İnsanlardan beklenti içinde olmak
Hangi konuda ve nerede olursa olsun, insanların sürekli başkalarından beklenti içerisinde olması, kişinin kendi kendisini inkârıdır ve bunalıma davetiye çıkarmasıdır.
Gecenin karanlığı, fırtınanın görüş mesafesini sıfırladığı, kimi yerde karlar, kimi yerde buzlar üstünde, Vandan Ercişe ilerlerken bu başlık geçti aklımdan.
Hava ürkütücüydü, yolu kaybetme, yoldan kayma ve imdat isteme imkânımızın olmadığı bir tipi tünelinde, depremzedeleri ziyarete gidiyorduk.
Allaha sığınmıştık ve Ondan başka kimseden beklenti içinde değildik. Bu gerçeği kabullendiğimizde içimize ayrı bir güven geldi ve:
-Allahın izniyle her zorluğun altından kalkarız diye yola cesurca devam ettik.
.........................
Karlar altındaki Ercişe girdiğimizde ışıl ışıl bir şehir bulduk. Vana göre Erciş kendisini biraz daha toplamış ve canlı bir hayat vardı.
Hep beklenti içerisinde kalarak kendi kendilerine bunalım ürettikleri gibi, başkalarını da bunalıma sokan kişilerin dışında, farklı imkânsızlıklara rağmen hayata dört elle sarılmış insanlarla karşılaştık.
Deniz Feneri, Erciş depreminin hemen akabinde bölgeye çadırlarıyla, giyecek ve yiyecekleriyle gelen ilk yardım kuruluşu olmuş.
Deniz Fenerinin kurduğu mahalleye gittik, depremzedelerle konuştuk. Başlarını sokacak bir yerleri olduğu için şükreden kadın, erkek ve çocuklarla sohbet ettik.
Deniz Fenerinin evleri kış şartlarında çadırlara göre daha korunaklı ve daha kullanışlı. İçinde hem ısınacak hem de yemek yapılabilecek elektrikli soba var.
Kuru bir evden ibaret değil yardım. Elbise askılığından, yatağa, mutfak eşyasına ve gıdaya kadar her türlü ihtiyaçları giderilmiş.
.......................
İş bilenin, kılıç kuşananın derler ya, Deniz Feneri Mahallesinin bir hanım muhtarı var ki, hanımefendinin elinden kaçan bile kurtulamıyor.
Elini beline koyup, beklenti içerisinde isyan etmek yerine, neyi nasıl çözerim diye devamlı hareket halinde olan bir muhtar.
Sadece beklenti içerisinde kalmamanın nasıl bir şey olduğunu, hanım muhtarın emeklerinde gördüm. Tabii onun da şikâyetleri vardı.
Deniz Fenerinin konteyner evlerine yerleşip bir süre sonra başka yerlere göç eden depremzedelerin, konteynerlerin anahtarlarıyla birlikte eşyalarını da götürmelerine bir çare bulamamış, ona çok üzülüyor ve bu bir haksızlık diyordu.
Çünkü ihtiyaç içerisinde olan ailelere boş konteyneri teslim edemiyormuş. Deniz Feneri yetkililerinden utanarak ve sıkılarak eşya istiyordu.
Eksikliklerin tespitini hızla yapan Deniz Feneri Genel Sekreteri İbrahim Altan ve Erzurum Bölge Müdürü Ali Karayılan, ertesi gün Van ve Ercişe ulaştırılmak üzere eşyalardan ve gıdalardan oluşan bir TIRı yola çıkarmışlardı bile.
...................
Yol hikâyemiz bitmemişti aslında. Bir de Ercişten geri Vana avdetimiz vardı. Sanki geldiğimiz yoldan geri dönmüyorduk.
Karayolları ekipleri öyle bir çalışma yapmıştı ki yol tertemizdi. Devlet gece gündüz işbaşındaydı. Bunu bütün izlenimlerimizde gördük ve yaşadık.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.