Fidan’a KCK soruşturması... Bu işte bir MİT yeniği var!
Her zaman diyorum ya; bırakın “gündemi yakalama”yı, artık “gündem kovalamak” bile yoruyor insanı... Gündem o kadar hızlı değişiyor ki; daha bir mevzuyu anlamaya fırsat bulamadan, bir başka mevzu giriyor devreye...
Daha dün “dindar nesil” mevzuunu konuşup, “dini dar”lara lâf yetiştirmeye çalışırken, bugün bambaşka bir mevzuya uyandık...
Dün, “tomruk”ları, “kereste”leri, “odun”ları ve “kütük”leri konuşurken, bugünkü gündemimiz “Fidan”lar oldu...
Olayı biliyorsunuz.
“KCK operasyonu”nda tutuklanan Fatma Kurtulan ve diğerlerinin verdikleri ifadelerde; bazı eylemlere ilişkin bilgilerin önceden MİT’e iletildiğiyle ilgili iddialar üzerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan, MİT eski Müsteşarı Emre Taner ve Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş, hem de “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağrıldı.
İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Bilal Bayraktar ve Sadrettin Sarıkaya tarafından ifadesi alınacak olan MİT Müsteşar ve yardımcısına, “KCK yapılanması” ile ilgili sorular sorulacağı öğrenildi.
BAŞBAKAN İZİN VERİR Mİ?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekili Fikret Seçen de bu haberleri doğruladı ve adı geçenlerin “bugün” için ifadeye çağrıldıklarını bildirdi.
Doğrusu, ben bu işi anlayamadım... Hakan Fidan, Emre Taner ve Afet Güneş’in, “tanık” olarak ifadeye çağrılmalarını anlarım da, “şüpheli” sıfatıyla çağrılmalarına bir anlam veremedim.
Bu işte, bir “bit yeniği” mi var, yoksa “MİT yeniği” mi, hâlâ çözebilmiş değilim.
Şu anda tartışılan konu şu:
“MİT mensuplarının ifadeye gidebilmesi için, Başbakan’ın izin vermesi gerekir... Başbakan izin vermezse, savcılar Fidan, Taner ve Güneş’in ifadesini alamazlar... Peki, Başbakan bu izni verecek mi?..”
Bir başka iddia da şu:
“Özel yetkili savcıların böyle bir yetkisi var... Başbakan izin vermese de ifadeye çağırabilirler!”
Başbakan, bu konuda henüz bir açıklama yapmadı... Sadece Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’ndan açıklamalar geldi ki, onlar da, “Hakan Fidan’a sahip çıkan” ifadeler kullandılar.
Arınç’ın, “çağrı” konusunda; “Yargıdır, ne isterse yapar” demesi, son derece ilginçti... Benim, bu sözden çıkardığım anlam şu: Demek oluyor ki, “izin” verilecek ve Hakan Fidan, ifadeye gidecek...
Ama, Hakan Fidan’ın; “şüpheli” olarak, hem de “KCK şüphelisi” olarak ifade verecek olması, herhalde “matrak bir olay” olarak geçecektir tarihe!..
Düşünebiliyor musunuz;
Görevi “PKK ve KCK ile mücadele” olan bir adam, “KCK Şüphelisi” olarak ifade verecek!..
Gel de, şaşırma!..
CHP, GAYET MUTLU!
Evet, biz şaşırdık... Ama CHP ve BDP kurmayları, bu olaya o kadar sevindiler ki, sevinçlerinden ağzı kulaklarına vardı... Neredeyse zil takıp oynayacaklar.
