Haçlılar da Hilalciler de nasibini almış
“Dinsiz Türkler.” Bu sözü ilk defa malum filmde duydum.
Yerküredeki bütün inançların mensupları bilirler ki, Türkler Müslümandır ve hiçbir inancın ileri gelenleri böyle söylemez.
Hele hele Bizans’takiler hiç bağırmazlar. Çünkü bilirler ki, Konstantiniyye’nin fethi, Müslüman bir komutan tarafından gerçekleştirilecektir.
Bu gerçeği Müslümanlar başta olmak üzere diğer inançlara mensup toplumlar da bilir. Bu sebeple Müslümanlarla gayrimüslimlerin savaşı, “Haç ve Hilal” savaşıdır.
¥
Eğer bu film, Hıristiyan duyarlılığında çekilseydi, Konstantiniyye kuşatılırken, Bizans İmparatoru ve adamları, havuzlarda kadınlarla şaraplarla zevki sefa içerisinde olmazlardı.
Tamam Hıristiyan olabilirler, inançları böyle bir ilişkiye müsaade edebilir ama savaş kapıdadır.
Bu vaziyette hangi inançtan kimler olursa olsun, böyle bir eğlence ile zaman öldürüp, “Dinsiz Türkler” diye bağırıp durmazlar.
¥
Eğer Müslüman duyarlılığıyla çekilmiş olsaydı, II. Murat’ın naaşı, batıl inançlarda olduğu gibi bir taş sütunun üzerine elbisesiyle yatırılmazdı.
Müslümanlık inancında Padişah da olsa hiçbir kişinin naaşı, elbisesiyle yalnız bir odaya terk edilmez, insan içine konur ve başında sürekli Kur’an okunur.
Mesela Fatih’in bir yemek sahnesi vardı ki, akıllara ziyandı. Fatih’in yetişme tarzında, yemek yerken arkasında hizmetçileri bekletecek kadar bencillik yoktu.
Fatih; Molla Hüsrev, Molla Gürani ve Akşemseddin Hz.lerinden yakasını kurtaramayıp, direkt fethe hazırlandığı için hiçbir şatafata vakit bulamadı.
Yani bu filmin nasıl bir inanç çerçevesinde çekildiğini anlamadım. Eğer hem anlayan hem de Müslüman biri varsa, tüm izahlarını burada yayınlamaya hazırım.
¥
Öyle bir Fatih Sultan Mehmet ki, gerçek Fatih ile filmdeki Fatih arasında en küçük bir benzerlik yoktu.
Öyle bir Akşemseddin portresi çizilmiş ki, Akşemseddin Hazretleri ile uzaktan yakından ilgisi olmadığı gibi Akşemseddin’in şahsi manevisine büyük saygısızlık yapılmış.
Öyle bir Fatih ki, karısı Gülbahar Hatun ve çocuğuna karşı gülümsemeyen ve herkese öfke ile bakan bir Fatih çizilmiş.
Yeri gelmişken, Fatih’in şefkâtine dair bir örnek verelim.
Fetihten sonra Fatih kendi gelirinden derhal bir aşevi kurdurur ve şehrin fakir fukarasına sabah akşam yemek dağıttırır.
Dağıtımdaki talimatı çok önemli ve özeldir, şöyle der:
-“Fakir gurabanın yemeği üstü örtülü kaplarla akşam hava karardığında götürülecek, evlerin kapısı çalınacak, evdeki kişi ile yemeği götüren kişi birbirini görmeyecek.”
¥
Filmde II. Murat gaddar bir baba gibi gösterilmiş. Oysa II. Murat, İstanbul’un fethini, Fatih ile Köse Sultan yani Akşemseddin Hazretlerine nasip olacağı müjdesini, Hacı Bayram Veli Hz.lerinden almıştı ve Fatih henüz kundakta bir çocuktu.
Ve Fatih bu müjdeden sonra o yaşına kadar İstanbul’un fethi için yetiştirilmişti. Filmde bunlardan hiç birini göremedik.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.