Günün sorusu: Siz KCKlı mısınız, BDPli mi?
Hemen her gün yaptığımız gibi, dün de Yayın Kurulu toplantısına oturduk, günlük gelişmeleri değerlendiriyoruz... Haberler, çiseleme gibi değil, adeta sağanak gibi yağıyor... Öyle önemli haberler var ki; hepsi manşet veya sürmanşet adayı... O haberi böyle değerlendirelim, şu haberi böyle görelim derken; bir de baktık, sayfada yer kalmamış!..
Ankara Temsilcimiz Yener Dönmezin sanal kumarla ilgili haberini sürmanşetten, Ankara muhabirimiz Erol Metinin, Başbuğu yakan 4 albayla ilgili haberini manşetten verdik ama; Horoz ölür, gözü çöplükte kalır misali, gözlerimiz diğer haberlerde kaldı.
Öyle ya;
Onlar da manşetlik haberler!..
DÜN ERGENEKON, BUGÜN KCK
Meselâ, AK Parti Diyarbakır Milletvekili Oya Eronatın, dünkü TBMM İnsan Hakları Komisyonunda sarfettiği sözler; manşetlik olduğu kadar, ibretlik sözlerdi...
Demiş ki, Oya Hanım;
Kürtler, gerçekten şanssız!.. Bir zamanlar Ergenekonun yaptığını, şimdi PKK ve KCK yapıyor!..
KCK, Kürt çocuklarını öldürüyor, onların onurlarıyla oynuyor!
Al sana manşet:
Dün Ergenekon, bugün KCK!
Ama, dedim ya;
Haberlerin hepsi birbirinden önemli!..
Oya Eronatın bu sözlerine, BDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önderin karşı çıkması da ilginç!..
Ama, ona da cevap vermiş Oya Hanım;
Güneydoğuda insanlar artık konuşamıyor, pandomim sanatçısı gibi oldular... Kaşlarıyla, gözleriyle konuşuyorlar!.. Başka bir partiden olduklarını bile söyleyemiyorlar!
Oya Hanımın tespitleri, gerçekten ilginç... Kürt halkının yaşadığı psikolojiyi çok iyi anlatmış!..
Gelin, görün ki;
Kürt halkını istismar eden BDPlilerin, bu tespitlere sessiz kalması elbette beklenemezdi... Nitekim, BDP Hakkari Milletvekili Adil Kurt, demiş ki; Her söz aldığınızda rencide ediyorsunuz!
Oya Hanım, acılı bir anne...
Yüreği yanan bir anne...
Cevap vermiş Adil Kurta;
Neden rencide oluyorsunuz?..
Ben size bir şey söylemedim ki!..
PKK ve KCKya söyledim!..
Siz PKKlı mısınız,
Yoksa BDPli mi?
Söyleyin hele;
Bu da manşetlik bir söz değil mi?..
Al bu sözü, çek manşete;
PKKlı mısınız, BDPli mi?
DEVE MİSİNİZ, KUŞ MU?
Gerçekten de;
Bu sorunun hem de yüksek sesle sorulmasının vakti gelmedi mi?
Öyle ya;
Hem, Biz hepimiz KCKlıyız diye kampanyalar açacaksınız, hem de KCKya yönelik en ufak bir eleştiride, hop oturup, hop kalacaksınız!..
Hani, devekuşuna demişler ya;
Sen deve misin, kuş mu?
Deve isen, yük taşı!..
Kuş isen, uç da görelim!
BDPliler de öyle!..
KCKlı deyince alınganlık gösteriyorlar ama KCK soruşturmalarını protesto için kampanyalar açıp, Biz hepimiz KCKlıyız demekten de geri kalmıyorlar!..
Sormak gerekmez mi;
BDPli isen, KCK tutuklamalarına niye karşı çıkıyorsun, KCKlı isen, eleştirilere niye alınganlık gösteriyorsun?..
ASIL MUHATAP KİM?
