İhtilafa Düşersek Çözüm Adresi
Dini içerikli yazılara rağbetin artması, çok sevindirici.
Hele tasavvufi konular, şu günlerde çok revaçta.
Bu konularda kalem oynatan ilim ehline saygımız sonsuzdur.
Onlar zaten boş konuşmuyor, beyhûde yazmıyorlar.
Tespit ve değerlendirmelerini delillere dayandırıyorlar.
Ama, bir de uluorta konuşan, mesnetsiz yazanlar var!
Onların doğruları; duyduklarıyla gördükleridir.
Sadece onları bilir, onları yaşarlar.
Yanlış oldukları söylense de, bilinçsizce savunurlar!
Onlar için, ne Kitap ne Sünnet delil olarak yeter!
En şaşmaz delilleri; filanca kitapla falanca zattır!
Böyle olunca da, ihtilafların önü kesilmez.
Bu kişiler belki azdır ama başımızı ağrıtmaktadır.
Müslüman olduğumuz için de üzülmekteyiz.
***
Müslümanlar ihtilafa düşünce, çıkış yolu ne olacaktır?
Ne yapmalılar da, ortak noktada buluşmalılar?
Eğer, onlardan her biri, kendi kitabı ve zatıyla ortaya çıkacak olursa ihtilaftan çıkış mümkün olmaz.
Aksine, ihtilaflar daha da keskinleşir, büyür, kronik hale gelir.
Her şeyde olduğu gibi, bu konuda da Müslümanlara düşen bellidir:
Tek çıkış yolu; Allah ve Rasûlünün sesine kulak vermektir.
İhtilafa düşen Müslümanlar, Allahın Kitabı Kurana ve Rasulüllaha ait olduğu kesin sahih sünnete müracaat edeceklerdir.
Sahih sünnet ifadesini özellikle kullandım ki, hadis alimlerinin ittifakla reddettiği ve mevzû (uydurma) olduğu kesin rivayetler, söylediklerimizin dışında kalsın.
Çünkü, ümmetin yanlış din algısında en büyük pay, maalesef nasslara aykırı bu rivayetler olmuştur?!
Büyük hadis alimlerinin yazdığı uydurma rivayetlerle ilgili mevzûat kitapları erbabınca malumdur.
***
İhtilaflarımızın çözümü için, önce Kitabımız Kuran-ı Kerime müracaat edelim:
Bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, -eğer Allaha ve ahiret gününe inanıyorsanız- onu Allaha ve Rasûle havale edin. Bu en iyi seçimdir ve sonuç açısından da en verimli olandır.(Nisa,59).
Kuran ve sünnette açıkça anlatılan konularda, Müslümanların anlaşmazlığa düşmeleri söz konusu olamaz.
Burada esas mesele, Kuran ve sünnette anlatılan bu konuların Müslümanlarca bilinip bilinmemesidir.
İhtilafa düşenler, tartıştıkları pek çok konunun Kuran ve sünnette açıkça anlatıldığını bilmiyorlarsa ve bu yüzden bunlara başvurmayıp çözümü başka kaynaklarda arıyorlarsa, işte esas sorun buradadır.
Zaten, okunan ayet ve hadislerin dikkate alınmaması da bu sebepten değil mi?
Kuranı okuyan ve fakat anlamayan bir toplumdan da başka bir şey beklenmez!
***
Bir de Allah Rasûlünü dinleyelim:
Size iki şey bıraktım, bu ikisine sıkıca sarılırsanız katiyen sapıtmazsınız: Allahın Kitabı ve Rasûlünün sünneti.(Buhari).
Müslümanlar için ihtilafların çözümünde takip edilecek yol açıktır:
Önce, Allahın Kelamına müracaat.
Şayet, Kuranda açık bir hüküm yoksa, yine Kuranı açıklayan Peygamberimizin sünnetine başvurmak.
Eminim ki, ihtilaflarımız; bu iki müracaat kaynağına başvurmakla sona erecektir.
Zayıf ihtimal de olsa, bizim ihtilafımızın çözümü bu kaynaklarda yok deniyorsa eğer;
O zaman, ilmiyle kendilerini kanıtlamış yetkin alimlerin ittifak ettikleri görüşlere (icmaya) başvurmamız gerekecektir.
Bundan da bir sonuç alamazsak, son çare; Kitap ve sünnete aykırı olmayarak kıyas yoluyla yapılan içtihattır başvuru kaynağımız
***
Belki bunlar, bilinen şeyleri tekrar oldu ama çözüm için gereklidir.
Çünkü, Kitap ve sünnette açıkça bildirilen hükümleri, çoğu zaman bilmeyerek veya farkında olmayarak göz ardı edip, ihtilafların çözümünü başka yerlerde arama gafletine düşüyoruz.
Bu da, bizi birbirimizden ayırmaya, uzaklaştırmaya, koparmaya götürüyor.
En tehlikelisi de; bu ihtilafların bizi hidayetten uzaklaştırmaya sebep olmasıdır, Allah korusun!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.