Ehli Sünneti Savunmak
İtikatta ve füruatta Mutezile mezhebine bağlı olan kişi ne yapar? Kendi mezhebini savunur, onun propagandasını yapar.
Mezhepsiz olan ne yapar? Mezhepsizlik yapar.
Necid fırkasına bağlı olan ne yapar? Necdîlik yapar.
Velhasıl her mezhebin taraftarı kendi mezhebinin hak olduğu iddia eder.
Bendeniz Ehl-i Sünnet itikadına ve mezhebine bağlı bir Müslümanım. Çok tabiî ve normal olarak Ehl-i Sünnetin hak ve doğru olduğuna inanıyorum, onu savunuyorum.
Bir sürü tenkit, itiraz... Sen Müslümanları parçalıyorsun, sen mezhepçilik yapıyorsun, bize Kur'an yeter...
Herkes kendi mezhebini veya fırkasını müdafaa edecek, ben bir Sünnî olarak Ehl-i Sünneti müdafaa edersem kabahat olacak. Yahu böyle saçmalık ve adaletsizlik olur mu?
Hepimiz Kur'anda birleşelim... Ne kadar doğru ve isabetli bir söz ve davet... Lakin büyük bir müşkil var. Herkes Kur'an diyor ama Kur'anın yorumu konusunda ve sahasında ihtilaf çok.
Mezhepsizler, Telfikçiler, Şia, Mutezile, Necdîler, Haricîler, Afganîciler velhasıl yetmiş küsur fırka nice ayetleri ayrı şekilde yorumluyor, manalandırıyor.
Birleşmek mi istiyorsunuz, öyleyse buyurun Ehl-i Sünnetin yorumunda birleşelim.
Niçin?
İslam dünyasının yüzde sekseni Ehl-i Sünnet.
Ana cadde Ehl-i Sünnet.
Sevad-ı Âzam Ehl-i Sünnet.
Selef-i Sâlihîn yolundan ve izinden giden Ehl-i Sünnet.
Tevhid'i, Kur'anı, Resulullahı, İslam'ı red, inkar ve tekzib edenleri ehl-i necat ve ehl-i Cennet yapanlar ile nasıl birleşeceğiz?
Kader'i inkar edenlerle nasıl birleşeceğiz.
Sünneti inkar edenlerle nasıl birleşeceğiz?
İslam'da din ve dünya ayırımı vardır diyenlerle nasıl birleşeceğiz?
Peygamberimiz bin dört yıl önce haber vermiş, "Ümmetin yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır" demiş ve ilave etmiş: "Biri dışında bunlar cehennemliktir... Kurtulacak olan fırka benim ve Ashabımın izinden gidenlerdir."
Allah'a noksan sıfatlar yakıştıran müşebbihe fırkasıyla nasıl birleşebiliriz?
Birkaç kişi dışında Ashab-ı kiramı küfür ve nifakla suçlayanlarla nasıl birleşeceğiz?
Kur'anın tahrif edildiğini iddia edenlerle nasıl birleşeceğiz?
Kur'anda birleşme, ancak Ehl-i Sünnet ile mümkün olur.
Mutezile, Necdî, Rafizî, Haricî, mezhepsiz, Fazlurrahmancı, Afganîci, Reformcu, şucu bucu Müslümanlar buyursunlar Kur'anın doğru yorumunda, Sünnette, Cadde-i Kübra'da, Sevad-ı Âzam'da birleşsinler.
Kur'anda birleşme kuru edebiyatla, sloganlarla, klişelerle olmaz.
Lütfen bazıları taqiyye ve kitman yapmayı bıraksınlar ve kimliklerini açıklasınlar.
* (İkinci yazı)
Sivil Darbe Teşebbüsü
BİZANS devrinde bu memlekette bazı imparatorları tahtlarından devirip paramparça etmişlerdir.
İkinci Andronikos'in feci şekilde öldürülmesini okuyun, bir gece uyuyamazsınız.
