MİT krizi ve hedef gösterme paranoyası... Akit, yine haklı çıktı!
Artık, şablon bir cümle haline geldi ama, yine söylemek durumundayız; Geçen hafta da hareketli günler geçirdik!
Geçen haftanın en önemli olayı, şüphesiz ki; Değiştirilen MİT Yasasının Meclisten geçmesi, aynı gün Köşke gönderilmesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün de, 5-6 saatlik bir incelemeden sonra yasaya onay verip, yayınlanması için Resmî Gazeteye göndermesiydi.
Malûm, MİT Müsteşarı Hakan Fidan, eski Müsteşar Emre Taner ve Afet Güneşe, özel yetkili savcılık tarafından gönderilen İfade vermeye gelin yazısı, 7 Şubattan beri çok tartışıldı, bu olay gündemin ilk ve tek maddesi oldu...
Oysa savcılar da biliyordu ki;
MİT Müsteşarını ifadeye çağırabilmek için Başbakanın izni şarttır.
Çünkü, yasa böyledir!..
Öyledir-Değildir tartışmaları devam ederken, AK Parti Isparta Milletvekili Recep Özel, bir kanun teklifi hazırladı...
Teklifte; Başbakanın izni ifadesi yoruma mahal bırakmayacak şekilde netleştiriliyordu.
7 ŞUBAT MÜDAHALESİ!
AK Partili Recep Özelin teklifi, Perşembe günü Meclis Genel Kuruluna geldi ve 12 saatlik görüşmelerden sonra, Cuma sabahı 05.47de kanunlaştı... Oylamaya katılan 264 milletvekili Evet derken, sadece 63 milletvekili Hayır dedi.
Aynı gün Köşke gönderilen yasa, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından onaylandı.
Böylece;
Hükümete yönelik 7 Şubat müdahalesi de püskürtülmüş oldu... Evet, 2007deki 27 Nisan Muhtırasından sonra, 7 Şubat müdahalesi de sivil irade duvarına tosladı ve hedefine ulaşamadı.
Bu yasa çok tartışıldı!..
Kimi siyasîler ve gazeteler Başbakan Tayyip Erdoğana yüklenip; Erdoğanın padişah yetkilerine sahip olduğunu ileri sürdü, kimi de Cumhurbaşkanı Abdullah Güle yüklenip; Acelen neydi? dediler.
Oysa, burada asıl eleştirilmesi gereken muhalefet partileriydi!.. Öyle ya; hayatî derecede önemli gördükleri bir konuda direnç göstermek yerine uyumayı tercih ettiler... Yasa değişikliğine karşı çıkan CHP, MHP ve BDPnin milletvekili sayısı toplam 215 iken, oylamaya katılan vekil sayısı sadece 63te kaldı!..
AK Partinin vekil sayısı 226 iken, yasa 264 oyla geçti...
Kim, ne derse desin;
Geçtiğimiz Cuma sabahı 05.47de, Türkiyeyi sarsan MİT krizinde, son sözü halkın temsilcileri söylemiş ve böylece seçilmişleri vesayet altına almak isteyen atanmışların oyunu bozulmuştur!
Evet, 2007deki 27 Nisan Muhtırasından sonra, 7 Şubat müdahalesi de püskürtülmüş ve bir defa daha millî irade kazanmıştır!..
Bunu; dün yapılan AK Parti İstanbul İl Gençlik Kollarının 3. Olağan Kongresine telekonferans yöntemiyle katılan Başbakan Tayyip Erdoğan da, çok güzel özetledi ve dedi ki;
Bu ülkede gayrimeşruluğa izin vermeyiz. Hiçbir zaman seçilmişleri atanmışlara kul etmeyiz... Gerek yasama, yürütme ve yargının, gerek kurumların uyum ve koordinasyon içinde çalışabilmesi için tam bir hassasiyet içinde olduk.
Erdoğanın sözlerinden de anlaşıldı ki; bu mesele, bir atanmış-seçilmiş mücadelesi idi ama sonunda seçilmişler kazandı!
Fotoğrafı böyle okumak gerekir.
Akit, fotoğrafı hep böyle okudu...
ÖNDER SAVA ÇARPI!
Fotoğraf deyince, 16 Şubat Perşembe günü Akitin 1. sayfasında yayınlanan bir fotoğrafa da değinmeden geçemeyiz.
Neydi o fotoğraf?..
Şuydu:
CHP, Tüzük Kurultayına hazırlanırken CHP Gençlik Kollarının facebook sayfalarında, CHP eski Genel Sekreteri Önder Sav ve CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykala, ağır hakaretler yapılıyordu.
Mesela, deniliyordu ki;
CHP halkın partisidir.
Yeter artık, kimsiniz siz?
Ne Baykalın, ne de Savın tekkesi değildir!.. Bu adamı, militanları ile birlikte evine yollayın!
Hizipçi, kokuşmuş adamlar, iki kuruş itibarınız varsa, bırakın gidin!
Bunda bir anormallik yok.
Çünkü, kurultaya giden bir partide, herkes taraf olabilir ve karşı tarafı yıpratabilmek için fiili ve sözlü saldırıda bulunabilir!..
İster ki;
Kendi tarafı kazansın!
