Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Darbecilerin ve Zâlimlerin Tellâlbaşını Savunmak Gâfilliktir

Darbecilerin ve Zâlimlerin Tellâlbaşını Savunmak Gâfilliktir

Zaman Gazetesi Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın, 12 Mart 2012 tarihli yazısında, başmedya patronunu övme ve temyiz etme ameliyesi taşıyan ifadelerinin, İslâm medeniyet dâvasının cephesinde yer alan birisi için haysiyetsizlik ve münâfıklık olduğunu söylediğimde, akıl ve nasihat verenlerin, kelimelerini taş gibi kullanıp başımı yaralayanların, yaptığımın mümince olmadığını söyleyip sitem edenlerin, karanlığa küfredip bir mum ışığı yakmadığımı dile getirenlerin şümullü bilgiden mahrum, ahmakça bir bakışla malûl e.yazılarına cevabımdır.

28 Şubat darbecilerine iblisçe hizmet eden “Büyük Gazete”, yani başmedya patronunu bilir misiniz siz? Çuvallar dolgusu belgelerle sabit olan İslâm düşmanlığı, menfaatçiliği, müstehcen yayıncılığı, laikçiliği, “mürteci” tellâllığı ve bu şenî vasıflarının elân sürdürdüğü aklınıza düştükçe yüreğinizi saran din ü millet üzere bir öfke sara gibi sizi kendinizden geçirdi mi hiç? Ayak tırnaklarından saçının tellerine kadar şeytanın insan sûretindeki medya patronunu bilip tanımadan, “müminin yapması gereken şefkat ve yumuşaklıkla yaklaşmaktır...” diyorsunuz.

Zâlim darbecilerin tellâllığını ve simsarlığını yapan başmedya patronunu öven bir Müslümanın hatasını söylemenin neresi mümince değildir? Darbecilerin medya cellâtbaşını savunmak, gâfilliğin daniskasıdır. Savunan kişinin imanından ve milletine aidiyetinden aslâ şüphe edilmediği bir gerçektir. Fakat şuurunun bir an yok olması demektir bu. Dahası fikirsizlik ve gazetesinin kitlesi nâmına tecrübesizliktir.

BAŞMEDYA PATRONU, İKRİME GİBİ HİDAYETE ERME TEMAYÜLÜ İÇİNDE MİDİR Kİ “YUMUŞAKLIKLA YAKLAŞMALI”?

Bu mevzuda en çok da, Müslümanlar arasında yerini ve şartlarını bilmeden bir moda gibi musallat olan “zâlimlerle uğraşıp karanlığa küfredeceğine bir mum da sen yak” sözünü ve Hz. Peygamberimizin, “İkrime’ye merhametli davranışını...” hatırlatanlara derim ki, 28 Şubat’ın tellâlbaşı olan medya patronu, İkrime vasfına irtifa etmiş midir ki, şefkatle, merhametle yaklaşmayı hak etmiş olsun?

Tavsiye edilen “yumuşak ve merhametli” tavrın hangi kimse ve hadiseler karşısında kullanılacağını kavramadan “tasavvufî yaklaşımdan” bahsetmek eblehlikten başka bir şey değildir. Çünkü her şeye tasavvufî pencereden bakmak, bu satırların sahibinin şiarı olup, fakire sanki suç işlemiş gibi târiznameler gönderenlerin iddialarının ve el aldığım mevzuun tasavvufla alâka kurulacak hiçbir yönü yoktur.

Okuyanlar bilir ki, Ebu Cehil’in oğlu İkrime sonunda Müslüman olur ve Yermük Savaşı’ında şehit düşer. Şehit olmadan az önce, Efendimiz (s.a.v) yanındadır. İkrime bir ara kendine gelerek “Sen mi geldin Ya Resulullah, vazife mi yaptım mı?” dedikten sonra şehit olarak vefat eden inanmış biridir. Efendimiz (s.a.v.), İkrime’ye dua eder: “Allah’ım İkrime’nin bana yaptığı bütün kötülükleri Sen’in nurunu söndürmek için attığı her adımı, yüzüme karşı ve gıyabımda sözlerini affet.”

Başmedya patronu hidayet ermiş, Müslümanların safında durup Yermük Savaşı’na katılarak Hz. Peygambere “yakîn” olan bir kısım Mekkeli müşriklerin nedametini göstermiş midir ki, “böyle kişilere yumuşak ve şefkatli yaklaşmak mümince...” olsun? Câsiye sûresi 19. âyet: “Zâlimlerin dostu ancak zâlimler olur” buyuruyor.

