Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Şimdi kim istifa edecek... Özkök mü, Ataklı mı?

Şimdi kim istifa edecek... Özkök mü, Ataklı mı?

Ekranlardaki konuşmaları ve gazete köşelerindeki yazıları ibretle izliyorum...

Bir “panik” midir, “korku” mudur, bilemiyorum ama farklı bir telâş içindeler...

Hani, “28 Şubat Darbesi” hakkında; “tipi” gibi, “sağanak” gibi “suç uyuruları” yağıyor ya; o günlerde “post modern” darbeyi destekleyen zevat, bugün “post”u deldirmemek için, “birbirlerini gammazlama yarışı”na başlamış durumda.

Biri diyor ki;

“Ben yapmadım!”

Öteki diyor ki;

“O yaptı!”

Malûm, bu kavga, ilk önce Ertuğrul Özkök ile Emin Çölaşan arasında başlamıştı.. Özkök; 11 Haziran 1997’de “askerlerden brifing” aldıktan sonra Çevik Bir’in odasına gittiklerini, Emin Çölaşan’ın bu görüşme esnasında Çevik Bir’e şu soruyu sorduğunu söylemişti: “Paşam, siz onu bırakın da; darbe yapacak mısınız, yapmayacak mısınız; onu söyleyin!”

Bunları, Mehmet Ali Birand’ın hazırladığı “28 Şubat Belgeseli”nde açıklayan Ertuğrul Özkök’e cevap veren Emin Çölaşan da demişti ki; “Ben, Çevik Bir’e ‘Darbe yapacak mısınız’ diye sormadım... Bu iddialar tamamen yalan ve palavradır... Ben dedim ki; ‘28 Şubat kararlarına bir direniş olursa silâh kullanır mısınız?..’ Çevik Bir de; gerekirse kullanacaklarını söyledi... Zaten, ertesi günkü, yani 12 Haziran 1997 Perşembe günkü Hürriyet’in manşeti de öyle çıktı: ‘Gerekirse silah bile kullanırız!..’ Ki, bu soruyu sorduğum için Ertuğrul Özkök beni tebrik etmiş ve ‘Manşeti kurtardın’ demiştir!”

Geçenlerde de yazdığım gibi;

“Dedim-Dedi” kavgasını ilk başlatan Ertuğrul Özkök ve Emin Çölaşan olmuştu...

MERHUM YAZICIOĞLU NİYE YOK?

Haa, bu arada M.Ali Birand’a da bir çift söz söylemeden geçmek olmaz.

Birand’ın belgeselini hiç izlemedim ama “28 Şubat Darbesi”ni anlattığı kitabında, merhum Muhsin Yazıcıoğlu’ndan “tek kelime bile” bahsetmemesi son derece “ayıp”tır!..

Çünkü, merhum Yazıcıoğlu; o süreçte “en dik duran adamlar”dan biriydi...

8 adamı ile Refahyol İktidarı”na verdiği desteği elbette unutamayız ama; merhum Muhsin Yazıcıoğlu’nun o dönemde söylediği şu iki söz, hafızalara kazınmış, tarihin altın sayfalarına yazılmıştır.

Rahmetli, demişti ki;

¥ “Namlusunu halka çevirmiş bir tanka asla selâm durmam.”

¥ “Türkiye, elbette İran olmayacaktır... Ama, Cezayir ve Suriye olmasına da izin vermeyeceğiz!”

“Askeri vesayet”e böylesine “rest” çeken, “darbeci”lere böylesine kafa tutan ve onlara karşı “dik bir duruş” sergileyen bir Muhsin Yazıcıoğlu’nun; Birand’ın kitabında yer almamasını ayıplıyor, kınıyor ve protesto ediyorum... Zira, o dönemde “cuntanın doğrudan hedefinde” olanlar hariç; “adam gibi adam” olan “iki adam”ın duruşları, unutulamaz...

Biri, o döneme “Tank Hasan” olarak damgasını vuran Hasan Celal Güzel, diğeri de, merhum Muhsin Yazıcıoğlu...

Birand, bu “iki adam”dan ve “Akit’in dik duruşu”ndan söz etmediyse, o kitabı niye yazmış ki?..

YÜCEL’İ KİM İSTİFA ETTİRDİ?

Parantezi burada kapatıp, gelelim, “kirli çamaşırlar”ın döküldüğü önceki geceye...

Efendim, önceki gece; CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın programına konuk olan eski Sabah yazarı, bugünkü Vatan yazarı Can Ataklı demiş ki;

“DYP’li Turizm Bakanı Bahattin Yücel’i istifa ettiren Hürriyet gazetesidir!”

“Olayın ayrıntısı”nı da şöyle anlatmış:

“Doğru Yol Partili milletvekilleri ‘Cumhuriyet tehlikede’ söylemleri ile istifaya zorlandığı dönemin Turizm Bakanı Bahattin Yücel’e istifa etmesini ben söyledim.