İşte bunun içindir ki, CHP Genlik Kollarının Deniz Baykal ve Önder Sava hakaretler savurmasını gayet normal karşıladık... Ama, Önder Savın fotoğrafının üzerine çarpı işareti atılmasının üzerinde biraz durmak istiyoruz.
Zira, o çarpı işareti çok önemli.
ÇARPI, HEDEF GÖSTERME Mİ?
Herhalde hatırlarsınız;
Aynı zamanda Cumhuriyet yazarı olan Prof.Dr. Ahmet Taner Kışlalı, 21 Ekim 1999 tarihinde düzenlenen bir suikastle öldürülmüştü.
Cumhuriyet gazetesi başta olmak üzere, o günün CHP sözcüleri demişlerdi ki;
Kışlalıyı Akit hedef göstermişti...
Akit gazetesi, 13 Mayıs 1999 tarihli sayısında Kışlalının fotoğrafının üzerine çarpı işareti atmış ve böylece öldürülmesini istemişti!
Şu hâle bakın;
Akit, o çarpı işaretini 13 Mayısta atıyor ama Kışlalı 162 gün sonra öldürülüyor!..
Hedef gösterme bunun neresinde?
Ve yine, o günlerde demiştik ki;
Kışlalının üzerine çarpı işareti konulması, onun hedef gösterilmesi demek olsaydı, bugünkü Türkiyede bir tek çarşaflı veya başörtülü hanımın sağ kalmaması, hepsinin de ortadan kaldırılması gerekirdi!..
Niye?..
Hatırlarsınız; 15 Şubat 1997 tarihinde; başını Avukat Şenal Saruhanın çektiği bir grup laikçi kadın, Şeriate Karşı Kadın Yürüyüşü konulu bir yürüyüş düzenlemişti Ankarada...
Fiyasko ile sonuçlanmış olsa da, o yürüyüşün amblemi, üzerine çarpı işareti atılmış çarşaflı bir kadını simgeliyordu!..
Ne oldu;
Üzerine çarpı atıldı diye, Türkiyedeki çarşaflı veya başörtülü bütün kadınlar öldürüldü mü?..
Ya da;
Çağdaş Yaşamcılar; bu çarpıyı atmakla, bütün çarşaflı kadınları hedef mi göstermiş oldular?
Amaçları; Öldürün, Yok edin, Ortadan kaldırın demek miydi?..
Eğer öyle değilse;
Kışlalının üzerine çizilmiş çarpı işaretini de ölüm fermanı olarak yorumlamak, acaba hangi dangalak kafanın, hangi embesil beynin ürünüdür?
Cinayetten sonraki günlerde, üzerlerine çarpı işareti atılmış insanlardan örnekler de vermiştik... Meselâ; Dinç Bilgin-Zafer Mutlu yönetimindeki Sabah gazetesi, 14 Mart tarihinde yayınladıkları Rock isimli ilâvede; o günlerin gündemindeki ismi Hasan Mezarcıyı Tam 12den vurulacak hedef olarak göstermişti...
Bırakın çarpı işaretini, Mezarcının yüzünü daireler içine alıp, hedef tahtası olarak göstermişlerdi.
Meselâ, o dönemde Hürriyette yazan Emin Çölaşan da, yazdığı bir kitabın kapağına Özer Çiller ve Tansu Çillerin fotoğraflarını koymuş, üzerlerine de çarpı işareti attırmıştı!..
Sormuştuk o günlerde;
Sizler, bu çarpı işaretleri ile;
Ortadan kaldırın bu adamı!..
Yaşatmayın!..
Tam 12den vurun!..
Öldürün mü demek istediniz?..
Elbette amaçları bu değildi...
Peki, bizim; fikirlerini benimsemediğimiz için Kışlalının üzerine attığımız çarpı işareti, niye hedef gösterme oluyor?
Onlar yayınlayınca hedef gösterme olmuyor, biz yapınca hedef gösterme oluyor, öyle mi?..
Gerçekten de;
Dangalakça bir yaklaşım!..
CHPLİ GENÇLERİN ÇARPISI!
Evet, 16 Şubat günkü Akitte yayınladığımız ve CHP Gençlik Kolları tarafından Önder Savın üzerine atılan çarpı işareti, bizi taa 1999lara götürdü!..
Şimdi sormak gerekmez mi;
CHPli gençlerin Önder Sav fotoğrafının üzerine attığı çarpı işareti, bir hedef gösterme midir?..
Savın üzerine çarpı atan gençler, Kılıçdaroğlu yanlılarına; Ortadan kaldırın bu adamı!.. Vurun, yaşatmayın, öldürün! mesajı mı vermek istemişlerdir?.. Bu çarpı işareti, Savın ölüm fermanı mıdır?
Elbette değil!..
Bu bir kızgınlık, bir öfke ifadesidir!.. Bir ret, bir isyan ifadesidir!..
Bu, Yeter artık, sus demektir!..
Ama asla; hedef gösterme değildir!
Biz, bu fotoğrafı böyle algılıyor, embesil olmayan herkesin de böyle algılaması gerektiğini düşünüyoruz!..
Bir hatırlatma daha:
Bu ülkede; Uğur Mumcusundan Bahriye Üçokuna, Çetin Emeçinden Turan Dursununa kadar, birçok insan faili meçhul cinayetlere kurban gitti...
Peki, o zaman Akit var mıydı?..
Paranoyaklar, bunu da düşünsün!..
Selâm ve saygılarımızla...