Asli görevimiz
Acılar zordur...acılarla yüzleşmek de zordur... Zulümler size bedel ödetir... Adı zulümdür... Zalim vardır ki; zulüm vuku bulmuştur. Zulüm ki ihlaldir... Haksızlık ve ihmaldir... İnkar ve ithamdır... Darb ve yakıp yok etmektir... Saldırmaktır dövmektir... Öldürmektir. Zulüm ki; kimi zaman sonuçları kaybolur gibi görünür, kimi zaman dipdiri capcanlıdır...
‘Ayıptır, zulümdür, günahtır.’
Adı o ya! Zulümdür...
Bu ülkede başını Allah’a olan inancı gereği örten kadınlara epeydir zulmedildi. Günah ayıp dinlemedi ezdi. Günahla derdi olmayanlardı birinciyi umursamadı, günah mı dedi omuz silkti... Ayıbı da zaten ayıp saymadı. Bilakis görev bildi. Görev aşkı ile zulmetti. Zulmettikçe kendini güvende hissetti.
Kızları ikna odalarına çağırdı. Önce müstehzi bir şekilde gülümsedi. Sonra yavaş yavaş başını açtı. Kimini saçlarını okşadı. Gözlerden dökülen yaşlar onun müstehzi gülüşünde boğuldu gitti! Cumhuriyet böylece kurtuldu(!) ama görev henüz tamamlanmamıştı. Sonra anlatmaya başladı. Bak kızım’la başlayan cümleler tane tane dizildi. On anda İslam alimi kesildi. Ailesi yanlış yönlendirmişti... İlah-i Mesaj yanlış aktarılmıştı. Baş örtmek de neydi. İslam’ı en iyi o anlardı. Ancak o yorum yapabilirdi.... İkna Odasına başı örtülü, gerici, olarak giren örümcek kafalı kızı diğer kapıdan apaydınlık bir ‘Türk’ kadını olarak çıkardı. Ne mutluydu ona ki bir kız daha kurtarmıştı(!)... Rahmetli İzzetbegoviç’in şu tarihi tesbiti ne de güzel uyarlanabilirdi: ‘Engizisyon, ruhları kurtarmak için bedeni yakardı’. İkna Odaları da bedenleri ‘sözde’ kurtarmak için ruhları yakmıştı. İkna Odaları bu kızların ruhları için Gaz Odaları idi...
Şimdi 28 Şubat’la yüzleşiyoruz. Daha doğrusu yüzleşeceğimizi söylüyor talim ediyoruz. Bu fikir cimnastiği sürecinde milletçe gelgitler yaşıyoruz... Mağdurlar olarak hatırlamak zorundayız. Hatırlamak zordur. Acı verir. O günlere alır götürür. Tekrar...baştan...bir daha yaşatır. Bu da zordur... Ağrıtır...kanatır.
Hiçbir şey olmazsa üzer ağlatır. Yeniden bir daha yaşatır. Canlı canlı. Sancılı! Bir de ürkütür. Öyle ki duygusal olarak oralara dönünce sanki orada kalacak, hiç çıkamayacak hissi verir. Oysa ki başka bir zaman dilimindedir.
Ama zulüm öyle bir şeydir ki bir daha ziyaret ettirir. Ebediyen mıhlanacakmış duygusunu yaşatır. Bunların hepsi doğrudur. Meşrudur. Anlaşılır şeylerdir. Ancak bunun ötesine geçip hatırlamak için zihinler zorlanmalıdır. Hatıralar gün yüzüne bir bir çıkarılmalıdır. Ki böylece bir yüzleşme başlasın! Peşinden hesaplaşmayı getirsin. Ki, failler adalet karşısına çekilsin. Ki, bir daha kimse bu zulmü yaşamasın. Ki, cadı avı sayfası bir daha asla açılmamak üzere kapansın!
Hatırlayalım...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.