Açık ve Özlü Mektup
Muhterem Efendim,
Edası vâcib olan besmele, hamdele ve salveleden sonra...
Vaktinizi almamak için kısa ve özlü yazacağım.
Etrafınız çepeçevre düşmanlarla sarılmıştır. Dost görünen herkese aldanmayınız. Dost görünen düşmanlar, açıkça düşmanlık yapanlardan eşeddir.
Düşmanlarınız en yakınınıza, içinize bile girmiştir.
Nice canımlar vardır ki, canın çıksın mânasına gelir.
Dost görünüyor ama merhametsiz ve gaddar, o da bir tür düşmandır.
Kendisinde münafıklık alametleri olanların dostluğundan kaçınız.
Benliğine, paraya, mala, şöhrete tapanlar kimseye dost olamaz.
Ah beyefendi sizin en büyük düşmanınız nerededir biliyor musunuz?
İçinizdedir... En fazla ondan korkunuz. Büyüklerden biri "Benim nefsim yetmiş Firavun şiddetindedir" buyurmuş.
Bir başka büyük "Hubb-i riyâset cinsel şehvetten üç yüz altmış misli güçlü ve şiddetlidir" demiş.
İçimizdeki büyük düşmanı, nefs-i emmaremizi yenmedikçe, iyice bağlamadıkça bize huzur yok, rahat yok.
Şeytan bizim içimizdedir.
Size hayırlı başarılar diliyorum.
Hayırlı olmayan, şerli olan başarılar dilemiyorum.
Allah yardımcınız olsun.
Bundan güzel dua olur mu?
Size böyle dua ediyorum.
*( İkinci yazı )
Başbağlar'da İşlenen Büyük İnsanlık Suçu
Erzincan'ın Başbağlar köyünde büyük, korkunç, vahşi bir insanlık suçu işlenmiştir. Camiden çıkan otuz küsur Müslüman kurşuna dizilmiştir.
Onların hiçbir kusuru, suçu, kabahati yoktu.
Tamamen mâsum idiler.
Tek suçları Sünnî Müslüman olmaktı.
Birileri bu insanlık suçunun üstünü örtüyor.
Birileri bu cinayeti unutturmak istiyor.
Vicdanlı, medenî ve âdil bir insan olup da bu insanlık suçunu, bu faciayı protesto etmemek mümkün değildir.
Başbağlar köyünde vahşice, düşmanca, gaddarca kurşuna dizilen vatandaşlarımız yüzde yüz, yüzde bin, yüzde milyon mâsumdular.
Orada dağların arasındaki o hücra köyde, etliye sütlüye karışmadan sakin bir hayat sürüyorlardı.
Onların tek büyük suçu dindar Müslüman olmalarıydı.
Bu yüzden seçilmişler ve vahşice katl edilmişlerdir.
Köy camiinde namaza gitmişler, Allaha ibadet etmişler ve camiden çıkarken vahşi, gaddar, acımasız şekilde kurşuna dizilmişlerdi.
Onlar en ufak bir tahrik bile yapmamışlardı.
Onların en küçük bir suçunu, kabahatini gösterebilecek bir kişi çıkmaz, çıkamaz bu memlekette. Çünkü hiçbir suçları, kabahatleri yoktu onların.
İnsan olana, bu insanlık suçunun üzerine düşmek, katilleri araştırmak, bulmak düşer.
Başbağlar şehitlerine acımak için Müslüman olmak gerekmez. Başka dinlere de mensup olsa, şayet bir insanda zerre kadar vicdan varsa, adalet duygusu varsa, medenilik varsa bu korkunç cinayetin, bu büyük insanlık suçunun üzerine gider.
Bir kere daha, Başbağlar katliamını lanetlemeyen Sünni sorumluları protesto ediyorum.
Bizim dinimiz "Doğudaki bir Müslüman'ın ayağına diken batsa, Batıdaki Müslüman onun acısını kalbinde hisseder" diyor ama aldıran yok.
Başka bir dâvada zaman aşımı oldu diye kendilerini yerden yere atanlar, canhıraş feryatlar kopartanlar, niçin bir kere bile Başbağlar faciası demiyorlar?