Meselâ, Hakan Fidan, Emre Taner ve Afet Güneş hakkında, daha önce “suç duyurusu”nda bulunan CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan, MİT hakkında soruşturma başlatılmış olmasından dolayı “son derece mutlu olduğunu” söylemiş ama, “Yetmez” demiş!.. TBMM’deki basın toplantısında demiş ki;
“Suç duyurusundan sonra bazı gelişmeler oldu. Fidan’ın, Sayın Başbakan’ın özel temsilcisi olarak bu görüşmeleri yaptığı ortaya çıktıktan sonra Sayın Başbakan bunu, ‘Evet ben özel temsilcim olarak gönderdim’ diyerek, itiraf etti. Yasa dışı terör örgütüyle doğrudan ya da dolaylı olarak pazarlık yapmak, görüşmek suçsa, bu suça azmettiren Sayın Başbakan’ın da bu soruşturma kapsamında soruşturulması, şüpheli sıfatıyla ifadesine başvurulması gerektiğini düşünüyorum.
Bazıları, Sayın Başbakan’ın, Başbakan olduğu için Yüce Divan’da yargılanması, soruşturmasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılması gerektiğini söylüyor...
Ama geçtiğimiz günlerde eski Genelkurmay Başkanımız hakkında benzer iddialar ortaya atılmıştı. Ama bu soruşturmayı yapanlar, ‘Genelkurmay Başkanı’nın görevleri arasında darbeye teşebbüs etmek yok. Dolayısıyla göreviyle ilgili konu olmadığı için özel yetkili cumhuriyet başsavcılığı bunu soruşturabilir’ dediler.
Aynı şekilde Sayın Başbakan’ın görevleri arasında, MİT’e, PKK ile görüşme talimatı vermek diye bir şey yok.
Dolayısıyla aynı gerekçelerle, İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Başsavcılığı’nın konuyla ilgili, şüpheli sıfatıyla Sayın Başbakan’ı da soruşturmaya davet etmesi gerektiğini düşünüyorum.”
Şu hâle bakar mısınız;
Küçük bir “sivilce”, neredeyse koskocaman bir “çıban” haline getirildi!..
Bu olay, elbette “CHP için iyi bir fırsat”tır!.. “Kurultay sancısı” ile kıvranan ve “birkaç parçaya bölünen” CHP’ye, bu olay “ilaç” gibi gelmiştir!..
Bu olayı elbette büyütecekler, elbette köpürtecekler... Ki, dikkatler CHP’nin üzerinden uzaklaşsın!..
Ama, şunu da görmek gerekir:
Daha düne kadar, bu CHP değil miydi, “özel yetkili savcılara” karşı çıkan?.. Bu CHP değil miydi; “Bunlar AKP’nin yargısı” diyen?.. Bu CHP değil miydi; “Bunlara yargıç demeye dilimiz varmıyor... Bunlar AKP’nin arka bahçesi!.. Bunlar AKP militanı” diyen?..
Dün, “tu kaka” ilân ettikleri savcıları, “MİT’çileri ifadeye çağırınca” anında “baştacı” yaptılar, iyi mi?..
O kadar “hınç”lılar ki;
“Yetmez” diyorlar;
“Hakan Fidan, Emre Taner ve Afet Güneş’in şüpheli sıfatıyla ifade vermesi yetmez!.. Başbakan’ın da şüpheli sıfatıyla ifade vermesi gerekir!..”
El insaf!..
Dedim ya, bu işte bir “MİT yeniği” var ama, hâlâ çözebilmiş değilim!..
KCK mı “intikam” alıyor, yoksa “Hakan Fidan’ı başından beri istemeyen” ve ondan “rahatsız” olan “İsrail” mi devrede, bilemiyorum...
“BAŞBAKAN DA KCK SANIĞI!!!”
Bildiğim şu ki; bu iş “PKK’nın siyasi uzantısı BDP’yi” de çok sevindirdi.
Meselâ, BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın, dün düzenlediği basın toplantısında sarfettiği ifadeler, neredeyse “Oh olsun” kıvamındaydı.
