Beyazıt Meydanı Ashabı
Suriye İntifadası, 1. yıldönümünde Türkiye’nin 30’dan fazla şehrinden selamlandı. İstanbul, Ankara, Bursa, İzmir, Diyarbakır, Van, Çorum, Trabzon, Antalya, Mardin, Isparta gibi daha birçok şehirde Baas cuntasının Suriye halkına karşı yürütmüş olduğu sistematik katliam lanetlendi. Suriye halkının kan dökücü zalim bir yolsuzluk çetesine karşı yükseltmekte olduğu onurlu direniş selamlandı.
Suriye’nin Müslüman halkına karşı insanî ve İslâmî sorumluluklarını yerine getirmek üzere bir araya gelen İslâmî kuruluşlar tarihe anlamlı ve güzel bir not düştüler.
Ben de dün Beyazıt Meydanı’nda gerçekleştirilen Suriye halkıyla dayanışma eylemine katılanlardan biriydim. Eşim ve çocuklarımla birlikte Saraçhane Parkı’ndan Beyazıt’a doğru yürüyüşe geçen binlerce insanın arasında atılan sloganlara iştirak ederek sorumluluklarımızdan birini daha ifa etmenin huzurunu yaşadım. İçinde bulunduğumuz topluluk Türkiye’de geçmişi uzun yıllara dayanan hak mücadelelerinin ayrılmaz parçalarından oluşuyordu.
Başörtüsüne ve Suriye’ye Özgürlük!
Hanım kardeşlerimizin çoğu ellerinden tuttukları, kucaklarına aldıkları veya bebek arabalarında taşıdıkları biricik yavrularıyla Suriye meselesinin de sahibi olduklarını dost-düşman herkese ilan ediyorlardı. Yüzleri, sesleri, isimleri her zaman için adalet ve özgürlük talepleriyle birlikte anılan kardeşlerimizin içinde yer almanın verdiği sekinetin kelimelerle izahı mümkün değil.
Suriye halkına desteklerimizi bildirmek üzere birlikte yürüyüşe geçtiğimiz kadın ve erkekler onurlu şahsiyetleriyle sadece kendileri için değil, bütün mazlum ve mustazaflar için adalet ve özgürlük mücadelesi verdiklerini teyit ediyorlardı. Başörtüsü yasaklarına, İHL ve Kur’an kursları üzerindeki baskılara, darbe girişimlerine ve cunta tehditlerine, düşünce ve inançlar üzerinde kurulan baskılara itiraz edenler ne bir yorgunluk ne de bir ilgisizlik emaresi gösteriyorlar.
“Bizim sorumluluğumuz bitti, bizi çok fazla ilgilendirmez, her yere yetişemeyiz, bu türden sorunların üstesinden gelemeyiz” vs. gibi mazeretlerin arkasına sığınmayan, sorumluluklarını savsaklamayan güçlü bir damar var bu ülkede. Sayıları belki on binlerle ifade edilmiyorsa da bazen yüzler, bazen binlerle ifade ediliyorlar. Ama tarihe ve topluma adaletin ve merhametin tecellisi yönünde istikamet göstermede aktif olarak rol alıyorlar.
Türkiye’deki dikta girişimlerine, darbe planlarına, askerî vesayete geçit vermemek için mücadele azımsanamayacak kadar güçlüdür. Aynı irade ve azim İslâm coğrafyasının herhangi bir noktasında gerçekleşen benzer zorbalıklara karşı da direnç göstermeyi vazife biliyor. Adalet ve özgürlüklerin temini için her zaman tetikte duran bu bilinç ve direnç damarı gün geçtikçe güçlenmektedir.
Şimdiye kadar “Cuntaya Hayır, Eğitime Özgürlük!” sloganlarıyla Ergenekoncu-Balyozcu zorbalara karşı çıkarak temel hak ve özgürlüklerini elde etme mücadelesi verenler şimdi şöyle haykırıyorlar: “Katil Baas’a Hayır, Suriye’ye Özgürlük!”
Yalla İrhal Ya Beşşar!
Birkaç benzer tutum ve sloganı zikrederek Beyazıt Meydanı Ashabı’nın istikrarlı mücadelesine göz atmakta fayda var.
Bir dönemin meşhur sloganı “Katil İsrail Filistin’den Defol!” idi. Şimdi aynı sloganın yanına doğal olarak “Katil Baas-Esed Suriye’den Defol!” ilave edilmiş.
Ortadoğu coğrafyasında işlenen cinayetlerde İsrail-ABD ortaklığını lanetlemek için her dönem “Katil ABD Ortadoğu’dan Defol!” sloganı atılırdı. Süreç şimdilerde Baas-Rusya kirli ittifakını lanetlemek için “Katil Rusya Suriye’den Defol!” şeklinde de tecelli ediyor.
Beyazıt Meydanı yüzlerce defa şahit olmuştur ki, İslâm coğrafyasındaki işbirlikçi rejimler eliyle yürütülen katliam ve işkence politikalarına destek veren sömürgeci merkez ABD, Rusya, Çin, AB vs. her kim olursa olsun kınanır, lanetlenir.
Suriye’de zamana yayılarak işlenen sistematik katliamların arkasında duran Rusya ve Çin kınanıp lanetlendi. Zalimin ismi ve adresi önemli değil. İşte bunun için dün Beyazıt’ta İran ve Hizbullah’ın Baas-Esed cuntasının Suriye halkına karşı yürütmüş olduğu sistematik katliama destek veren politikaları da kınandı.
Bir kez daha vurgulamak gerekir ki; dün Beyazıt Meydanı’nda coşkulu bir kitle vardı. Baas çeteleri tarafından Humus’ta gırtlağı kesilip parçalanarak katledilen İbrahim Kaşuş’un “Yalla İrhal Ya Beşşar” şarkısı hep birlikte söylendi. Grup Yürüyüş’ün Arapça-Türkçe marşlarına hep birlikte eşlik eden meydan tarihe önemli bir kayıt düştü.
Saraçhane’den başlayan yürüyüşün meydanda süren coşkulu, umutlu, merhametli söylemleri Arap, Türk, Kürt, Çerkez, Arnavut, Boşnak gibi Allah’ın bütün ayetlerini bir araya getirmişti. Namazın duayla, şiirlerin direniş marşlarıyla, konuşmaların sloganlarla iç içe geçtiği bu eylem safları sıklaştıran, fitne ve fesat girişimlerini beyhude kılıp zaferi yaklaştıran güzel ve büyük bir nimetti.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.