Olaya bire bir ben şahidim.

Olay şöyle oldu: Atv’nin açılış günü idi. Fatih Çekirge bana söyledi. ‘Bahattin’e git söyle... Hürriyet onun hakkında haber yapacak. Ellerinde üç tane dosya var. Ben gördüm. Benim için çok önemli haberler değil ama, yapacaklar. İstifa etmek zorunda kalacak. Kendisi istifa etsin’ dedi. Bahattin Yücel’i istifa ettiren Hürriyet’tir.

Ben, genel yayın yönetmenim söylediği için, gidip Bahattin’e olanları anlattım.

İstifa etmesi gerektiğini söyledim.

Bahattin Yücel şantajla istifa ettirildi. Ayrıca bir bayan bakana, benim yanımda bir gazeteci, ‘Senin boğazını sıkarım. Çabuk istifa edeceksin’ dedi.”

Can Ataklı’nın, “Bahattin Yücel’i Hürriyet gazetesi şantajla istifa ettirdi” iddiası üzerine yayına telefonla bağlanan Aydın Doğan, Can Ataklı’yı “kahraman” olmak için “hezeyan”larda bulunmakla suçlayıp, demiş ki;

“Eğer böyle bir olay oldu ise, benim genel yayın yönetmenim en ahlâksız, en şerefsiz adamdır.”

Aydın Doğan, yayın devam ederken Ertuğrul Özkök’ü aradığını ve “konuyu açıklığa kavuşturmasını” istediğini, onun da; “Ben bu konuda yazı yazacağım” dediğini belirterek, şöyle seslenmiş Özkök’e;

“Daha ne yazacaksın?..

Adam, bak neler diyor?”

Son olarak da, Ataklı’ya seslenmiş:

“Eğer Zafer Mutlu, Can Ataklı’ya, Bahattin Yücel için bizden rivayetle bunları söyledi ise, o da ahlâksızdır.”

Aydın Doğan’ın konuşmasını sessizce dinleyen Can Ataklı, “Bugün gazetecilikte son günüm olabilir” diyerek, üzüntülü bir ses tonu ile demiş ki;

“Ben yaşadıklarımı anlattım... Aydın Doğan ile tartışmak benim haddim değil.”

Ataklı sözlerini henüz tamamlamadan yayına bağlanan Zafer Mutlu da, polemiğe girmeyeceğini belirterek, demiş ki;

“Can, yanlış hatırlıyor olabilir...

Böyle bir şey yok!..

Başka bir şeyle karıştırıyor olabilir!”

Ve program kapanmış.

ÖZKÖK’ÜN DÜNKÜ YAZISI

Gelelim “dün”e... Aydın Doğan’a; “bu konuda yazı yazacağını” söyleyen Ertuğrul Özkök; dün, “18 yıllık patronu Aydın Doğan’a hitaben bir dilekçe” yazıp, demiş ki;

“AYDIN BEY, bu yazı, 18 yıllık patronuma dilekçemdir. Dün gece bir televizyon kanalında, bana atılan bir iftiraya cevap vermek üzere bu televizyon kanalına bağlanmışsınız. Size her zamanki saygımla bir kez daha teşekkür ediyorum. Orada böyle bir olayın olmadığını söylemişsiniz.

Bu arada da ‘Ertuğrul Özkök böyle bir şey yapmışsa şerefsizdir’ demişsiniz.

Çok haklısınız... Doğru, şerefsizdir.

Şimdi hayatımın en önemli yıllarını verdiğim Hürriyet’e ve size karşı olan sevgim ve saygım nedeniyle açık tarihli bir istifa mektubu sunuyorum.

Benim elimde eski Turizm Bakanı Bahattin Yücel’le ilgili bir yolsuzluk dosyası yoktu. Olsaydı derhal yayınlardım. Bahattin Yücel’e böyle bir şeyi söylemedim. Zafer Mutlu ile aramda böyle bir konuşma geçmedi. Ama Bahattin Yücel ‘Evet Ertuğrul Özkök bana böyle bir şey söyledi’ derse, bu istifa mektubumu o an yürürlüğe koyunuz.

Bunun karşılığında 25 yıldır çalıştığım Hürriyet gazetesinden tek kuruş hak talep etmeyeceğim. Ve gazeteciliği hayatımın sonuna kadar bırakacağım. Saygılarımla... Ertuğrul Özkök”

BAHATTİN YÜCEL NE DİYOR?

Gördüğünüz gibi;

“İstifa olayı”nın tarafları bunları söylemiş, bunları yazmış... Can Ataklı da konuşmuş, Zafer Mutlu da!.. Aydın Doğan da konuşmuş, Ertuğrul Özkök de!..

