Şimdi ne olacak?
MİT; tartışmaların odağında.. İşlerin bir gün bu noktaya gelmesi kaçınılmazdı.
Bu işler TSK’da başlayıp bitmiyor. Bu işin içinde MGK da var, MİT de, Emniyet de..
Bu işlerin Jandarma ayağı daha deşifre olmadı.. Muhsin Yazıcıoğlu suikastı davası sürecinde Jandarmadaki illegal yapılanma da deşifre olabilir..
MİT’in dosyası oldukça kabarık.. MİT bugüne kadar hiçbir darbeyi haber vermedi.. Yarı askeri bir yapısı vardı.. Bugün de hâlâ MİT’in üzerinde kara bulutlar dolaşıyor.
Uludere olayında MİT’in adı geçiyor. KCK operasyonunda da İbo’nun vurulmasında da MİT elemanının adı geçiyor.. Kuryelikten tetikçiliğe kadar bir sürü iddia dolaşıyor ortalıkta..
MİT-KCK görüşmeleri de bu işin kreması oldu.. Asıl merak edilen konu MİT-PKK-Apo ilişkisi.. Kesire ve babasının durumu. Gerçekten Apo’nun Şam’da kaldığı evin altında ve üstünde MİT ve askeri istihbarat görevlileri mi oturuyordu?.. Çiller ve Yılmaz bu işin neresindeler?. Apo’ya, “kaç” diyen kimdi? Cem Ersever ya da Eşref Bitlis olayı ile bu işler arasında ne gibi bir ilişki var?.
Bu iş 12 Eylül’den başlayarak 28 Şubat, Susurluk, E-Muhtıra, faili meçhul cinayetler, Ergenekon, Balyoz gibi ne kadar dava varsa, her aşamada önümüze çıkacak..
Onun için bana kalırsa MİT müsteşarı, tanık ya da sanık sıfatı ile gidip ifade vermeli.. Bu derin sır çözülmeden hiçbir konuda bir ileri adım atamayız.. Bu eşik aşıldıktan sonra başka sorunlar çıkacak biliyorum. Ama bu gerçeklerle yüzleşmeden Türkiye aydınlığa çıkamaz..
Kendi istihbaratımız içindeki derin yapı ile baş edemiyorsak, MOSSAD ile, CIA ile nasıl baş edeceğiz.. Bu işin içinde olmayan yok ki. İran var, Azerbaycan var, Ermenistan var, Rusya var, Bulgaristan var, Yunanistan var, Kıbrıs Rum Kesimi var, Suriye var, Lübnan var, Filistin var, Irak var, Libya var, İngiltere, Almanya, Fransa, İtalya, İsveç, İsrail, Kenya hepsi var.. Olmayan yok ki.. Bütün bu ülkelerin istibarat örgütleri ile ilişkili bir yapıdan söz ediyoruz..
Apo MİT ajanı mı? Bu ilişki ne zaman başladı, ne zamana kadar sürdü? PKK nereden çıktı?.. Bugün gelinen nokta ne? Parlamentonun da bu konuyu araştırması gerekiyor, hükümetin de bu olayların üzerine gitmesi gerekiyor.. Sanırım devlet içinde de gelinen noktada, daha ilerisine gitme konusunda görüş birliği yok.. Evet bundan sonrasına gidecek olursanız kozmik bilgiler de ortaya dökülecek.. Türkiye bu “habis ur”dan kurtulmadan yoluna devam edemez.. Ucu nereye varırsa varsın, bu konuda gereken yapılmalı..
Daha şeffaf bir dünyada yaşıyoruz. İnsanlar artık bu vebalin vicdani sorumluluğunu bir kambur gibi sırtında taşımak istemiyorlar. İnternet var artık. Birileri çıkıp konuşacak.. Türkiye örtse bile yarın Rusya’dan, Amerika’dan, İngiltere’den biri çıkıp konuşacak.. Bu tartışmalar toplumda güven bunalımına sebeb olacak. Bugün Türkiye bu perdeyi kaldırıp gerçekleri topluma sunmalı..
