Krizin sosyo-ekonomik boyutu
Neyse, bu son olayı az zayiatla atlatacak gibiyiz.
Birey-toplum-devlet ilişkileri hayli zamadır çok boyutlu; boyutların birinde meydana gelen her olay diğerlerini de etkileme gücüne sahip. Eskiden devlet düzeyinde yaşanan bir kriz toplumu ve bireyleri fazla etkilemezdi; oysa bugünün dünyasında ufacık bir olağanüstülük hepimizi içine çekecek bir girdaba dönüşebiliyor.
2001 ekonomik krizi, bir Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, dönemin cumhurbaşkanının bir bakana anayasa kitapçığını fırlatması, onun da Nankör kedi dediğinin başbakan tarafından kamuoyuyla paylaşılması üzerine çıkmıştı.
O krizde devlet darbe yedi de vatandaşlar olarak bizler korunduk mu? Hayır, hepimiz yüzde 50 fakirleştik... Ülkede yaşanan alabora hali bir siyasi kriz sonucuydu; fırlatılan bir anayasa kitapçığıyla patlayan bir siyasi krizin...
Şimdiki olay çok daha yüklü bir fatura çıkarabilirdi. Temelinde devletin kurumları arasında bir çatışma yaşandığı izlenimi verdiği, hükümetin toplumsal dayanaklarıyla ters düştüğü görüntüsü belirdiği ve Kürt sorunu gibi hayati önemde bir sorunu sekteye uğratabilecek bir yönü bulunduğu için...
Kürt sorunu yönünün neden önem taşıdığına dair şu cümleyi ara sıcak olarak kabul buyurun: İster savaşarak, ister görüşerek çözülsün, sonuçta bir muhatabın Yeter, teslim oluyorum veya Tamam, anlaştık demesiyle sona erecek bu sorun, yani muhatabın durumu kabulüyle; siz sorunun muhatabı olsanız, son gelişmenin üzerinizdeki etkisi Bu ne ciddiyetsizlik! olmaz mıydı?
Devletin kurumları arasında çatışma izlenimi, sözü edilen kurumlar yargı ve istihbarat olduğu için ayrıca önem taşıyor.
Yargının sistem-dışı kalması gereken bir güç tarafından yönlendirildiği ve Ali kıran başkesen edasıyla görev yaptığı kanaatinin bazı zihinlerde uyanması hiç hayırlı bir gelişme değil.
İstihbarat örgütünün geçmiş hatalarını tam da şu sırada tedavüle sokarak yaldızını dökmeye çalışmak ise, yeni MİT gerçeğinden rahatsız çevrelere bayram ettirecek bir görüntüdür.
Başkalarını sevindiren, ama ülkemiz için üzünülecek bir görüntü...
MİTin son yıllardaki yönetimi, PKKnın tarihinde varolan olumsuz parmak izlerini, barışı getirecek sürece katkı vererek telâfiye çalışmış belli ki; bu misyonu bayağı ciddiye aldığı da anlaşılıyor... Geçmiş hataları bugün yüzüne vurmakla yapılan, PKKyı oluşturmada MİTin verdiği söylenen katkıdan çok daha vahim halbuki...
Vahim; çünkü hem barışa gidilen yolu uzatıyor, hem de ülkeyi siyasi belirsizliğe sürükleyebilecek bir muhtemel krizi tetikleme istidadı taşıyor...
Çok şükür, ilk anın şaşkınlığı geçince sergilenen serinkanlı tavır, sorunu iyice içinden çıkılmaz hale gelmeden kontrol altına almayı ve olası bir krizi engelledi. Nasıl bir bâdire atlattığımızı iyi anlayabilmek için, dün gazetelerin ekonomi sayfalarına yansıyan son cari açık rakamlarıyla Yunanistanda yaşanan gerilime göz atmak bile yeterli.
Üzerinde görüş açıkladığımız olayın Başbakan Tayyip Erdoğanın rutin de olsa hastaneye yattığı günlere denk geldiğini de hatırlayalım...
Neyse, sıkıntıyı, bu defa, fazla büyümeden, az zayiatla atlatacak gibiyiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.