Şunları söylemiş Altan Tan:
“Türkiye’de trajikomik işler meydana gelmeye devam ediyor... Biz söyledik; abuk subuk KCK davasını sürdürürseniz, MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile Yardımcısı KCK davasına çağrıldıktan bir ay sonra da Başbakan çağrılır!.. Başbakan da KCK davasında sorgulanır, yargılanır!.. Aynen bizim gibi o da anayasanın 14. Maddesi kapsamına girmez, terörist kabul edilir, bu şekilde yargılanır!..
PKK’nın bir numaralı sanığı Sabri Ok ile Oslo’da niye görüştün?.. O zaman sor, kim yolladı Fidan’ı?.. Başbakan Tayyip Erdoğan!.. Çünkü, çok açık. Fidan, ‘Ben burada hükümet adına bulunuyorum’ diyor. O zaman Başbakan Tayyip Erdoğan da KCK sanığı konumuna gelir.
Bana göre de çok da iyi olur. Sen böyle yaparsan, KCK de böyle gelir senin boynuna geçer!
Bana göre, KCK’nın bir numaralı sanığı Başbakan’dır. Komik bir durumdur, doğru değildir. Hadi bakalım bunu nasıl temizleyeceksin? MİT Müsteşarı’nı, kendini, beni nasıl kurtaracaksın, onu düşün!”
Görüyorsunuz ya;
Altan Tan’ın ağzı kulaklarında!..
Neredeyse, zil takıp oynayacak!..
Bu nasıl “akıl”dır, bu nasıl “mantık”tır, anlayan beri gelsin!..
Yahu, “Kürt sorunu çözülsün” diyen sen değil misin?..
Peki, nasıl çözülecek bu sorun?..
Başbakan’ın dediği gibi;
“Terörle mücadele,
Siyasetle müzakere”
Ederek değil mi?..
Ne yani;
İmralı’da Abdullah Öcalan’la, Oslo’da Sabri Ok’la yapılan görüşmelerin amacı “soruna çözüm bulmak” değil mi?..
Peki, MİT, böyle bir çaba içindeyken, siz ne yaptınız?..
“Yangını söndürmeye” mi çalıştınız, yoksa ateşin üzerine “benzin” mi döktünüz?.. BDP Milletvekili Leyla Zana’nın; “Silah, Kürtlerin sigortasıdır” demesinin “demokratik” bir tarafı var mıdır?..
Madem “silahlı çözüm”den yanasınız, o halde niye Meclis’e geldiniz?..
Taleplerinizi “dil”inizle söylemek varken, “silah”ları konuşturarak, nereye varmak istiyorsunuz?..
Yoksa, PKK’nın “infaz” ettiği “17 bini aşkın Kürt” de, BDP’nin bir “sigorta”sı mıydı?..
Söyleyin hele; siz, “öldürerek” mi yaşatacaksınız “Kürt Dâvâsı”nı?
ÇETE VE PKK’NIN KANLI İTTİFAKI
Altan Tan’ın da ifade ettiği gibi; MİT mensuplarının, hem de “KCK soruşturması” kapsamında, “şüpheli” sıfatıyla ifadeye çağrılmış olmaları, gerçekten “tirajikomik” bir olaydır!..
Son derece “matrak”tır!..
Ama, bana göre;
Altan Tan, bu “komedi” ile ilgilenmek yerine, dün Valiler Toplantısı’nda konuşan Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, son derece “ciddi suçlamalarına” cevap vermelidir:
¥ “Terör örgütünün siyasi uzantısı gibi hareket eden parti, tıpkı diğer statüko partileri gibi faili meçhuller konusunda isteksiz olduğunu, samimiyet sergilemediğini, konunun üzerine yeterince gitmediğini görürsünüz... Neden?.. Çünkü faili meçhuller araştırıldıkça, toprak kazıldıkça bir ucu Ergenekon’u savunan statüko partilerine, diğer ucu da örgütün kuklası haline gelmiş bu partiye dokunur.”
