AİHMin türban ve Ergenekon kararları... Ya da, medyadaki ikiyüzlülük!
Televizyon kanallarındaki tartışmaları ilgiyle izliyorum... Konuşmacılara bazen isyan ediyor, bazen de acıyorum...
Hani, atalarımız; Gülme komşuna, gelir başına demişler ya; ekrana çıkanların Tuncay Özkanı savunma telâşlarını da, acıyarak izliyorum...
Ulusalcı bir adam, niye AİHMe müracaat etti? sorularını şöyle savunuyorlar;
Ne yapsaydı yani?.. Adam yıllardır içeride!.. Birçok Ergenekon sanığı gibi, o da bunalım geçiriyor!.. Kafayı yemek üzere olan bir adam, belki kurtulurum ümidiyle AİHMe müracaat etti!.. Ne yani, hakkını kullanmasın mı?
Demek oluyor ki;
Denize düşen adam, bazen yılana da sarılmak zorunda kalabilirmiş!..
İyi ama;
Başörtülülere yönelik baskıdan, dayatmadan, zulüm boyutuna varan yasadışı zorbalıklardan bunalan hanımlar AİHMe müracaat ettiklerinde, niye tiye alıyor, niye kıs kıs gülüyordunuz?..
Şimdi de, Tuncay Özkan gitmiş AİHMe... İşte böyle; gülünce komşuna, gelir başına!..
AİHMİN TUNCAY KARARI!
Tartışılan olayı biliyorsunuz...
Ergenekonda tutuklama dalgasının devam ettiği günlerde; gazeteci Tuncay Özkan da, gaza gelip, erkeklik taslıyor ve hemen her platformda bas bas bağırıyordu:
Beni de alın!..
Beni de içeri alın!
İçeri alınınca, bu defa başka türlü bağırmaya ve hatta ciyaklamaya başladı:
Beni dışarı salın!
Ne var ki, savunmaların uzamasından ve peş peşe gelen redd-i hakim taleplerinden dolayı dâvâ uzayınca; içeride kimyası bozulan Tuncay Özkan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine müracaat etti ve şikâyetlerini şöyle dile getirdi:
Ergenekon ve Balyoz sanıkları haksız yere tutuklanmışlardır!.. Yargı, çok yavaş ilerlemektedir... Hakimler bağımsız değillerdir!.. Uzun tutukluluk süreleri, cezaya dönüşmüştür!
Henüz iç hukuk yolları tükenmemiş olmasına rağmen Tuncay Özkanın başvurusunu kabul eden AİHM; nihai bir karar vermek için yargı sürecinin bitmesini beklemeye karar vermekle birlikte; Tuncay Özkanın şikâyet konularına cevaben, özetle dedi ki;
¥ Özgürlük ve güvenlik hakkı ile adil yargılanma hakkınızın ihlâl edildiği yönündeki şikâyetinizin reddine!..
¥ Türk mahkemeleri; Ergenekon dâvâsında bağımsız ve adil bir yargılama yürütmektedir, Tuncay Özkan da; meşru kanıtlar ve meşru sebeplerle tutuklanmıştır.
¥ Türk adli makamlarının ortaya koyduğu deliller, Ergenekon adlı örgütün varlığına ilişkin güçlü şüpheler bulunduğunu göstermektedir.
¥ Özkanın tutuksuz yargılanma talebi; organize suçlarla mücadele eden güvenlik güçlerinin işini zorlaştıracaktır.
¥ Dâvâcı; hükümeti şiddet yoluyla devirmek amacıyla faaliyet yürüten Ergenekon isimli suç örgütünün aktif üyelerinden biri olduğu şüphesiyle özgürlüğünden mahrum bırakılmıştır.
¥ Dâvâcı; milli güvenlik güçlerine ait birçok belgeyi ele geçirmiş, Ergenekon örgütü tarafından tasarlanmış programları yayınlamak amacıyla kurulan bir televizyon kanalını yönetmiş ve örgüt adına kendi evinde bomba sakladığı tespit edilmiştir.
¥ Dâvâcının, tutuklanma gerekçesini bilmediği şeklindeki iddiası mesnetsizdir.
¥ Dâvâcının, yargılama sürecinin uzun sürdüğü yönündeki şikâyeti de yersizdir. Çünkü, Özkanın yargılanması, adli tatile rağmen, 6 aydan kısa bir süre içinde başlamıştır... Türk adli makamlarının süratinden, herhangi bir kuşku duyulmamaktadır.
Sadece Tuncay Özkanın başvurusu değil, Mehmet Haberal başta olmak üzere bazı Ergenekon ve Balyoz sanıklarının başvurularının da, henüz mahkeme safhasına bile gelmeden reddedildiğini de, bu vesileyle hatırlatalım.
ETÖ AVUKATLARINA KAPAK OLSUN!
Gördüğünüz gibi;
AİHMin kararında, Tuncay Özkanın şahsında, tüm Ergenekon ve Balyoz sanıklarının şikâyetleri tek tek reddedilmiş, iddiaları çürütülmüş ve taleplerinin yersizliğine hükmedilmiş!..
Bütün bunlar, elbette önemli...
