbirinden ayırma!..
PAŞA PAŞA BOŞALTIN!
Akit, geçen hafta, sadece bu “gerçek”leri yazmakla kalmadı, “Çamlıca Kız Lisesi”nde, 22 Nisan 2007’de yapılan “gizli ETÖ toplantısı”nı da “fotoğrafları” ile ortaya koydu... Muhabirimiz Kenan Kıran’ı da, tarihe ışık tutan bu haberinden dolayı kutluyoruz...
Aynı şekilde, muhabirimiz Murat Alan’ı da kutluyoruz... Çünkü, Murat Alan da, 22 Aralık 2009 tarihinde verdiği “Paşaya asimetrik konut” başlıklı haberini takip etmiş ve olayın “Sayıştay soruşturması” aşamasına gelmesini sağlamıştır.
Murat Alan’ın, 22 Aralık 2009’da sürmanşetten sunduğumuz haberine, “Paşaya asimetrik konut” başlığını, “özellikle” kullanmıştık. Çünkü, dönemin Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ, o günlerde, TSK’ya “asimetrik saldırılar” yapıldığını iddia ediyor, dönemin Genelkurmay 2. Başkanı Org. Hasan Iğsız da; “Doğu ve Güneydoğu’da konum olarak savunmaya uygun olmayan 5 karakolun 2007 yılından itibaren taşınması için çalışma başlatıldığını, ancak bunun ödenek yokluğundan yapılamadığını” iddia eden sözler sarfediyordu...
Malûm, bunu söyleyen Hasan Iğsız’ın; “Askerî helikopterle, ailece Artvin Karagöl’e pikniğe gittiklerini” yine bu gazete ortaya çıkarmıştı.
20 Kasım 2008’de, sürmanşetten demiştik ki; “Karakola ödenek olmadığını söyleyen Org. Hasan Iğsız, askeri helikopterle piknik yaptı!”
“Karakola ödenek yok”(!) diyen Hasan Iğsız “Askerî helikopterle piknik” yaparken, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ da; Fenerbahçe Orduevi’nin bahçesine “villa” inşa ettiriyordu... Yani, ödenekler, villa ve pikniğe gidiyordu...
İşte Murat Alan, 3 yıl sonra bugün, “o villalar”ın Sayıştay tarafından incelemeye alındığını, eğer “yasadışı” oldukları tespit edilirse, “boşaltılacağını” haber veriyordu... Murat Alan’ın bu haberini, 4 Şubat Cumartesi günü, “Paşa paşa boşaltın” başlığıyla duyurduk sizlere...
Sadece “gündem kovalayan” değil, aynı zamanda “gündem oluşturan” haberlere imza atan muhabirlerimizi bir defa daha kutluyoruz...
ONLARI RAHMETLE ANIYORUZ
Geçen hafta, sadece “haber” vermekle kalmadık... Cumartesi günü, İskilipli Atıf Hoca’nın “idam” edilmesine yol açan “Frenk Mukallitliği ve Şapka Risalesi” kitapçığını da verdik sizlere...
Eğer, o kitapçığı okuma fırsatı bulduysanız, görmüşsünüzdür ki; bugün dile getirilen “gerçek”leri, merhum İskilipli Atıf Hoca, taa o günlerde dile getirmiş...
Merhum İskilipli Atıf Hoca ile onun gibi, hayatını “İslâm”a adayan Mahmut Esad Coşan Hocaefendi ve 31 Ocak Salı günü Hakk’ın rahmetine kavuşan Sağlık-İş Sendikası eski Başkanı Mustafa Başoğlu’nu da rahmetle anıyoruz.
İskilipli Atıf Hoca’nın, bütün Müslümanlar nezdinde, elbette apayrı bir yeri vardır... Mahmut Esad Coşan Hocaefendi ile Mustafa Başoğlu’nun ise, Akit nezdinde özel bir yerleri vardır...
Tabiî; Akit’in de, onlar nazarında apayrı bir yeri vardır.
Meselâ; “Karanlık 28 Şubat Süreci”nde büyük zulümler gören ve daha sonra da “gönüllü sürgün”e gittiği Avustralya’da, 4 Şubat 2001’de “şüpheli bir trafik kazası”nda hayatını kaybeden Esad Coşan Hocaefendi; hem de Mekke’de “Hac” esnasında, etrafında toplanan sevenlerine demiştir ki; “Şu anda, Türkiye’de İslâm yolunda en büyük mücadeleyi Akit gazetesi vermektedir... Akit’e sahip çıkalım, ona destek olalım.”
Mustafa Başoğlu da, kar ve yağmur demeden, hemen her yıl “Akit’in iftarı”na gelir ve bizi ne kadar sevdiğini, herkese söylerdi.
Her iki “dâvâ adamı”nı, bir defa daha rahmetle anıyor, mekânlarının “cennet” olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, bu haftaki “hasbihal”imizi de burada noktalıyoruz.
Selâm ve saygılarımızla...