¥ “Sadece dağda değil, maalesef şehirlerimizde de 7 yaşında çocuklar terör örgütü tarafından kullanılıyor ve güvenlik güçlerine taş atıyorlar... Terör örgütüyle duygusal yakınlık içinde olan partiler bunları görmez, bunları asla sorgulamaz. Çünkü göremez, çünkü sorgulayamaz.”
¥ “Eğer bunları sorgularlarsa, karşılarına çıkacak tabloyu çok iyi biliyorlar... Devlet içindeki çetelerle PKK arasındaki o kanlı ittifak, belli devletlerle PKK arasındaki o kanlı taşeronluk anlaşmaları, onların yüzüne bir tokat gibi çarpar da onun için sorgulayamazlar.”
Sahi, Altan Tan’lar niye sorgulayamaz bunları?.. “Devlet içindeki çetelerle PKK arasındaki kanlı ittifak ortaya çıkmasın” diye mi?.. “PKK’nın katlettiği 17 bini aşkın Kürt” konusu konuşulmasın diye mi?..
BİR KRİZİMİZ DAHA OLDU
Bütün bunları soruyorum ama, “asıl soru”yu aklımdan bir türlü çıkaramıyorum.
Asıl soru şu:
Hakan Fidan, Emre Taner ve Afet Güneş, nasıl oldu da “KCK soruşturması”na dahil edildi?..
MİT mensuplarının “KCK şüphelisi” olmasını kimler, niye istedi?..
Başbakan Erdoğan, onların ifadeye gitmeleri için “izin” verecek mi?.. Verirse, Erdoğan da “soruşturmaya dahil” edilecek mi?
Öyle anlaşılıyor ki;
“Nur topu gibi, bir krizimiz daha doğdu” ve bizler, bir müddet de bunu tartışacağız!..
Tabiî, yarın “yeni kriz” doğmazsa!..
Susturulmuyor, boğuluyor!
Türkiye’yi, daha önce İsrail, Belçika, Almanya ve İngiltere’ye “şikâyet” eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu; malûmlarınız olduğu üzre, son olarak da ABD’ye şikâyet etti... AK Parti kurmayları, Kılıçdaroğlu’na “Sömürge Valisi” suçlaması yapsalar da, ben bir “adam”lık kıyaslaması yapmak istiyorum.
CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal; Türkiye’yi veya Hükümet’i “dışarıya şikâyet” etmek yerine, “Hükümet’e destek” vererek, “birlik-beraberlik” içinde olduğumuzu gösterirdi... Demek ki; bu da bir “çap” meselesi!..
Bir “ABD gazetesi”ne makale yazan Bay Kılıçdaroğlu demiş ki; “Türkiye’de muhalefet susturuluyor, özgürlükler bastırılıyor!”
Buna, ben cevap vermeyeceğim... Önceki gece Beyaz TV ekranlarında, bugün de Akit’e konuşan Savcı Sayan’ın ifadeleri hayli ilginç... “Türkiye’de muhalefet susturuluyor” diyen Bay Kılıçdaroğlu’na cevap veren CHP’li Savcı Sayan diyor ki; “CHP’de ise muhalefet susturulmuyor, boğuluyor, boğuluyor!”
Şu hâle bakın, Türkiye’de “muhalefetin susturulduğunu” iddia eden Bay Kılıçdaroğlu, kendi partisinde “muhalefeti boğmak”la suçlanıyor!..
Ne garip değil mi; “muhalefetin çağrıları” ile toplanacak “Tüzük Kurultayı”nda; gündemi “muhalefet” değil, “Genel Merkez” belirleyecekmiş!.. Bunun adı da, “parti içi demokrasi” olacak!!!
Bay Kılıçdaroğlu, bıraksın Türkiye’yi de, “CHP’nin içine” baksın!.. İlk önce; ellerini “muhalefetin boğazı”ndan çeksin!.. Adamlar boğuluyor!..