Pozantı Çocuk! Cezaevi Dramı
En büyük azap nedir biliyor musunuz? Kaçacak hiçbir yer olmadığı, çığlıklarınızın duyulamayacağı, kabirsi bir mekânda işkence çekmek! Kimsenin imdada yetişemeyeceği bir izbede, içinizin kuytularında damla damla çoğalan zifiri bir karanlığın ortasında, tek başınıza ve savunmasız olarak, canavarların pençesine terk edilmek!
Evet o sapıklardan kaçacak hiçbir yerleri yoktu, Pozantı cezaevindeki zavallı çocukların! Yetişkin hapishane görevlileri, küçücük bedenlerini iğrenç emellerine alet ederken, çığlıkları parmaklıklara çarpıp yitiyordu o yavrucakların.
Yaralarına merhem olacak biricik annelerinin varlığından sürgün, canlarını kurtaracak babalarının varlığından yoksundular! Kalın cezaevi duvarlarının gerisinde tutunacakları hiçbir şey bırakamadık küçücük ellerine! Dünya denilen gezegendeki kısacık ömürlerinde, cezaevi çukuruna diri diri gömdüğümüz zavallı çocuklara bizden kalan tek şey kupkuru bir yalnızlık oldu sadece!
Önce yok saydık! Dikkat çekmek için ellerinden gelen her şeyi yaptılar! Çocuktular... Sonra suçlular olarak varsaydık! Kelepçeledik sıska bileklerini... Daha hayata atılamadan, yakaladık ve zindanlara attık! Çocukluklarını yaşayamadan, büyümek zorunda bıraktık!
Yaşamak için çalışmak zorundaydı çoğu! Umursamadık... Sigarayı, yetmişlik bir ihtiyar gibi efkârlı çekiyorlardı ciğerlerine sokaklarda! Sebebini sormadık! Normal değillerdi. Olamazlardı da... Ama yine de normal olamayan hayatlarında, onlara normal çocuk olmayı insafsızca dayattık! Sonra da kendi çocuklarımız gibi olamadıkları için aşağıladık, suçladık!
En az vahşi hayvanlar kadar tehlikeliydiler bizler için! Nihayet, vahşi hayvanlar gibi avlayarak paslı parmaklıkların ardına tıktık!
Dahası, bu çocuk olamadan büyümek zorunda bırakılan çocukları, cezaevi vahşetine maruz bıraktığımız yetmezmiş gibi, bir de cinsel istismarlarla karşı karşıya, korunaksız bıraktık!
Pozantı Çocuk cezaevi vahşeti!
Bu mu olmalıydı geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklara reva göreceğimiz akıbet? Halkın çölüne ekilmiş binlerce fidandan, bir yudum devlet vicdanını esirgeyip, eğmek...
Onları bu hale getirdiğimiz için sistemimizi değil, o sistemin semerelerini suçlamak! Kelepçeleyerek, suçu daha çok içselleştirecekleri güvenliksiz cezaevlerine tıkmak! Allah aşkına bu mantık, hangi çarpık adalet sisteminden bize bulaşan veba? Hangi psikopatik adalet zihniyetinin dibe tuman telvesi?
Salmayın; tedavi ettirin mağdur çocukları...
Suçlu çocuk yoktur, olamaz! Eğer çocuk suç işlediyse, bu suç çocuğun değil, yaşadığı ailevi sarsıntıların, içinde bulunduğu toplumdaki sosyolojik travmaların sonucudur! O halde çocuk cezaevlerinin varlığı, başlı başına toplumdaki adalet anlayışının cinnet geçirdiğinin, sosyolojik çöküşün işaretidir!
Çocuk cezaevinde mağdur ettiğimiz çocuklarımızın, şu yıkık halleriyle sosyal hayata tutunamayanlar olarak katılmaları yerine, öncelikle psikolojik destek sürecinden geçirilmelerini öneririm. Bunun için çocuklara yönelik cezaevlerinin, acilen rehabilitasyon merkezlerine dönüştürülmeleri gerekir!
Bir kere, cezaevleri suçu pekiştiriyorsa, cezaevi sisteminin masaya yatırılarak yeniden sorgulanması gerekir. Bu günkü cezaevi koşulları, mahkûmun işlediği suçu bilinçaltına kazımak suretiyle, suçu karaktere dönüştürüyor! Oysa ceza sistemi, kazara veya kasten suç işlemiş bireyleri, tehlikeli insanlar haline getirmek yerine, topluma sağlıklı bireyler olarak kazandırmayı hedeflemelidir!
Bunun için, geçmişte bu tür çocuklar üzerinde araştırma yapmış biri olarak, öncelikle çocuk cezaevleri yerine, uzman psikiyatrislerin desteklediği rehabilitasyon merkezleri kurulmasını öneriyorum.
Meslek edindirme kursları, sanat, spor v.b. gibi yaşlarına uygun aktivitelerle yaşam koşulları iyileştirilebilir.
Ayrıca Milli Eğitim Bakanlığı’nın acilen, uzun yıllardır hayalini kurduğum çocuk cezaevlerine yönelik C.Okul projesini gündeme getirmesi gerekir! Yapılan hataların telafisi adına! Özür adına ihmalimiz yüzünden şimdiye kadar istismara uğrayan çocuklardan!