‘Kilise terörü’
Bu başlık, birçok kitap yazan Mısırlı Hıristiyan Kıpti Din Adamı İbrahim (Abraham) Abdusseyyid’in aforoz edilmesine neden olan ve Kilise’yi öfkelendiren kitaplardan sadece birisi. İskenderiye Ortodoks Keraze Markos Kilisesi’nin resmi tezlerine ve eğilimlerine karşı çıkması ve Kilise içindeki yolsuzlukları deşifre etmesi nedeniyle 117’nci Kıpti Kilisesi Patriği Papa Şennude (Pope Shenouda III) tarafından aforoz edilmiş ve kiliseler cenaze törenini yapmaya yanaşmamıştı. Sonunda küçük bir kilisede defin işlemi icra edilmişti. Esasen İznik Konsili’nden itibaren Hıristiyanlık içinde çalkantı durmuyor. 1923 yılında doğan ve 1971 yılında İskenderiye Patriği olarak atanan Papa Şennude, uzun bir hastalık döneminden sonra 89 yaşında vefat etti. Lakin gerisinde Arius ile Athanasius arasındaki gibi miras olarak büyük bir kavga bıraktı. Sedat’la çatışmaya girdi, lakin Mübarek’i sonuna kadar destekledi. Hatta eski Mısır Müftüsü Nasr Ferid Vasıl’ın tevrise, yani Cemal’in babası Hüsnü Mübarek’in yerine geçirilmesi işlemine ve sürecine karşı çıktığı ve yanaşmadığı için azledildiğini söylemiştir. Papa Şennude ise, Cemal Mübarek’in babasının yerine getirilmesine taraftar olduğu gibi Mısır devrimine de karşı çıkmış ve Kıptilerin devrim sürecine katılmalarını yasaklamıştır. Sedat’la çatışmasının temelinde siyasî eğilimleri vardır... Dinî anlayışını, İslâm’la zıtlaşma üzerine kurmasından kaynaklanmıştır. Sedat, İslâmî kesimleri yanına çekebilmek ve teskin edebilmek için İslâm hukukunu anayasanın baş kaynağı olarak ilan etmiştir. Lakin uygulamaya koymamıştır. Şennude buna şiddetle karşı çıkmış ve Sedat’la çatışmıştır. Sedat da Şennude’yi görevinden almış ve göz hapsinde tutmuştur.
•
Sedat’ın ölümüyle ve Mübarek dönemiyle birlikte bayram etmiş ve bütün azgınlığı ve taşkınlığıyla fenomen, dinî ve siyasî bir figür haline gelmiştir. Müslümanlarca menfur ve mutaassıp Hıristiyanlarca kurtarıcı bir kimlik kazanmıştır. Sedat’ın müdahalesinin Kilise içinde haklı yankıları olmuş ve Matta Miskin adlı Mısırlı rahip Şennude’nin siyasî eğilimlerine karşı çıkmış ve kilise ricalinin siyasetten ırak kalmalarını istemiştir. Mübarek’in gelmesi ve Üçüncü Şennude’nin görevine dönmesiyle birlikte Matta Miskin’in görüşü, Arius’un görüşü gibi aforoz edilmiş ve resmiyetin dışına atılmıştır. Kilise’ye siyasî fanatizm hâkim olmuştur. Beşşar’ın adamlarının Osmanlı’ya sömürgeciler diye hitap etmeleri gibi, Şennude ve kafadarları da Müslümanları sömürgeciler olarak nitelemeye başlamışlardır. Halbuki, Ezher dergisi (Mecelletü’l Ezher) Yayın Yönetmeni Muhammed İmare gibiler; tarihî olarak Kıpti Kilisesi’nin, Müslümanları Romenlerden kurtarıcı olarak gördüğünü belgeleriyle ortaya koymaktadırlar... Lakin İslâm düşmanlığı iliklerine kadar işlemiş ve gözlerini kör etmiştir. Bu düşmanlık çoğunluk ile azınlık arasındaki ilişkiyi de zehirlemiştir. 8 milyonluk Kıpti nüfusuyla 80 milyonluk Mısır’ı rehin almak istemişlerdir. Mübarek ve oğulları da buna çanak tutmuştur. Lakin onlar bununla da kalmamış, bir zamanlar Osmanlı döneminde ve halen Ermenilerin yaptığı gibi yabancı ve Batılı ülkeleri müdahale için kışkırtmışlardır. Şennude nedeniyle Mısır’da Kıptiler ve Müslümanlar arasında sürekli kavga atmosferi başgöstermiştir. Sedat döneminde Zaviyetü’l Hamra olayları bunun en uç örnekleri arasında yer alır. Vefa Konstantin olayında Müslümanlığı seçen bir kadını zorla manastıra kapattırmış ve istemediği eşine geri verdirmiştir. Bu örnekte Kilise, resmen devlete ve Müslümanlara karşı zorbalık yapmıştır.
•
Kendisi gibi çılgın bir din adamı olan ve İslâm’a salya sümük saldıran Zekeriya Butros’a ses çıkarmamıştır. Midhat Başay gibi laymen/sivil Kıptiler bu hususta ‘Sukutu’l Kinise/Kilisenin Suskunluğu’ adıyla bir eser kaleme almışlar ve Kilise’nin toplumsal kutuplaştırmayı artıran rolüne işaret etmişlerdir. Engizisyon Mahkemeleri sırasındaki gibi Şennude aforoz yasalarını işletmiş, Matta Miskin’i Kilise’den attırmış ve kitaplarını da yasaklamıştır. Matta Miskin, modern Mısır’ın Arius’u kabul edilebilir. Mukattam Kilisesi Rahibi Birinci Maksimyus da selefi ve üstadı Matta Miskin’in akıbetine uğramış ve Şennude tarafından bastırılmıştır. Kilise onun döneminde siyasete de el atmış ve Mısır Kitlesi adlı parti bu kaygılarla hayata geçirilmiştir. Lakin sivil patrik sayılan Necip Savires, boyunun ölçüsünü almış ve bir varlık gösterememiştir. Maalesef son sıralarda taassuptan naşi olarak Ortadoğu’da Müslüman çoğunluğa karşı büyük bir tahammülsüzlük var. Batılılar, aksine bunu Müslümanların azınlıklara karşı tahammülsüzlüğü olarak takdim etmeye çalışıyorlar. Lakin Mısır Kilisesi boşanmaya bile izin vermezken, Müslümanlardan İslâm hukukunu kaldırmalarını istiyor. Lübnan’da ise Maruni Patriği Bişare, ülkenin çoğunluğu olan Sünnilere karşı azınlık ittifakı kurma peşinde koşuyor.
Laik ismi Nazir Ceyyid Rufail olan Üçüncü Şennude, geride sakil bir miras bıraktı. Bin yıldan beri Müslümanlarla huzur içinde yaşayan Ortodoksları kutuplaştırdı ve keskinleştirdi. Halbuki, geçmişte Mısırlı Kıptilerin Sudan’a sürülmeleri planını akamete uğratan Ezher-i Şerif olmuştur. Balkanlar’da gayrimüslim çocuklarını bir kampanya ile Müslüman etmek isteyen Yavuz’u durduran da Zembilli Ali Efendi olmuştur. Yuhanna Dımeşki gibi Hıristiyanlar, İslâm’ı Ariusculuğun devamı saymışlardır. Gerçekten de Kilise; Ariusculuğu boğmuş, lakin Ariusculuk başka koldan veya İslâm sayesinde ‘sapık akıma karşı’ zaferine ulaşmıştır. Her zaman da hak yerini bulacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.