Ama, asıl önemli olan, Türkiye basınında bile Ergenekon demek bir suç iken, AİHMin bu yapılanmadan Ergenekon diye bahsetmiş olmasıdır!..
Henüz dâvâ bitmedi!..
Ama, AİHM adını koydu:
Ergenekon suç örgütü!
AİHMin kararına göre; dâvâcı Tuncay Özkanın da; bir gazeteci değil, Ergenekon Örgütü Üyesi olduğu tescillenmiştir!..
Bu karar;
Basın sansür ediliyor!.. Gazetecilerin özgürlükleri ellerinden alınıyor!.. Gazeteciler susturuluyor!.. Hapiste 100 gazeteci var! diye yaygara koparanlara, herhalde kapak olacaktır!..
Öyle ya;
Tuncay Özkan, gündemin üst sıralarında olan popüler bir gazeteciydi...
Bir televizyon sahibiydi!..
Öyle bir televizyon ki;
O günlerde Tuncay Özkanın sahibi olduğu Kanaltürkün, 2006nın Aralık ayı başlarında düzenlenen yeni yayın dönemi resepsiyonuna, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ve eşi Semra Hanım bile katılmıştı!..
O güne kadar hiçbir medya kuruluşunun resepsiyonuna katılmayan A.N. Sezer; Tuncay Özkanın davetine katılmış ve orada tam 4 saat 10 dakika kalmıştı!..
Ne ilginçtir ki;
O davete; AK Partiden ve Hükümetten hiç kimse çağrılmamıştı!..
Ama, düzenlenen resepsiyona, dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer dahi katılmış olsa bile; demek oluyor ki; Tuncay Özkan, yine de bir gazeteci değil, ETÖnün talepleri doğrultusunda yayınlar yapan bir örgüt üyesidir!..
Bakın, ben demiyorum...
Bunu, AİHM diyor!..
Dedim ya;
AİHMin bu kararı, Hapiste 100 gazeteci var yaygarası kopararak, Ergenekon avukatlığı yapan medyabazlara kapak olsun!..
DUT YEMİŞ BÜLBÜL SESSİZLİĞİ!
Madalyonun bir yüzü böyle... Peki, AİHM; böyle bir karar vermeyip de, tersi bir karar verseydi, acep ne olurdu?..
Ergenekon taifesi öyle bir gürültü çıkarır, öyle bir gümbürtü koparırdı ki; herhalde, gök kubbeyi başımıza yıkarlardı!..
Bremen Mızıkacıları gibi, koro halinde hep bir ağızdan bağırmaya başlarlardı:
Tuncay Özkan yetmez, bütün Ergenekon ve Balyoz sanıklarını da serbest bırakın!.. İşte Ergenekon iddiaları fos çıktı!.. Onları serbest bırakın, operasyonlara da son verin!
Ama, AİHMin kararından sonra;
Birçoğu dut yemiş bülbül sessizliğine büründü, bir kısmı da; Ama, Fakat deyip, kılıf bulmaya çalıştılar: Ama, AİHM, uzun tutukluluk şikâyetini inceleyeceğini söylemiş!
Ne var bunda?..
Tutukluluk sürelerinin uzunluğunu söyleyen sadece AİHM değil ki!.. Bunu, herkes söylüyor... Ama hiç kimse; dâvânın niye uzadığını söylemiyor.
Oysa, dâvâyı uzatan, bizzat Ergenekon sanıklarının kendileridir!..
Bazı sanıklar ki; tam 12 duruşma boyunca, 60 saat savunma yapar, bazı sanıklar da, sık sık redd-i hakim talebinde bulunursa, duruşmalar elbette yavaş yürür ve dolayısıyla tutukluluk süreleri de elbette uzar!..
Bu, ne yaman çelişkidir ki;
Hem uzun tutukluluktan şikâyet ediyorlar, hem de dâvâyı uzattıkça uzatıyorlar!..
Duruşmaları sanıklar uzatıyor ise, dâvâya bakan hakimler ne yapsın?..
TÜRBAN OLUNCA SALDIR!
Şimdi, yazının en başına dönelim ve aynı AİHMin, başörtüsü ile ilgili kararına bir bakalım.
Malûm, Leyla Şahin adlı başörtülü bir öğrenci, AİHMe başvurup; başörtüsü ile okuma hakkından mahrum edildiğinden şikâyet etmişti.
AİHM, 2005in Kasım ayında verdiği kararda; yürürlükteki kanunlara riayet edilmesini istemişti... Yürürlükteki kanunlarda bir yasak yoktu ama, AİHMin kararı, o günlerin gazete manşetlerinden şöyle duyurulmuştu:
AİHMden türbana ret!
Ne acayip değil mi;
AİHMin, 2005teki türban kararını, etekleri zil çalarak manşetlerinden duyuran malûm gazeteler, aynı AİHMin Ergenekonla ilgili kararını görmezden geldiler!..
Sadece malûm gazeteler mi?.. Malûm gazeteciler de; Tuncay Özkanla ilgili kararı; Ortada kuyu var, yandan geç uyanıklığı ile karşıladılar!..
Duymadılar!.. Görmediler... Yazmadılar!..
Oysa, türbanla ilgili karara balıklama atlamışlar ve zil takıp oynamışlardı!..
Şöyle bir arşivlere baktım da;
Manşetlerinden; AİHMden türbana ret ve Bu defter kapandı başlıkları atan gazetelerin yazarları da, mutluluklarını satırlara yansıtmışlardı.
Sedat Ergininden Emin Çölaşanına, Oktay Ekşisinden Abbas Güçlüsüne, Güngör Mengisinden Tufan Türençine ve Yalçın Doğanına kadar, topyekün taarruz başlatmışlar ve demişlerdi ki;
AKPnin ağzındaki türban sakızı alındı!.. AİHM, ulusal yargının da üzerindedir!.. Hâlâ türban şarkısı!.. Artık çok anlamsız ve hukuk dışı!.. Türban şarkısı artık boş!.. Bundan sonra AB derseniz, türban diyemezsiniz!.. Türban derseniz, AB diyemezsiniz!.. Kemal Alemdaroğlu ve Nur Serter haklı çıktı!.. Türban bitti!.. Türbanda son raundu da kaybettiler!.. AKPnin elindeki malzeme alındı, foyaları ortaya çıktı!.. AKPnin laikliği buraya kadar!
DİLLERİ BOĞAZLARINA KAÇTI!
Bunlar gibi, daha nice suçlama, nice saldırı ve hakaret!..
İyi ama;
AİHMin başörtüsü kararını aslanlar gibi savunan gladyatör medyatörlerimiz, aynı AİHMin Tuncay Özkan ve Ergenekon kararından sonra, niye süt dökmüş kediye döndüler, niye kuzuların sessizliğine büründüler?..
Hadi, yine yazsanıza!..
Hadi, yine bağırsanıza!..
Ne o, diliniz boğazınıza, kaleminiz bir yerlere mi kaçtı?!?..
Bu sessizlik, bu tepkisizlik niye?..
Demek oluyor ki;
PKK izin vermeyince tuvalete bile gidemeyen BDPliler gibi, sizler de Ergenekon izin vermeyince, kalem bile oynatamıyorsunuz!
Değilse, yazın!..
Hadi, savunun Tuncayım Özkanımı!..
Ekranlara bakıyorum da, düştüğünüz hâllere gerçekten acıyorum... Tutunacak bir dalınız kalmadığından, bir zamanlar gaz verdiğiniz Tuncayım Özkanıma, ancak yasak savma kabilinden, dilinizin ucuyla sahip çıkıyorsunuz!..
Yazık oldu Tuncay Özkana!..
Fena aldandı Ergenekona!..
Herhalde, şimdi tanımıştır yoldaşlarını!.. Şimdi anlamıştır, yalnızlığını!.. Dün, türban kararını desteklerken pabuçlaşan dillerin, bugün kendisini savunmada bamyalaştığını görünce, herhalde bin pişman olmuştur!..
Eğer öyle olmasa;
Denize düşenin yılana sarıldığı gibi AİHMe sarılmaz, Çıkarın beni buradan diye bağırmazdı!..
Evet, evet; dün türbana karşı pabuçlaşan diller, bugün bamyalaştı ve o da boğazlara kaçtı!..
İyi de, kalemler nereye kaçtı?..
İbrahim Güçlünün açıklamaları!
Kürt aydınlardan İbrahim Güçlü, uzunca bir süredir çok çarpıcı açıklamalar yapıyor... Kâh, çıktığı ekranlarda, kâh çağrıldığı Meclis komisyonlarında, PKKnın iç yüzünü anlatıyor.
Herkes faili meçhul cinayetlerden söz ederken; İbrahim Güçlü, PKK içi infazlara da dikkat çekiyor ve PKKnın, kendilerine karşı çıkan Kürtleri öldürdüğünü, bunun da 17 bin civarında olduğunu söylüyor.
Bizler, bunları cesurca söylediğine göre, yürekli bir adammış diye düşünürken, öğrendik ki; PKK tarafından tehdit ediliyormuş... Ama o, bunu da açıklamaktan çekinmedi:
PKK ve taraftarlarının bana ve Kemal Burkaya yönelik saldırıları, PKKya dair gerçekleri gizlemek içindir!
Bu gerçeklerden birini de, ilk defa Akite açıklamış İbrahim Güçlü... Bugünkü sürmanşetimizde de okuyacağınız gibi; PKKnın, bölgede muhtar bırakmadığını söylemiş!.. Aynı PKKnın korucuları da hedef aldığını ve korucularla birlikte çocuklarını da öldürdüğünü ve hatta Zürriyetlerini kurutun dediklerini açıklamış!..
Ama, en çarpıcı açıklaması şu: PKKnın; 2 bin Kürt vatandaşını infaz ettiğini söylemiş!.. Ama, PKK; bu infazlara Yanlışlıkla demiş, yani Pardon demiş!..
Bu, ne kanlı bir örgüttür, bu ne insanlıktan nasipsiz bir örgüttür ki; hem insanları öldürüyor, hem Pardon diyor!..
İbrahim Güçlünün açıklamalarını dikkatle izliyorum.