Ermeni bir gazeteci öldürülünce yeri göğü birbirine katanlar, niçin Başbağlar faciasına karşı taş kalpliler?
Müslümanlık denilince mangalda kül bırakmayanlar niçin Başbağlar cinayeti üzerine gitmiyorlar?
Ey insanlık öldün mü?
Eş adalet, ey eşitlik neredesiniz?
Başbağlarda işlenen büyük insanlık suçu bu ülkenin büyük ayıbıdır.
*( Üçüncü yazı )
İçimizdeki Kriptolar
İslamî hareketin, İslamcılık cereyanını çeşitli kollarının, İslamî aktivizmin içine Kripto Yahudilerin ve Kripto Hıristiyanların girdiğine dair çeşitli rivayetler kulağıma geliyor. Bu iddianın doğru olma ihtimali vardır.
Sadece Kriptolar değil, CIA ve MOSSAD ajanları da girmiş olabilir.
Hülefa-i Râşidînin üçüncüsü Hz. Osman Zinnureyn zamanında ortaya çıkıp büyük fitnelere sebebiyet veren Abdullah İbn Sebe'nin torunları, dedelerinin rolünü oynamaya devam ediyor.
Kriptolar, çeşitli ajanlar, İbn Sebe' torunları neler yapıyor?
1. İslamı, çeşitli reformlarla bozmaya çalışıyor.
2. Müslümanları parçalamaya çalışıyor.
3. Müslümanların akıllarını karıştırmaya çalışıyor.
Nerede fitne ve fesat varsa bilin ki, orada şeytan ve düşmanlarımız vardır.
Şeytan ve düşmanlarımız İslam'ı açık bir savaşla yenemeyeceklerini bildiklerinden, dinimizi bozarak ve Ümmeti parçalayarak amaçlarına ulaşmak istiyor.
Düşmanlarımızın en büyük destekçileri, yardımcıları, müttefikleri içimizdeki din ve mukaddesat sömürücüleridir.
İmanı, İslamı, Kur'anı, mukaddesatı haram ticaretlere alet edenler, harbî kafirlerden eşeddir.
Müslümanları bölüp parçalayanlar, birbirine düşman edenler kefereden daha fazla zarar veriyor.
Müslümanlar!.. Uyanık ve dikkatli olunuz.
İçimizdeki Kriptoların, CIA ve MOSSAD ajanlarının, cinî ve insî şeytanların, İbn Sebe' torunlarının tuzaklarına düşmeyiniz, oyunlarına gelmeyiniz.
Kur'anın, Sünnetin, Şeriatın hükümlerine sımsıkı bağlı olunuz ve onları çiğnemeyiniz.
İcazetli ulema ve fukahanın, icazetli şeyh ve mürşidlerin emirlerini ve öğütlerini tutunuz.
Müslümanların paralarını ve mallarını zimmetlerine geçiren şeytanlardan bucak bucak kaçınız.
Ruhbanları erbab haline getirenler müşriktir.
Gerçek ulema, gerçek fukaha, gerçek meşayih, gerçek ve kâmil mürşidler para toplamaz, din ticareti yaparak zengin olmaz.
Onlar ücretlerini Allah'tan ve âhirette ister.
Müslümanlar!.. Zekâtlarınızı Allahın emrettiği şekilde Kur'ana, Sünnete, icmâ-i ümmete, Şeriata, fıkha uygun olarak veriniz.
Zekâtlarınızı zekât uğrularına kaptırmayınız.
Müslümlanlar!... Asrî İbn Sebe'lere kanmayınız, aldanmayınız.
Peygamber Efendimizin (Salat ve selam olsun ona), Ashabın, Selef-i Sâlihînin, rabbanî ulema ve fukahanın, kamil mürşidlerin, sulehanın ahlakı ile ahlaklı olunuz.
İslamı bozmak, Ümmeti parçalayıp dağıtmak isteyenlerin, ajanların ve casusların peşine düşerseniz korkunç zararlara uğrarsınız.