Hepsi, “Yalan” demiş, “İftira” demiş, “Şerefsiz” demiş, “Ahlâksız” demiş!..

Peki, onlar demiş demesine de; iddiaların merkezindeki adam, yani Bahattin Yücel ne demiş?.

Efendim, Bahattin Yücel, meğer 28 Şubat akşamı katıldığı Kanal A’daki programda, “olayın içyüzü”nü anlatıp, özetle demiş ki;

“Evet; Can Ataklı bana geldi ve hakkımda haber yapılacağını söyledi!”

Ayrıntısını da şöyle anlatmış:

“Can bana geldi... Kendisine böyle bir şey söylendiğini ifade etti. Bir ortak arkadaşımızın kendisine eğer ben istifa etmezsem, rakip basın kuruluşunun benimle ilgili bir yayın yapacağını söyledi...

Ben de, Can’ın bunu söylemesi üzerine, akşam İstanbul’daydım... O haberi gönderen arkadaşımızı çağırdım. Bir ortak arkadaşımız daha vardı. Bunlar kamuoyunda çok tanınan ve dürüstlüğüne çok güvendiğim insanlar... Onları da çağırdım, sadece bu haberi gönderen arkadaşımız geldi... Söylemedim nedenini, çok özel bir konuşma yapmamız gerektiğini söyledim...

Geldi, benim arazi tahsislerinde yolsuzluk yaptığıma dair ellerinde belgeler olduğunu ve bunu kullanacaklarını söylediler.”

YÜCEL NİYE ÇARKETTİ?

Şimdi geldik;

“Zurnanın zırt dediği” noktaya...

28 Şubat akşamı Kanal A’da bunları söyleyen Bahattin Yücel, ne enteresandır ki, dün, bu sözlerinden çarketmiş!..

Evet, evet; çarketmiş!..

Önce Anadolu Ajansı’na müracaat etmiş, “açıklama yapacağım” diye...

“AA’nın reddetmesi” üzerine de “yazılı bir açıklama” yapıp, demiş ki;

“Gazeteci Can Ataklı’nın, CNN Türk Televizyonu’nda; benim istifa sürecimle ilgili iddiaları doğru değildir!.. Bakanlık görevimi bırakmamda, hakkımda dosya bulunduğu iddiasının ilgisi yoktur!..

Can Ataklı’nın aktardığı gelişme, benim istifa ettiğim tarihten bir buçuk ay önce gerçekleşmiştir!.. Can Ataklı ile 1997 Mayısı’nın ilk günlerinde yaptığım bu görüşmeden sonra; Sayın Ertuğrul Özkök, Sayın Dinç Bilgin ve Sayın Zafer Mutlu ile görüştüm... Onlar, böyle bir gelişmeden haberlerinin olmadığını söylediler!!!..

28 Şubat adı verilen gelişmelerin üzerinden 15 yıl, aktif siyaseti bırakmamın üzerinden yaklaşık 13 yıl sonra adımın baskılar karşısında yılgınlığa düşüldüğü izlenimi verecek biçimde kamuoyuna taşınmasından üzüntü duyuyorum. Her namuslu insan gibi sivil siyasetçilerin de hiçbir baskı ve tehdit karşısında sindirilemeyeceğine olan inancımı sürdüreceğimi ifade etmek isterim.”

KİMİ KURTARMAK İSTİYOR?

İyi, hoş da;

Dün, bu “yazılı açıklama”yı yapan ve Can Ataklı’yı yalanlayan Bahattin Yücel, 28 Şubat akşamı Kanal A’da, niye o görüşmeyi doğruladı?..

O gün söyledikleri mi doğruydu,

Dün yaptığı açıklama mı?..

Doğrusu, merak ettim;

Bahattin Yücel, acaba “kimi kurtarmaya” çalışıyor?.. Can Ataklı’yı harcayıp, Özkök ve Mutlu’yu mu temize çıkarmaya çalışıyor??.

Her ne ise... Ben, aralarına girip de, “ara dayağı” yemek istemem.

Onlar “dostluk”larını devam ettirmek istiyorlarsa, bana ne?..

KUMARHANE MAFYASI MI?

Şimdi gelin; o günlerde bu konuyla ilgili “ben” ne yazmışım, ona bir bakalım...

Efendim;

“Perşembe’nin geleceğini, hep Çarşamba’dan söyleyen” ben, 24 Haziran 1997 ve 29 Haziran 1997’de iki yazı yazıp, demişim ki;

“Mesut Yılmaz, büyük bir ihtimalle Perşembe günü Demirel’e sunacak kabine listesini... “Güvenoyu” konusunda da hayli kesin konuşuyor.

Peki; nasıl alacak “güvenoyu”nu?

