Kötülüğün Böylesi
Dünyada her devirde ve her coğrafyada hırsızlık, yolsuzluk, kötülük olmuştur ama bu kadar olmamıştır.
Kötülüğün saltanatı devrinde yaşıyoruz.
Fenler, teknikler ilerledikçe kötülük de ilerliyor.
Vicdansızlık, ahlaksızlık yaygınlaştı.
Ben bu satırları Müslüman bir okur-yazar sıfatıyla kaleme alıyorum.
İslam'ın değerlerine, normlarına, ölçülerine, kıstaslarına göre hüküm veriyorum.
Bir kere dinsizlik çok ilerledi.
Müslümanların büyük bir kısmı ipin (habl-i metin) ucunu kaçırdı.
Hakkı verilerek kılınan namaz azgınlıkları engeller buyruluyor. Bırakın hakkını vererek kılmayı, şimdi namaz Müslümanların yüzde doksanı (belki daha fazlası) tarafından hiç kılınmıyor.
Zekat sosyal adaletsizliği önlermiş. Şimdi zekat ya hiç verilmiyor, yahut büyük kısmı Kur'ana ve Sünnete uygun şekilde verilmiyor.
Geçen gün medyadan okudum: Bir maymuna para saymasını öğretmişler, hayvan fuhuş yapmaya başlamış.
Müslüman bir toplumda para ana değer olunca yıkılış, çöküş, çürüme başlar.
Rüşvetsiz toplum olur mu? Olmaz. Lakin bizdeki kadarı da olmaz!
Zina, sadece İslam'da değil, öteki dinlerde de büyük günahtır, suçtur, haramdır. Terakkiperver Kemalist rejimin Ceza Kanununda bile zina suçtu ama bugün artık değil.
Helalinden kazanıp zengin olmak elbette suç ve ayıp değildir ama kirli, kara, necis, haram para ve malla zengin olmak suçtur.
Müslümanlığın temel emirlerinden/farzlarından biri emr-i mâruf ve nehy-i münkerdir. Bu farz büsbütün terk edilir veya gereği gibi ve gerektiği miktarda yapılmazsa toplum çöker.
Norveç, Japonya, Avusturya gibi ülkeler Müslüman değil ama oralarda, birçok İslam ülkesinde olduğundan fazla İslam ahlakı var.
İslam eşittir adalet.
İslam eşittir güvenlik.
İslam eşittir yüksek ahlak ve fazilet.
İslam eşittir vicdan ve insanlık.
İslam eşittir iffet.
İslam eşittir faydalı ilimler, fenler, hikmet.
İslam eşittir paylaşmak, yardımlaşmak.
Bu saydıklarım olmadan İslam olur mu?
Türkiye toplumu sağlıklı, dengeli bir toplum mu, yoksa sağlıksız, dengesiz, vahim bozukluklar içinde çırpınan bir toplum mudur?
Soruyorum: Fuhuş yaygın mı, değil mi?
Yine soruyorum: Haram yeme yaygın mı, değil mi?
Çocuklar ve genç nesiller iyi yetiştiriliyor mu?
Doğruları, iyileri, güzelleri bilenler, bilmeyenlere öğretiyor mu?
Türkiye'nin millî geliri adaletli bir şekilde paylaştırılıyor mu?
İsterseniz bir heyeti vazifelendirelim: Sabah güneş doğmadan ülkeyi teftişe başlasınlar. Önce camilere gitsinler ve şu İslam memleketinde halkın yüzde kaçının sabah namazına geldiğini görsünler. Binde biri geliyor mu acaba?
Bir Cuma günü, Cuma ezanı okununca çarşılara pazarlara baksınlar. Kur'anın işinizi gücünüzü bırakıp Allaha anmaya gelin dediği o saatte dükkanlar, sokaklar, caddeler, lokantalar, otobüsler kum gibi Müslüman kaynıyor. Niçin camiye gitmemiş onlar?