Sırası gelmişken, söyleyeyim:
Malûm, son bir haftadır MİTin Oslo görüşmeleri tartışılıyor...
Ne yapmıştı MİT mensupları?..
Silahlar sussun, barış gelsin diye, Osloya gidip, PKK temsilcileri ile görüşmüşlerdi.
Peki, sormak gerekmez mi;
MİT veya Hükümet, niye siyasi bir muhatap olarak BDP ile değil de, PKKlılarla görüştü?!?..
BDP, madem ki;
Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia etmektedir, Hükümet veya MİTin BDP temsilcileri ile görüşmesi gerekmez miydi?..
Ama, hayır!..
BDP temsilcileri dediler ki;
Muhatap PKKdır, Öcalandır!
Şu hâle bakın;
Kürtlerin temsilcisi olduklarını söylerken aslan kesiliyorlar, ama muhatap olmaya gelince, süt dökmüş kedi mahcubiyeti içinde; Ben bilmez, Merkez bilir demeye başlıyorlar!..
Adama sorarlar;
Arkadaş, sen necisin?.. Madem Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia ediyorsun, o halde gel masaya otur!.. Adres olarak PKKyı gösteriyorsan, senin varlık sebebin ne?.. Kürtleri PKK mı temsil ediyor, BDP mi?!?
Dedim ya;
Tam devekuşu taktiği!..
Deve desen yük taşımaya yanaşmıyorlar, kuş desen uçmayı reddediyorlar!..
Söyleyin Allah aşkına; Oya Eronat, o soruyu sormakta haksız mıdır;
Siz KCKlı mısınız,
Yoksa BDPli mi?
BDPli iseniz; Bir zamanlar Ergenekonun yaptığını, şimdi PKK ve KCK yapıyor... KCK; Kürt çocuklarını öldürüyor, onların onurlarıyla oynuyor sözlerinden niye alınıyorsunuz?..
Yoook KCKlı iseniz;
Mecliste işiniz ne?
Oya Hanım;
KCKnın kuyruğuna basınca, ses BDPnin ağzından çıktığına göre, demek ki aralarında bir bağlantı var!..
Deşifre olunca da, kıvırıyorlar!..
SUBAY MEÇHUL, BİLGİ GERÇEK!
Söyleyin şimdi, elimize böyle bir haber gelmişken, bunu manşetten vermemiz gerekmez miydi?..
Ama, ne yapalım ki;
İlker Başbuğ olayı hem daha güncel ve hem daha önemli!..
Düşünebiliyor musunuz;
Dün ne söyledi ise, bugün hepsi de birer birer çürüyor... Eline aldığı LAW silâhına Boru dedi, yalan çıktı...
Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanan İrtica ile Mücadele Eylem Plânına Kâğıt parçası dedi ama, o belgenin ıslak imzalı olduğu çıktı ortaya...
Şimdi de, 1. sayfamızdaki son haber:
Meçhul bir subayın ihbar mektubunu dikkate alan savcılığın, BDDKya talimat verdiği ve yapılan incelemeler sonucu, kara propaganda sitelerinin, 4 albaya ait kredi kartları ile satın alındığı ortaya çıktı.
Yine iddianamede yer alan bilgiler Başbuğun; savcıya yanıltıcı ifade verdiğini de gözler önüne serdi... Başbuğ, andıcın kendisine arz edilmediğini savunmuştu... Ancak iddianamede yurtdışına kaçan firari sanık Tümgeneral Mustafa Bakıcının, İnternet Andıcı belgesini sarı zarf içerisine koyarak Genelkurmay Başkanının Özel Kalem Müdürü Tuğgeneral Uğur Tarçına teslim ettiği, Başbuğun da kendisine getirilen belgeye okey anlamında tik işareti attığı kaydediliyor.
O günleri hatırlıyor olmalısınız;
Org. Başbuğ, Yanlış adam olarak tanımladığı meçhul subayı hedef tahtasına oturtmuş, ona Çürük elma demişti...