Sadece 12 Eylül sonrası değil, 12 Mart’ı da konuşmalıyız, 28 Şubat’ı da.. Ama 27 Mayıs’ı da konuşalım. Tek parti dönemindeki kiri-pası da artık sırtımızdan atmalıyız..
Kemalist dönem, hukuk dışı kanlı cinayetlerle dolu bir diktatörlük rejimi idi. Dersim’i, Menemen’i, İstiklal Mahkemeleri, varlık vergisi ile bu böyleydi.. CHP de bu kirli işlerin suç aleti idi. Açık oy gizli tasnif, tek parti, sadece parti üyelerinin oy kullandığı, adayların tek adam tarafından belirlendiği bir siyaset.. Savcısız, avukatsız, temyizi olmayan, bırakın hukukun usul ve esas şartını, verdiği karar kanun sayılan mahkemeler.. Bunun neresini, kim savunacak!? Hitler’e ilham kaynağı olan, Stalin ve Musolini özentisi bir rejim.. Açın bakın Falih Rıfkı’nın son saatine, ya da Cumhuriyetin 10. Yıl albümüne, 15. Yıl albümüne..
CHP çıkıp kendi tarihine ilişkin bu belgeleri, “Cumhuriyetin şeref kitabı”nı tekrar “şerefle” yayınlasa ya! Hadi; hangi CHP’li bulabiliyorsa bulsun bu kitapları. Bulamazlar. Hadi; yeniden yayınlayın Türk’ün yeni amentüsünü, yeniden yayınlayın yeni mevlidi, yeniden atın “Kemalist Türkiye’den Faşist İtalya’ya selam” manşetinizi.. Hitler’in doğum gününü kutlayın, Hitler bıyıkları gibi bıyık bırakın, Musolini’nin terbiye diktatörlüğüne övgüler dizin ve genç nesilleri kara gömlekliler gibi yetiştirin.. Birbirinizi “yoldaş” diye selamlayın isterseniz.
“Türk’ün dini Kemalizmdir” diye yazın yeniden mektep kitaplarına.. “Ey Türk gençliği” yetmez. “Andımız” yetmez.. Hadi; her meydana yeni heykeller dikin, her köşeye büstler koyun, her duvara resimler asın! İsterse ucu Osmanlı dönemine, İttihat Terakki’ye dayansın, kendi geçmişimizle yüzleşelim. Bu fırsatı kaybetmeyelim.. MİT müsteşarı konuşmadan olmaz.. Savcı, sadece KCK’yı değil, Apo’yu da sormalı, faili meçhulleri, darbe planlarını da.. Fidan cevap vermeli.. Suç işleyen varsa da cezalandırılmalı. Bunun asker, gazeteci, istihbaratçı, din görevlisi ya da politikacı, Türk, Kürt, Ermeni olması fark etmez.. Adam kaçırmalar, infazlar, tehdit-şantaj, usulsüz dinleme gibi olaylardan söz ediliyor.. Bu işlere karışan emekliler var, muvazzaflar var. Başka ülkelerin istihbarat örgütleri ile işbirliği yapanlar var. Bu iddiaların soruşturulması gerek.. Bu tarihi fırsatı kaybetmeyelim.
Bu iş, sözünü ettiğim iç hesaplaşmanın bir başlangıç noktasıysa, o zaman Fidan’ın gelmesinden rahatsızlık duyan çevrelere bakmak gerek. Bu işi Uludere olayı ile ilişkilendiren de yok değil. Dikkat bir istihbarat oyunu ile karşı karşıyayız. Hedefte Fidan var. Fidan’a vuran bilardocu, vurduğu taşla bir başka taşı vurmak istiyor olabilir mi?
Selâm ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.