Ankaranın saatlerini kim ayarlayacak?
Geçenlerde, Ankara Emniyetine yolum düştü. Binanın önünde, karşıdan karşıya geçişi sağlamak için yapılmış bir üst geçit var. Bir de baktım ki, iki yanında iki mevlevî dervişi dönüp duruyor! Ama hep kendi etrafında!
Ne münasebet? diye düşündüm. Yani bu kiç (kitsch, değersiz şey, düşük kalitede sanat ve edebiyat malzemesi. Halk zevkine hitap eden, şık görünümlü kalitesiz eser) dönen heykeller neden burada? Bir de baktım altlarında saatler var! Demek ki, Melih Beyin 50 veya 100 saatinin deneme örnekleri bunlar oluyor! Fakat, tahmin edilebileceği gibi, her cephedeki saat farklı zamanı gösteriyor! Yani ayarları bozuk!
Saatleri ayarlamak öyle kolay bir iş değil ki! Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanını boşuna mı yazdı?
Saatleri Ayarlama Enstitüsü, saatlerin ayarsızlığından ötürü kaybedilen zamanı kazanmak maksadı ile kurulmuş. Enstitü, Saatleme Bankası, Saat Sevenler Cemiyeti gibi bir takım gereksiz yan kuruluşlarla desteklenmiş, saçma sapan bir buluş! Bu saçmalıklar etrafında devasa bir bürokrasi oluşturuluyor. Epey bir müddet sonra, bu saçmalık fark ediliyor ve Enstitünün tasfiye edilmesi kararlaştırılıyor, fakat tasfiye komisyonu da aynı saçmalık çarkını çevirmeye devam ediyor!
Tanpınar, bürokratik yönetimin en katı devrinde, 1930lu ve 40lı yıllarda Ankarada yaşadı. Saatleri Ayarlama Enstitüsünde bu ve benzer bürokratik yapılarla inceden inceye dalga geçtiğinden şüphe yok.
Ankara Büyükşehir Belediyesi başkanı acaba, Tanpınarın ruhunu şad etmek için mi, 50 ile 100 saat kulesi yapmayı tasarlıyor?
Neden 50 veya 100? Ankaranın nüfusu 5 milyonu buldu deniliyor. Şehre 50 saat kulesi yapılırsa, her yüz bin kişiye bir saat düşecek demektir. Eğer 100 adet olursa, her elli bin kişiye bir saat kulesi isabet edecek!
Evet, abesle iştigal ediyoruz! Ankaranın bir çok meselesini çözüme kavuşturan Melih Gökçek, bir çok konuda da tıkandı. Tıkandığı en önemli konu, Ankaranın kimliğidir; tarihi mirasın bu kimliği belirlemedeki rolü ve değeridir.
Uzun süre Hacıbayram civarını ve Kaleiçindeki sivil yapıları ihmal etti; daha doğrusu yıkılmaya terk etti. Ancak geçen sene, Hacıbayram civarına el attı, şimdi bazı kuruluşlara verilen yapılar elden geçiriliyor veya yeniden yapılıyor. Kaleçindeki içler acısı durum ise devam ediyor. Evler yıkılıyor veya gecekondulaşıyor...
Modern Ankaranın dışarıdan gelen misafirlere gösterilecek çok fazla tarafı yok. Çünkü bütün dünya aynı modernizmi yaşıyor, her ülkede aynı binalar yükseliyor, aynı yollar yapılıyor...
Eski Ankara ise, gerçek bir cazibe merkezi. Melih Gökçek, kendini muhafazakâr olarak tanımlayan bir partinin belediye başkanı, fakat neyi ve nasıl muhafaza edeceğini bilmiyor veya düşünmüyor. Düşünüp ortaya attığı parlak projeler üzerinde, etrafında konuşabileceği kimse barındırmıyor. Etraf ise, 20 yıllık bir yönetimin evet efendimcilerinden seçilmiş bir ekip. Melih Bey ne derse, hiç düşünmeden ancak böyle parlak fikirler sizden sâdır olur diyenlerden oluşan bir koro.
Melih Gökçekin Ankara emniyeti önüne yaptırdığı saat kulesinin üstünde dönen mevlevî dervişlerini bir kaç gün sonra Ostimde bir Konya kebapçısının önünde iki sütunun üzerinde görmeyeyim mi? Habire dönüyorlardı! Her halde, ne olursan ol gel, bizim kebaplarımızı muhakkak ye! demek istiyorlardı.
Mevlevilik ciddi bir kurumdur, dervişlik ciddi bir iştir. Bir haldir, ruhtur. Onun böyle oyuncak edilmesi, hem Hz. Mevlanaya hem de geleneğimize ve öz kültürümüze saygısızlıktır.
Bırakın mevlevilik o asil yapılarının içinde var olmaya devam etsin. Dervişliğin itibarına halel gelmesin. Edep ya hu!
Ankaraya 21. Yüzyılda saat kulesi yapmak fikri, kesinlikle güzel ve yararlı bir fikir değil.
Hz. Mevlana 8 asır öncesinden ne diyor: Ne kadar söz varsa düne ait, şimdi yeni şeyler söylemek lâzım.
Yeni şeyler söylemek, bunu da gelenekten süzerek yapmak, çağımızda tek kişinin harcı değil. Elbette liderler, başkanlar güzel şeyler düşünürler, yaparlar. Fakat bu güzellikleri beslemek, güçlendirmek ortak akıl ve zevk-i selimle mümkündür.
Ankara girişlerine yapılmak istenilen kapıların da saat kulelerinden farkı yok. Ankaranın artık dış surları yok ki, kapıları olsun! Ankarada bir Dış kapı semti vardır, Çankırı kapı da denir. İşte bu eski Ankaranın dış surları ile ilgili yaşayan bir örnektir. Nedense, İstanbul Kapısı, İzmir Kapısı veya Erzurum Kapısı semtleri günümüze ulaşamamıştır.
Ya Ankaranın göbeğine, Güven Parkına kondurulmak istenen bilmem kaç metrelik Cat eye? Belediyenin bedava dağıtılan bülteninde böyle yazılıyor, nedense Başkan açıklamada ingilizcesini değil de türkçesini kullanıyor: Kedi gözü!
Lütfen, kaç yılda oluşmuş şehir yapısını tahrip edici uygulamalardan uzak durun! Başbakanlık, bazı bakanlıklar ve biraz ötede Meclisin bulunduğu bir çevrede yüksek sesle konuşmayın! Ucubeler dikmeyin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.