Daha sakin bir ülke olabilir miyiz?
MİT-Polis kavgası, Uludere katliamı, futbol dünyasını sarsan Şike dosyası, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un tutuklanması, ihale kurumuna yönelik yolsuzluk operasyonları, arka arkaya sıralayınca insanın nefesi kesiliyor.
Çok yoğun bir gündem içindeyiz. Üstelik bunlar sadece son birkaç ayda yaşadıklarımız. Cumhurbaşkanlığı seçiminden, iktidar muhalefet ilişkisine kadar, her alanda derin tartışmalar ve gerilim var.
Çevremdeki birçok insan yakınıyor:
"Belki siz gazetecilerin işine yarıyor ama biz yorulduk. Gerilim, tartışma, şok gelişmeler birbirini izliyor. Daha sakin bir ülke olamaz mıyız?"
Toplumun böyle bir beklentisinin olması kadar haklı bir şey olamaz. Bu beklentiyi gerçekleştirmek zor olabilir ama bunun için de bir yerden başlamak gerekiyor.
Bu "şeffaflık" olabilir.
Her konuda topluma hesap vermeyi, olup bitenleri anlatmayı denersek çözüme giden yolu da açmış oluruz.
Yeni Türkiye'nin kurumsallaşması ve kurumlarını da evrensel adalet, hukuk ve çağdaşlık temeli üzerine inşa etmesi gerekiyor.
Birkaç gündür elimde Türkiye Şeffaflık Derneği'nin yayın hayatına soktuğu "Şeffaf Gündem" dergisi var.
Kapak konusu da Futbolda şeffaflık... Futbolda şeffaflık bizdeki şike davası nedeniyle gündemimizde ama sadece bize ait bir sorun da değil. Derginin içinde Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün bir raporu da yer alıyor: "Temiz Eller: FIFA'da Şeffaflığın ve Hesap Verebilirliğin İnşası..."
Raporun sonuç kısmında yer alan şu satırlar, futbol gibi şeffaflığın da kurumlarda evrensel bir kıstas olması gerektiğini öneriyor.
"Tarih boyunca, futbol yönetim kurumlarının çalışmaları anlaşılmaz olmuştur. Ancak, dünyanın dört bir yanında yediden yetmişe insanlar eski iş anlayışına artık bir son verilmesini ve güce sahip olanlardan hesap sorma hakkını istiyorlar. Eğer FIFA yeniden güven kazanmak istiyorsa, şeffaflığı benimsemelidir."