Şimdi kış, üşüdükleri için birazcık örtünüyorlar. Yazın sıcak günlerinde İslam şehirlerinde dolaşınız, nice hamam anası gibi üryan Müslüman kadın ve kız göreceksiniz. Tesettürsüz İslam olur mu?
Bankalar bankalar bankalar... Allaha ve Resulüne savaş ilan etmiş ribacılar.
Zengin, varlıklı, imkanlı, paralı kesimde israf korkunç boyutlarda.
Günde beş milyon ekmeğin çöpe atıldığı bir ülkede yaşıyoruz.
Devlet niçin TC başlıklı resmî vesikalarla kadın satılmasına izin veriyor?
Niçin resmî ve yasal fuhuştan KDV ve gelir vergisi alınıyor?
Niçin genelevlerin kapısında resmî polisler nöbet tutuyor?
Niçin fuhuş imparatoriçesi Rolls Royce'lu Madama resmî törenlerle ödül verilmiştir?
Kadın hakları savunucusu çığırtanlar bu soruları niçin sormuyor?
Türkiye, devlet olarak, kadınlara resmen yasal fuhuş yaptırtmayacağına dair uluslararası sözleşmelere imza koymamış mıdır?
Hapishanelerde tecavüze uğrayan çocuklar.
Okulda hamile kalan 13 yaşındaki kız.
Her yerde meyhane, batakhane.
PKK terörünün gölgesinde yapılan yüz milyarlarca dolarlık uyuşturucu ve silah kaçakçılığı.
Kaçak binalar... Zelzeleye dayanıksız çürük binalar... Kim izin ve ruhsat vermiş bu binalara...
Yapılaşmaya kapalı yeşil alanlara kimin izniyle yüksek binalar dikilmiş.
Yedi yıldızlı gururlar, kibirler, lüks ve israf.
Gulül gulül gulül... Beytülmalin hortumlanması...
Bina ve zina...
Ehliyetsizlik... nepotizm...
Onların dinleri para, kıbleleri karıdır.
Kötü düzen ve sistemin haram rantlarıyla, haram yağlı kemikleriyle semirenler.
Camiden çıkarken kurşuna dizilen Başbağlar şehitlerinin hakkını arayamayan, aramayan Müslümanlar.
Yağcılar, yalakalar, meddahlar, pohpohçular, dalkavuklar...
Kemik yalayıcıları.
Düzen-bazlar...
Nurlu, parlak, yüksek, pembe, pespembe ufuklara doğru dört nala koşuyoruz edebiyatçıları.
Aman dikkatli olun tökezlemeyin emi.
* (İkinci yazı)
Muktedir Olmanın Şartları
GÜÇ sadece seçimleri kazanıp iktidar olmakla elde edilmez. İktidar olabilmek için muktedir olmak gerekir. Muktedir olmanın da bir yığın şartı vardır:
Birincisi: İlim, irfan, kültür üstünlüğüdür. Doğru inançlara sahip olmaktır. Doğru ile yanlışı ayırt edebilmektir.
İkincisi: Ahlak ve karakter üstünlüğüdür.
Üçüncüsü (anlatması zor): Güzellik ve estetik boyutuna sahip olmaktır.
Dördüncüsü: Âdil olmaktır.
Beşincisi: Temiz olmaktır.
Altıncısı: Birtakım öldürücü, yıkıcı, kirletici ihtiraslara sahip olmamaktır. Para ve mal hırsı... Kadın, seks ve şehvet hırsı... Aşırı benlik... Ün ve alkış ibtilâsı...
Yedincisi: Te'yide mazhar olmaktır. Te'yid bazen yardım mahiyetinde, bazen te'yid gibi gözüken mekir olabilir.
Sekizincisi: Rüzgârın uygun yönden esmesidir.