Bununla da sınırlı kalmayan Başbuğ, karargahta cadı avı başlatarak, cuntayı deşifre eden subayın izini bulmaya çalışmıştı!..
Görüyorsunuz ya;
Andıçın şifresini BDDK çözmüş!..
Vatansever subay tarafından aylar önce yapılan uyarının da doğru olduğu ortaya çıkmış...
Evet, subay meçhul,
Ama verdiği bilgi gerçek.
Demek ki;
Çürük elma değilmiş!..
İlker Başbuğ; zamanında keşke o konuşmaları yapmasaydı... İşte, konuştukça battığı tek tek çıkıyor ortaya!..
HANGİ BİRİSİNİ VERELİM?
Dedim ya, haber çok!..
Sağanak gibi yağıyor.
Hepsi de, birbirinden değerli.
Meselâ, PKKdan, ortalığı kana bulayın talimatı!.. Meselâ, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun; Oylarımız azalmıyor ama, artmıyor da sözleri... Meselâ, Meclis Başkanı Cemil Çiçekin; İçtüzük konusunda orta yolun bulunamadığına dair açıklamaları...
Meselâ, özel yetkili savcı Sadrettin Sarıkaya hakkında talep edilen inceleme izninin, Adalet Bakanlığı tarafından verilmesi... Meselâ, Ergenekon ve KCK soruşturmalarını yürüten 9 emniyet mensubunun görevden alınmasıyla doğan boşluktan bir zarar gelip gelmeyeceği...
Meselâ, Oslo görüşmelerinin basına kimler tarafından sızdırıldığı konusunun araştırılmaya başlanması...
Daha bunun gibi nice olay var ki, hepsi manşetlik haberler!..
Ama, yerimiz yok!..
Gündemde olan haberlerin çoğunu, televizyonlarda zaten izleyeceksiniz... Biz de, bu haberleri irili ufaklı verdik ki; haberlerden habersiz kalmayasınız... Ama, özel haberlerin yeri başka... Hele de bu haberleri, sadece Akitte okuyacaksanız!..
Dünkü Yayın Kurulumuzda, işte bu duygularla serpiştirdik haberleri...
Nihayetinde bir yemek hazırladık ve beğeninize sunduk.
İnşaallah, beğenirsiniz...
Duyarlılığa teşekkür
Malûm, bu köşede, zaman zaman okurlarımızdan gelen şikâyetlere yer veriyor, onların problemlerini aktarıp, yetkililerden bekledikleri çözümleri iletiyoruz...
Bu şikâyetlere çözüm bulunduğunu duymak, elbette fazlasıyla mutlu ediyor beni... Meselâ, geçenlerde Eyüpte meydana gelen göçükten dolayı perişan olan site sakinlerinin dertlerini aktarıp, ilgililerden ilgi beklediklerini yazmıştım ya; sağolsunlar, ilgilenmişler... Eyüp Kaymakakmı Osman Kaymak ve İSKİ Genel Müdürü Ahmet Demir devreye girip, evlerini boşaltmak zorunda kalan ailelere kira yardımı yapmaya başlamışlar... Hem de, nakliye paralarını da vererek... Memnun oldum... Hep eleştiri yapacak değiliz ya; bu defa da teşekkür etmek, boynumuzun borcu...
İSKİ demişken... İSKİde mühendis olarak görev yapıp da, işçi statüsünde görünen ve hakettiği maaşı alamayan personelden söz etmiştim ya; bu defa Ankaradan telefonlar yağdı... Ankara Büyükşehir Belediyesinde çalışıyorlarmış... Kadrolu memur olarak çalışıyorlarmış ama sözleşmeli işçilerden daha az maaş alıyorlarmış... Üstelik, birçoğunun bilgisayarı da yokmuş!.. Umarım, Sayın Melih Gökçek de bu şikâyetlere bir çözüm bulur... Zira, gelen telefonlardan başımı kaldıramıyorum.
Haydi Melih Bey, şu işi halledin de, size de teşekkür edeyim.