MEDYA ZÂLİMLERİNİN ŞERRİNDEN EMİN OLMAK İÇİN ATILAN ADIM KUR’ANÎ DEĞİLDİR

Bu mevzuda âyetler ve Hz. Peygamberimiz (s.a.v) kimden yana, şimdi sıkı durun. A’raf sûresi 44.âyet, “Allah’ın lâneti, zâlimlerin üzerine olsun...” diye başlar. Zâlimlere beddua etmek, Hz. Peygamberimizin hadisidir: “Her kim kendine zulmedene beddua ederse, ondan intikamını almış olur.”

Hûd sûresinin 113. âyetini, dindar kitlenin sahiplendiği Zaman Gazetesi’nin Yayın Müdürü şüphesiz ki çokça okumuştur: “Ve zulüm yapanlara yakınlık göstermeyiniz ki, size de ateş dokunmasın. Allah’tan başka yardımcılarınız yoktur. Sonra yardım da göremezsiniz.”

Zâlimlik vasıfları devam edenlerin şerrinden korkup “müdara” yapanlar, İbrahim sûresi 42. âyetinden habersiz midirler? Allah (c.c) bu âyetiyle resûlünü dahi uyarıyor: “Ey Peygamber! Sakın zâlimlerin yaptıklarından Allah’ın gâfil olduğunu sanma! Ancak, Allah, onların cezalarını, gözlerin dışarı fırlayacağı güne erteler”

Bakara sûresi 204. âyeti, Zaman Gazetesi Yayın Müdürünün bilerek mi şaşırarak mı, (hangi hâlde söylediğini kendisi açıklamalıdır) övdüğü 28 Şubat’ın sözcülüğünü yapan başmedya patronunu târif ediyor: “İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına dair sözleri senin hoşuna gider. O, kalbinde olmayana Allah’ı şahit tutar. Oysa ki, düşmanların en amansızıdır. Dönüp gitti mi yeryüzünde fesat çıkarmaya, ekini ve nesilleri helâk etmeye koşar.”

Nisâ sûresi 145. âyetinin zımnındaki mânaya göre, millet-i beyzâya düşmanlık eden darbecilerle bir olan başmedya patronunun “şefkat ve yumuşaklıkla yaklaşılacak” biri olmadığını anlamak mümkün: “Doğrusu iki yüzlüler (münafıklar) ateşin en aşağı tabakasındadırlar, onlar için yardımcı yoktur.”

Neml sûresi, 85. âyet, zâlimlerin sözcülüğünü yapan başmedya patronu gibi gücünden ve şerrinden korunmak için dostluk gösterilen iblis karakterlilerin akıbetini bildiriyor bize: “Yaptıkları haksızlıktan dolayı, o söz gerçekleşmiştir; artık onlar konuşamazlar.”

Bu âyetin işaret ettiği üzere, başmedya patronunun mahkemelerde itin pisliğinin ayaza çıktığı gibi her haltı ve şenaatleri bir bir ortaya dökülürse yüzü kara şekilde dili tutulup konuşamayacaktır. Akıbetin böyle olacağı kesin olan bir durum karşısında Zaman Gazetesi Yayın Müdürü gazetesinin dindar kitlesine ne diyecek?

MÜNÂFIKÛN SÛRESİ 4. ÂYETİNİ HER SABAH OKUYUP GAZETESİNİN YOLUNU TUTSAYDI O GÂFİLANE CÜMLELERİ KULLANMAZDI

Ekrem Dumanlı, Münâfıkûn sûresi 4. âyetini sıkça okuyup her sabah gazetesinin yolunu tutsaydı, başmedya patronunu savunan o talihsiz cümleleri kullanmazdı ve onun maddî güçle donanmış iki yüzlü cazip görüntüsüne aldanmazdı: “Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider. Konuşurlarsa sözlerine kulak verirsiniz. Onlar, sanki elbise giydirilmiş kereste gibidirler.”

Nisa sûresi 88. âyeti, başmedya patronuna yakın görünme mesajları verenleri, güya onun gibileri muvazaa yoluyla kendilerine çekmek isteyenleri azarlıyor: “Size ne oluyor da münâfıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allah onları yaptıkları işlerden dolayı baş aşağı ederek eski konumlarına (küfre) döndürmüştür. Allah’ın saptırdığını yola getirmek mi istiyorsunuz? Allah kimi saptırırsa sen onun için asla bir çıkış yolu bulamazsın.”

Nisâ sûresi, 89. âyet, hidayet yoluna eğilimi olmayan ve hâlâ zâlimlerden yana duruş gösteren 28 Şubat ve öncesindeki bütün darbecilerin destekçisi başmedya patronuyla bir başka cihetten ahbaplık kurmaya çalışanları uyarıyor:
“Arzu ettiler ki kendilerinin küfre saptıkları gibi siz de sapasınız da beraber olasınız. Bu sebeple onlar Allah yolunda hicret edinceye kadar içlerinden dost edinmeyin. Eğer bundan yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Onlardan ne bir dost edinin ne de bir yardımcı.”












Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Doğan İlbey Arşivi