Bu ülkede çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslümanların, hem kendi çocuklarının, hem de "ötekilerin" çocuklarının vasıflı Türkiyeli olması için çalışması, tedbir alması gerekir.
Sünnîler çocuklarını vasıflı, güçlü ve üstün Türkiyeliler olarak yetiştir(e)mezse, hem Türkiye batar, hem de kendileri.
Karşıt deyip geçmeyelim, karşıtın (düşman demeye dilim varmıyor) kalitelisi vardır, kalitesizi. Akıl ve bilgelik, düşmanın, karşıtın vasıflı olmasını ister ve onun için çalışır.
Bu memlekette kaç büyük kesim varsa, onların hepsinin vasıflı olmasında büyük yararlar vardır.
Asıl İngiltere'de (İrlandayı saymıyorum) vasıf olduğu için İskoçya'nın Birleşik krallıktan ayrılıp bağımsız olması konusunda kan dökülmüyor, fitne ve fesat çıkmıyor.
Vasıflı Almanya'da Katoliklerle Protestanlar barış içinde geçinip gidiyor.
Türkiye bir çeşitlilikler, farklılıklar ülkesidir. Bu çeşitliliği ve farklılığı zenginlik haline getirebilmenin birinci şartı hepsinin içinde yeterli sayıda vasıflı Türkiyeli bulunmasıdır.
Vasıflı Türkler, vasıflı Kürtler, vasıflı Sünnîler, vasıflı Alevîler, vasıflı dindarlar, vasıflı laikler, vasıflı ateistler.
Türkiye'de yeterli miktarda vasıf olmadığı için uluslararası temizlik ve şeffaflık notu, on üzerinden 5'in altındadır.
Yoğun, yaygın, genel, çürütücü kokuşmanın birinci sebebi vasıfsızlıktır.
Korkunç boyutlara ulaşmış olan din ve mukaddesat sömürüsünün sebebi yeterli sayıda vasıflı ve güçlü dindar ve onlardan oluşan kadrolar olmamasıdır.
Bir Müslüman olarak ateistlere sempati beslemem ama vasıflı bir ateistin İslam'a ve Müslümanlara saldırmayacağını, toplumsal barış ve mutabakatı bozmayacağını bilirim.
Vahim krizlerle çalkalanan bu ülkeye istikrar, huzur, barış getirmenin temel şartı âqil, bilge, sağlam ve derin kültürlü, ahlaklı ve faziletli, mürüvvetli Türkiyeliler yetiştirmektir.
Onlar bütün güçlüklerin, bütün krizlerin, bütün çekişme ve tepişmelerin çare ve çözümlerini arar ve inşallah bulur.
Saçma sapan ideolojilere inanlar mutlak mânada vasıflı değildir.
Müslüman ama İslam'ı iyi bilmiyor ve hayata uygulamıyor. O da vasıflı Müslüman değildir.
Ülkemizde bir buçuk milyon Kripto Yahudi ve bir buçuk milyon Kripto Hıristiyan yaşadığı söyleniyor. Bunlar vasıflı olabilir mi? Kriptolukla vasıf bir arada olmaz. Bu Kriptolar meselesinin bir çözümü vardır elbette. Âqil ve bilge kişilerin bu çözümü aramaları gerekir.Yazımın başında Sünnî çoğunluktan bahs etmiştim. Onlar vasıflı, güçlü, üstün, gerçek Müslümanlar olmak istiyorlarsa kendi eğitim sistemlerini kurmak, İslam mektepleri açmak zorundadırlar. Sağlam ve etkili bir eğitime sahip olmadan işler düzelmez.
Böyle bir eğitim sistemi kuracak kültüre, niyete, imkana, iradeye, enerjiye sahip miyiz?
Sünnî Müslümanlar tarihî bir ârıza olan bugünkü bozuk düzen ve sistemin yerine, tarihî devamlılığa dayanan iyi ve âdil bir düzen getirmedikçe kurtulamazlar, aziz olamazlar.