İmparatorluk güveleri
Zannederim, bir defasında Pakistandan Türkiyeye dönüş sırasındaydı. Uçağa binmek için ilk sırada bir gazeteci arkadaşımla ben bulunuyordum. Fakat büyük bir teşrifat eşliğinde bir kadının önümüzden geçirildiğini, THYnin bölge sorumlusunun koltuğuna kadar kendisine refakat ettiğini ve mürettebatın da kendisini alâyişle karşıladıklarını gördüm. Bu fevkalâde ilgi doğrusu beni şaşırttı. Bu fevkalâde ilgiye mazhar olan birisinin de fevkalâde bağlara ve ağlara sahip olması gerekirdi. Merak ettiğiniz isim Leyla Umar idi. Efsanevî bir gazeteci. Başarısı karşısında şapka çıkarmamak mümkün değil. Görünmez bir gücü ve heybeti vardı. Uçağa binişinde bile bunu müşahede ediyordunuz. çok ilginç çetin Doğan Paşa ile Vatan adına yaptığı mülâkattan bir hafta kadar sonra çetin Doğan Paşa müşahede altına alınıyor ve ağır bir ameliyat geçiriyordu. Yine Diyarbakırın efsanevî Emniyet Müdürü Gaffar Okan, Leyla Umar ile görüşmesinin ertesinde gün ortasında emniyet müdürlüğü yaptığı şehirde pusuya düşürülüyor ve şehit ediliyordu. Leyla Umar sadece tesadüflerle anılabilecek bir isim de değil. Bir İstanbul Yahudisi olan Fidel Castro gibi ünlülerle de mülâkatları var. Leyla Umar, Fideli kendi elleriyle beslemişti. Derin gazetecilik diye işte buna derler. Bildiği en iyi Türk yemeklerinden bir ikisini kendi elleriyle Fidele tattırmıştı. Leyla Umar denilince nedense aklıma son sıralarda Şarkul Avsat ve Hürriyet gibi gazetelere çalışan Defne Barak düşüyor. Leyla Umarın eline su dökse dökse bir tek o dökebilirdi. Aynı kalibrenin insanları. Defne Barakın röportaj repertuarında kimler yok ki? Kendisiyle aynı soy ismi taşıyan Ehud Baraktan (efsunkâr bakışlı Ehud Barakla akraba oldukları da söyleniyor) Şimon Perese kadar. Unutmadan söyleyelim: Leyla Umarla kesiştikleri noktalardan birisi de Fidel Castro röportajları. *** Barakın sırrını geçtiğimiz günlerde atlattığı bir hastalık nedeniyle Ardan Zentürkün satırları aracılığıyla keşfettim. Defne Hanım meğerse derin bir gazeteciymiş. Buttoların aile dostu. Buttoların evinde dul eşi Asıf Ali Zerdari ile yediği bir yemekten kaptığı enfeksiyondan iyi olmuş ki akabinde Şimon Peresle bir mülâkat gerçekleştirmiş. Röportajı Hürriyette yayınlandı. Şimon Peres burada tam da Bernard Lewisin hilâfına ABnin Türkiyeyi alması gerektiğini savunuyor ve gördüğünde Sarkozyye bu yollu telkinlerde bulunacağını söylüyor. Cumhurbaşkanlığı sarayına gelmeyen eşi Soniaya rağmen Peres kadınlar arasında mutlu ve memnun görünüyor. Hürriyetin yayınladığı karelerde bir tarafta dekolte Defne Barak ile artık nezdinde hayanın haya olduğu Sarkozynin yeni eşi Carla Bruni ile görünüyor. İşin bu yönü magazine girer; biz kendi işimize bakalım. Şimon Peres, Avrupayı istilâ eden yeni lider tiplerinden de çok memnun. Bunlar arasında Sarkozy, Berlusconi ve Merkel başı çekiyor. Bunlara, Avrupanın iki buçukları demek de mümkün. Nedense Gordon Brownu unutmuş. Şimon Peres İslâm dünyasında iki zıt ekol olduğunu bunlardan birisinin Türkiye, diğerinin de İran olduğunu varsayıyor ve İran ekolüne mukabil Türkiye ekolünün desteklenmesi gerektiğini savunuyor. Geçenlerde bu zıt iki ekol Teke tekçi mi yoksa tetikçi mi olduğu fazla belli olmayan Fatih Altaylının (Nuray Bezirganla ilgili program) programında da gündeme gelmişti. Şimon Peres, Türkiyeyi yüzde yüz desteklediğini söylemeyi de unutmuyor. Elbette ki
Neden olmasın? Yararı icabıdır. *** Şimon Peresin mülâkatçısı bile içeriden. Leyla Umar bana nasıl Defne Barakı hatırlatıyorsa Defne Barak da bana Lütfi Akdoğanın ifadesiyle imparatorluğun yıkıcısı Sarayı hatırlatmaktadır. Sara Akdoğanın roman formatında yazdığı bir kitaptır. Kitap her ne kadar fiction formatında yazılsa da mevzusu gerçek hayattan alınmıştır yani nonfictiondır. Osmanlıyı yıkanlar Defne Barak kılığındaki kimi Musevi dilberleridir. Bu hususta Aksiyon Dergisinde Abdülhamid Bilici vaktiyle Lütfi Akdoğan ile bir mülâkat gerçekleştirmiş idi. Soru ve cevap fasıllarıyla devam eden mülâkatın mevzumuzla alâkalı bölümü şöyle: - "Bir İmparatorluğu Yıkan Kadın: Sara kitabınızda, Cemal Paşanın hayatına giren bir Musevi dilberi ve İngilizler adına imparatorluk sathında çalışan siyonistleri anlatıyorsunuz. Türkiyeyi bu duruma yine gizli bir el mi getirdi? Dünyada en güçlü örgüt siyonizmdir. ABDde, İngilterede, Fransada ve her yerde etkilidir. (Lütfü Akdoğan konuşmak yerine Baselde siyonist teşkilâtın aldığı 22 maddelik kararlar listesinin yer aldığı kitabın 53. sayfasını okuyor. Aile, din, millî yapı, ekonomik yapı, ahlâkın tahribi öncelikli hedefler arasında.) Türkiyede din kavgası, Kürt kavgası, Alevi kavgası olmamalı. Türkiyeye, asrımıza yakışmıyor bunlar. -Kitabınızda İngiltere adına casusluk yapan Sara gerçek kişi mi? Bu kitap 15 yıllık emeğin neticesi. Bu konu Tercümanın görkemli döneminde tefrika edilmişti. Olayın fotoğrafını çekiyorum. Bugün Saranın heykeli Tel Avivdeki müzede sergileniyor. Kitabın, Hollywood tarafından film yapılması gündeme geldi. Amerikada yaşayan, Kasım Gülek Beyin baldızı Aylin, bir Türkiye ziyaretinde kitabımı okumuş. Film konusunu o başlattı. Hatta bir iki senaryo bile yazıldı. Fakat o tarihlerde bir mutabakata varılamadı
. Demek ki Saralar ve Defneler imparatorlukların güvesi. Ahlâktan nasiplenmemiş bir güruh şimdi imparatorluklardan sonra dünyanın sonunu getirmek üzere. Kanıt için, Defne Barak ile Carla Bruninin Şimon Peresle çekilmiş fotoğraflarına bakmak kâfidir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.