Üç yıl önce bu zamanlarda İran’a gidilirken ‘Kürt sorunu’ konusundaki ‘açılım’ın ilk işaretini birlikte aldığımız bir meslektaş, “İran yolunda, bizlere, ‘iyi şeyler olacak’ demiştiniz” hatırlatmasında bulununca, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “PKK ve birileri yapılacak iyi şeylerden rahatsız oldu” dedi tebessüm ederek...

Bu defa ‘Arap baharı’nı en yoğun yaşayan Tunus yolundayız...

Cumhurbaşkanı Gül ‘Kürt sorunu’nun ülkenin hâlâ en önemli ve çözüme kavuşturulmazsa baş ağrıtmaya devam edecek temel sorunu olduğuna inanıyor. Çözüm için üzerine özgüvenle gidilmesinden yana. Sorunu tamamiyle gündemden çıkartamadığımız sürece ülkenin rahat ve huzuru olmayacağı görüşünde.

“Herkes sorunun öneminin farkında; bu sebeple de, ister ‘açılım’ deyin ister başka bir biçimde ifade edin, bir şeyler yapılması gerektiğine inanıyor insanlar ve yapılanlara destek veriyor. Ancak şehrin ortasında silâhla eylem yapanlara da göz açtırmamak şartıyla...”

Türkiye ‘Arap baharı’nı başlatan ateşe kıvılcım teşkil eden ilk eylemin yaşandığı Tunus’a özel önem veriyor. İki ülke arasındaki ilişkiler son bir yıl içerisinde olağanüstü arttı. Cumhurbaşkanı Gül de, rejim değişikliği sonrasında oluşan yeni yönetime destek vermek üzere burada ve ülkenin Cumhurbaşkanı Moncef Marzouki başta olmak üzere yeni yönetimin bütün ileri gelenlerince çok samimi bir biçimde karşılandı.

Uçakta, gezisini izleyen bizlere, son olaylarla ilgili görüşlerini öğrenme fırsatı da tanıdı Cumhurbaşkanı Gül.

Konuşması sırasında ‘standart’ sözcüğünü çok sık kullandı. Türkiye’nin her alanda standart yükselttiğine dikkat çekti. Değişim, iyileştirme, normalleşme ve hak-hukuk yolunda katedilen yolun geriye döndürülemez hale gelmesi arzusunda olduğunu söyledi. İnancı, değişimin ancak halkın aktif katılımıyla gerçekleşirse kalıcı olacağı...

Bunları 28 Şubat’ın yıldönümü vesilesiyle patlayan ve medyanın da içinde yer aldığı son tartışmalar hakkında görüşlerini açıklarken vurgulaması ilginçti. Kendisinin o dönemin mağdurlarından olduğu hatırlatılınca şunları söyledi: “Sürecin en yakın tanıklarındanım, ama ne çare, cumhurbaşkanlığı makamının gerektirdiği mesafeden konuşmak zorundayım. En önemli nokta, demokratikleşme, insan hakları düzeyi ve genel hukuki kazanımların kalıcıya dönüştürülmesidir. Süreçte haksızlığa uğrayanların mağduriyetleri mutlaka giderilmelidir. Tabii bir de işin yargı boyutu var ki, ben ona karışamam.”

Sözün burasında, bir soru üzerine, ‘rövanşizmin yanlışlığına’ dikkat çekti Cumhurbaşkanı Gül: “O gözle yaklaşırsanız, işi sıraya sokarsınız; sizin rövanşınız bir başkasına aynı hakkı tanır. Yakalanmış standartlardan asla geri dönülmemeli.”

Türkiye’nin imajını bozacak yanlışlıklardan kaçınılması gereğini hatırlatırken, ‘tutuklu gazeteciler’ konusundaki eleştirilere de, yine bir soru üzerine, değindi Cumhurbaşkanı Gül. Dediği şu: “Hep söylüyorum, bu görüntü Türkiye’nin ulaştığı özgürlük standardıyla bağdaşmadığı gibi imajına da zarar veriyor. Bana sunulduğu için biliyorum: Adalet Bakanlığı ifade özgürlüğünün genişletilmesi, şiddet içermeyen düşüncenin serbestçe ifadesi konularında bir çalışma yürütüyor.”

Hocalı katliamını protesto gösterilerinde fotoğraflara yansıyan pankartlardan ve konunun bu yolla saptırılmasından duyduğu rahatsızlığı da anlattı. “İlk farkeden, o afiş ve pankartları derhal indirmeliydi” dedi ve ekledi: “İçişleri Bakanı da fark etmiş olsaydı, sanırım rahatsızlık duyar ve rencide edici o pankartların indirilmesini isterdi.”

Bir yabancı kuruluşun ‘istihbarat’ bilgisi diye sunduğu Başbakan Tayyip Erdoğan’ın rahatsızlığına dair iddianın doğru olmadığını kesin bir dille ifade eden Cumhurbaşkanı Gül, “Kendisi çok başarılı bir ameliyat geçirdi; etrafımızda aynı ameliyatı geçirmiş ve sapasağlam çok kişi var” da dedi.

Cumhurbaşkanı Gül’ün Tunus’ta yoğun bir programı var...