Osmanlı padişahları içinde de alaşağı edilip öldürülenler vardır.
Zavallı Sultan İbrahim'in nasıl boğdurulduğunu okuyun.
Sultan Üçüncü Selim nasıl şehid edildi?
Sultan Abdülaziz nasıl şehid edildi?
Cumhuriyet tarihine geçin... Adnan Menderes nasıl asıldı?
İster Bizans, ister Osmanlı, ister Cumhuriyet olsun, bu coğrafya kanlı facialar yurdudur.
Sakın aldanmayın, "Seçimlerde yüzde elli nispetinde oy alıp iktidara gelmiş olanlar, ancak seçimleri kaybederek giderler..." sözü bazıları için geçerli bir kural değildir.
Bundan on küsur sene önce ne demişti birisi: " "Yüzde 90 oy alsalar bile iktidarda duramazlar!.."
Yakın zamana kadar darbeleri, alaşağı etme hareketlerini ordu yapıyordu. Şimdi roller değişti, birtakım sivil kuruluşlar yapmak istiyor bu işi.
Darbeciler, asker olsun sivil olsun seçim, oy, halkın desteği gibi şeylere önem vermez.
İki türlü yeniçeri vardır: Asker yeniçeriler, sivil yeniçeriler.
Bu ülkenin tarihinde, gerek Bizans, gerek Osmanlı devrinde saray entrikaları, saray darbeleri olmuştur.
Kanunî Sultan Süleyman gibi bir Padişah, iki oğlunu idam ettirmek zorunda kalmıştır.
Siyasette vefa yoktur, bizim coğrafyamızın siyasetinde hiç yoktur.
Adnan Menderes idam edildiğinde iktidardayken onu çılgınca tutanlar, alkışlayanlar sıçan deliklerine sinmişti.
Bugünkü asker veya sivil darbecilerde ne vefa, ne mürüvvet, ne hakkaniyet vardır.
Darbelerin, alaşağı etmelerin, ayağını kaydırmaların, bitirmelerin askerîsi olur, sivili olur, şu veya bu kurumun gölgesinde yapılanı olur.
Birkaç ay önce önemli bir zata hitaben kısa bir açık mektup yazmış, dikkat ediniz ayağınızın altındaki toprak oyuluyor diye haber vermiştim.
Türkiye'de ölümcül bir satranç oynanmaktadır.
Satrancı kaybeden tepetaklak olacaktır.
Büyük ve öldürücü kuruntu: Halk beni tutuyor, beni seviyor, beni destekliyor...
Birileri ekselansı iktidardan düşürmeye, yerine kendi adamlarını geçirmeye kesinlikle azm etmiştir.
Bundan kimse gaflet etmesin.
27 Mayıstan önceki aylarda merhum Menderes gaflet etmemiş, gereken tedbirleri almış olsaydı, darbe önlenebilirdi.
Malaparte'nin Darbe-i Hükümet Sanatı adlı kitabındaki kuralı hiç unutmayalım:
Madalyonun bir yüzünde: İyi hazırlanan, iyi planlanan her darbe amacına ulaşır...
İkinci yüzünde: İktidar gereken tedbirleri alırsa, gaflet etmezse, etkili hazırlıklar yaparsa her darbeyi başarısızlığa uğratır.
Benim âcizâne görüşümü sorarsanız:
1. Resulullah Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) "Bir toplum ne haldeyse o şekilde idare edilir" buyurmuşlardır.
2. Ne askerî ve ne sivil darbe istemem.
3. Seçimle gelen iyi veya kötü bir iktidar ancak seçimle gitmelidir.
Osmanlı devrinde bazı Padişahlar hal' edilmiştir. Hiçbir hal bu devlete, bu memlekete, bu ahaliye uğur, huzur, saadet getirmemiştir.
Allah bu ülkeyi ve devleti saray entrikalarından, askerî veya sivil darbelerden ve darbecilerden korusun.