Muammer Karaca merhumun şehir şehir dolaşıp sergilediği, kimsenin kabahati üstüne almak istemediği durumları alaya alan oyunun adıydı ‘Kabahat askıda’... Tartışageldiğimiz sürecin belli bir aşamasında, “Savcıların önüne KCK belgelerini Mossad koymuş olabilir” tezi seslendirildiğinde, aklıma, çocukluğumda izlediğim oyun geldi.

Savcılardan nedense itiraz çıkmadı; bir tepki beklerdim oysa... Sonuçta, operasyonu yapan polisler bulgu ve belgelerle savcılara gidiyor, onlar da gerekli görürlerse, ‘şüpheli’ sıfatıyla ifadeye çağırıyorlar...

Belki de itiraz etmemek ve yakından gözledikleri bir konunun farklı yansıtılmasına ‘komplo teorisi’ muamelesi çekmekle doğru hareket etmiş oldu savcılar...

Ancak onlar tepkisiz kaldı diye teoriler durmuş değil. Yine aynı çevrelerin bir başka senaryosu dolaşımda bugünlerde: İlk operasyonu zemininden kaydıran hain odak yeni bir planla devredeymiş... İktidara yakın kişilerin yolsuzluk dosyalarını açacak ve bunu son operasyonla suçlananlara mal edecek biçimde davranacakmış... İktidar da, “Yine onlar” deyip zaten başlattığı tasfiyeyi daha da hızlandıracakmış...

Hoşuma gitti bu senaryo... Aklına böyle şeyler gelenleri ‘gerilim’ ve ‘polisiye’ janrının öndegelen yazarlarının eserlerini okumaya davet ederim. Bu yolla daha da zenginleştirebilirler muhayyilelerini; yazdıkları makul ve kolay inanılır olur...

Yukarıdaki senaryonun önemli bir boşluğu var çünkü: Ak Parti hükümetinin ‘yolsuzluk’ konusuyla sınanması yeni değil; Kemal Kılıçdaroğlu kamuoyu önüne ilk çıkışını “İktidarın yolsuzluk dosyalarını açıklıyorum” velvelesiyle yapmıştı. CHP içinde sivrilmeye yetti o çıkış, ancak CHP’nin seçim şansını artırmada işe yaramadı...

Kamu İhale Kurumu’nda yolsuzluk son bir-iki haftadır bazı gazetelerce gündemde tutuluyor. Ak Parti hükümeti tarafından atanan bazı kurum görevlileri ihaleleri menfaat karşılığı peşkeş çekmişler; iddia bu... Konuyu büyüten gazeteler etraftan ses gelmeyince, “Neden muhafazakâr basın ele almıyor?” diye sormaya başladı; kendilerini kimsenin önemsemediğini fark ederek...

İtham ve iddia sahiplerinin unutup kamuoyunun hiç aklından çıkmayan bir gerçeği hatırlatayım...

Ak Parti dönemi yolsuzlukların yapılmadığı bir dönem değil; tıpkı başka dönemlerde ve başka ülkelerde olduğu gibi, bizde de şimdi bile yolsuzluğa bulaşanlar çıkabiliyor, haksız menfaat sağlayanlara rastlanabiliyor. İktidarın yakınında da yer alabiliyor o tür insanlar...

Dünyaya gelen ilk insandan beri yanlışlar yapılıyor. En ihlaslı kişileri altında toplayan çatılarda, her haliyle muhterem insanlara yakın kişiler arasından bile, yıllarca safında yer aldığı, liderlerinden olduğu yapıyı satanlar çıkmadı mı? Pek çok örgütte, kuruluşta, cemaatte sadece menfaat amacıyla oraya yaklaşan kimseler olmuyor mu? “Hizmet ediyorum” görüntüsüyle ceplerini dolduranlar yok mu?

Partiler, iktidarlar ve güç sahipleri etrafında bu tür insanlar bulunabilir. Önemli olan, onlara yapılan muameledir. Ak Parti’nin üzerine yapışmıyor bu iddialar; çünkü hassas kamuoyu, yakınlığına bakılmaksızın yolsuzluk yapanın kulağından tutulup adalete teslim edildiğini biliyor. Gazetelere haber olan son ‘skandal’ da bu yolla yargıya intikal etti.

Senaryoyu yazan arkadaş merak etmesin; ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar, birbirine yakın duran kitleleri bu yolla birbirine düşüremezler...

Hazır komplolar üzerine fikir yürütürken, savcıların MİT’in üzerine gitmesinin esas sebebi olan ‘KCK’ denen PKK’yla irtibatlı örgütün aslında MİT ajanları tarafından yönlendirildiği iddiasına değinmesem olmaz.

Değiniyorum, çünkü bir dostum, son tartışmaya bu gözle bakmamı tavsiye ediyor. Dediği şu: ‘Cemaat’ denilen yapıdan bazı insanlar kendini ortaya atarak Ak Parti’yi ve devlet politikalarını kötü duruma düşürmek istemez; böyle davranıyor görünüyorlarsa bir sebebi olmalı. “Sebep” diyor dostum, “Yönetenlerin zihnine en yakınlarındaki kişilerin ‘ajan’ olduğu kuşkusunu sokarak PKK’yı bu yolla moralman çökertmek olmasın?”

“Belgeleri Mossad verdi” iddiasını biliyorsunuz, bunu da bilin istedim.