İşte; “Perşembe”nin gelişini gösteren “Çarşamba” belirtileri:

Mayıs ayının 27’sinde, yani bundan bir ay kadar önce, “duyum”lara dayalı olarak şunları yazmışım:

“Bugünkü hükümeti yıkmak için harekete geçmeyen yok!...

“Üç M”leri zaten biliyorsunuz:

Muhalefet, Medya ve MGK!.. Şimdi de devreye, içinde yine “M” harfi bulunan bir grup girmiş... Evet “Mafya”dan söz ediyorum...

Hem de “Kumar Mafyası”ndan!!..

3 Haziran’daki yeni gensoruda “evet” oyu verecek milletvekillerine dağıtılmak üzere, tam “130 milyon dolar” gözden çıkarılmış!..

Turizm sezonu başlamadan sonuçlanması plânlanan bu “kafakol harekâtı”nı İstanbullu bir kumarhaneci organize ediyormuş...

En mühimi de, bazı milletvekillerine “kuripiye” rolü verilmiş!..

Bakalım, kimlere dağıtacaklar trilyonları?”

Yukarıda anlattığım, olayın “Çarşamba” kısmı... İşte “Perşembe”si:

Enteresan değil mi;

3 Haziran’da “gensoru” verilmedi ama, kumarhaneleri kapatma çabası içindeymiş gibi görünen Turizm Bakanı Bahattin Yücel istifa etti bakanlıktan!

Ve, yine ilginçtir:

Cumhurbaşkanı Demirel de, “veto” etti “kumarhaneleri yasaklayan” kanunu!

Yine “duyum”lara göre;

Ankara’daki bazı otellerde, “organize bir ekip” tarafından “pazarlık masaları” kurulmuş vaziyette...

Ekipte; Anayol hükümetinde görev almış “üst düzey bir bürokrat” ile, DYP’den ayrılan “bağımsız bir milletvekili” ve “kartel medyasından 3 temsilci” bulunuyormuş!..

Onurlu milletvekilleri, bu ekip için “Beşli çete” tabirini kullanıyormuş!..

Çeteye “sınırsız harcama yetkisi” verilmiş... Yani; Ecevit patentli “2. Güneş Motel olayı” yaşanıyormuş Ankara’da!...

Milyarlar değil, “trilyonlar” konuşuluyormuş!

Derken 28 Mayıs 1997’de, İstanbul’da Aydın Doğan ile Mesut Yılmaz’ın, “o ünlü görüşmeleri” yaşanıyor!.. Hani o; “Aydın Doğan’ın Mesut Yılmaz’ı pijamayla karşıladığı” iddia edilen görüşme!..”

O günlerden, gelelim bu günlere...

Sormak lâzım Bahattin Yücel’e;

“İstifa etmenizde, arazi meselesinin ilgisi yoksa, kumarhanecilerin yaptığı baskının da mı ilgisi yok?”

Değilse, niye “istifa” ettiniz?..

“4 M”lerin hangisi istifa ettirdi sizi?..

“Muhalefet” mi, “MGK” mı, “Medya” mı, “Mafya” mı?..

Bahattin Yücel, bir açıklama daha yapmalıdır... Ki, “28 Şubat karanlığı”nı aydınlatalım!..

Son bir soru:

Şimdi, hangi gazeteci “istifa” edecek?..

Ve de, kim “şerefsiz”dir, kim “yalancı”dır, kim “ahlâksız”dır?..

Ertuğrul Özkök mü, Can Ataklı mı?

Yoksa, Zafer Mutlu mu?..

Aralarında konuşsunlar, karar versinler!..



15 gün kutsal topraklardayım... Hakkınızı helâl edinSizler bu yazıyı okuduğunuz saatlerde, Cenab-ı Allah nasip ederse, ben “kutsal topraklar”a doğru yola çıkmış olacağım...

Allah’tan bir mani çıkmazsa; “188 Akit okuru” ile birlikte, önce Medine’ye gidecek, sonra Mekke’ye geçecek ve kısmet olursa “umre”lerimizi yapacağız.

Malûm; “Gidip de dönmemek, dönüp de görmemek” var... İşte bu yüzden, “haklarınızı helâl etmenizi” istirham ediyorum... Gerek “Mescid-i Nebevi”de ve Peygamberimiz Hz. Muhammed Efendimiz’in (SAV) mübarek kabirleri başında, gerek “Beytullah”ta “Akit ailesi”ni de unutmayacak ve “tüm Akit okurları”na dua edeceğim...

Sizler de, bizlere dua etmeyi unutmayın.

Sözün özü; bugün “188 Akit okuru” ile birlikte yola çıkacağız... Bu süre içinde, yazı yazmayacağım... İnşaallah, dönüşte yine birlikte oluruz...

Şimdilik, Allahaısmarladık.




Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi