Sarco the Satan
Sarkozy’nin sıfatları veya lakapları saymakla bitmiyor. Sarkozy, Sarco olarak kısaltılarak da anılıyor. Ariel Şaron’un samimi dostları tarafından Arik, Binyamin Netanyahu’nun ise Bibi olarak anılması gibi. İsrail’in gizli muhbirlerinden ve ajanlarından birisi olduğu varsayıldığından dolayı ‘Sarco the Satan’ olarak mimlenmiş ve tarihe bu kayıtla geçmiştir. Mayıs 2011 tarihinde Bibi ile görüşmesinde ona İsrail’i Yahudi devleti olarak tanıyacağını vaat etmiştir (Netanyahu: Sarko the Sayan wants the Palestinians to recognise Israel as Jewish/ http://wakeupfromyourslumber.com/news/netanyahu-sarko-sayan-wants-palestinians-recognise-israel-jewish ). Sayanlıktan (muhbirlikten) sonra Sarkozy’ye satanlık da (şeytanlık) yakışmaktadır. Sayan’dan Satan’a terfi etmiştir. Bush gibi Sarkozy de bir varoş serserisi üzerinden ve bir istihbarat muhbiri veya sayanın sayanı üzerinden 11 Eylül’ünü gerçekleştirmiştir. Bush’un 11 Eylül’ü bir Amerikan projesinin hayata geçirilmesine matuf idi. Bush’un işi kurtça bir plan idi. Sarkozy’ninki ise tilkice bir plan. Sarkozy’ninki daha da bencil ve sefil. Bush seçimleri kazanmak için 11 Eylül’ü yapmamıştır. Niyeti, 11 Eylül üzerinden 21’inci yüzyılı Amerikan yüzyılı yapmaktı. Bu maksada mebni olarak İslâm âlemini yeniden sömürgeleştirmek için Napolyon veya Churchill tarzı hamle yapmıştır. Lakin Bush’un ki boş çıkmıştır. Sarkozy’nin 11 Eylül’ü, risk altında bulunduğu ikinci başkanlık seçimini kotarmak için kurgulanmıştır. Bütün karineler kıstırıldığı dairesine öldürülen Muhammed Merah’ın bir istihbarat muhbiri olduğunu gösteriyor. Kısaca Sarkozy seçim kazansın diye bir miszansen üzerinden muhbir Muhammed Merah tuzağa çekiliyor ve sonrasında da olayı kapatmak için infaz ediliyor. Sarkozy böylece Yahudileri kurtaran kahraman oluyor! Ermenilere sondaj yapıyor boş çıkıyor, Yahudilere olta atıyor dolu çıkıyor! Şanslı adam vesselam. Ayrıca kendisi Kaide’ye de geçit vermeyen Fransız kahramanı oluyor. Bir taşla çift kuş. Yahudilerin acılarını hafifleterek, ayrıca Kaide mensubunu da şişlemek suretiyle Fransızların gururunu okşayarak çifte kahraman oluyor. Başka bir şeytan olan Kahn’ı da devredışı bırakmada Sarkozy parmağından şüphelenilmiyor muydu?
¥
Tek bir Fransız 11 Eylül’ü kalmıştı, onu da Sarkozy kotardı. Londra, Madrid duraklarda gezinen 11 Eylüller tek Paris’e durağını pas geçmişti. Sarkozy sayesinde gecikmeli de olsa, Fransa da 11 Eylül’üyle tanıştı. Benzeri bütün 11 Eylül modelleri gibi bu da şaibelidir. Hepsinde polis izi ve parmağı vardır. Kullanılan insanlar da karanlık geçmişi olan ve polisle yolları kesişmiş insanlardır. Madrid 11 Eylül’ünün baş aktörü yoktur. Sanki tesadüfler zincirinin bir araya gelmesiyle gerçekleşmiştir. Muhammed Merah gibi Londra’daki eylemciler de Pakistan’a uğramışlardır. Sanki Batı’nın yeni algısında Pakistan modern dönemlerin Alamut Kalesi gibi oldu. Anlaşıldığı kadarıyla, Muhammed Merah’ı bu tuzağa yönlendiren istihbarattaki bağlantı kurduğu şahıslar veya casus abileridir! Kendisini bir vartaya düşürmüşler o da Müslüman asıllı bağlantı elemanını veya casusunu öldürmeye niyetlenmiştir. Ve Sarkozy bu sayede seçim borsasında hisselerini yükseltmiş oldu. Ermeni oylarına tam ulaşamasa da Muhammed Merah üzerinden yeni oy depolarına ulaşmıştır. Siyonistlerin Yahudilere karşı Nazilerle işbirliği yapmaları veya dindaşlarına karşı Nazi korkusunu kullanmaları gibi burada da Sarkozy, Yahudiler için korku silahını devreye sokmuştur. Eylemciyi öldürerek korkularını dindirmiş ve hamileri olmuştur! Saldırıyı ‘Halife’nin Askerleri’ adlı adı var kendisi yok bir fason örgüt üstlenmiştir. Bu fason örgütün ayak izlerini Kazakistan’daki bazı olaylarda da görüyoruz. Satanist rejimlerden birisi olan Suriye rejimi de Sarkozy’nin izinde ve peşinde yeni örgüt markaları geliştiriyor: ‘Cunud Cepheti’n Nüsreti’l İslamiyyeti’s-Sünniyye / Sünni İslâm Yardım Cephesi Askerleri’. Son Şam ve Halep patlamalarını bu örgüt üstleniyor!
¥
Sarkozy, uluslararası bir provokatördür. Adam dünyanın bütün yasalarına ve hukukuna aykırı olduğu halde seçimlerde Ermenileri ayartmak ve kafakola almak için inkâr yasası diye bilinen tasarıyı kanunlaştırmak istemiştir. Burada suçlu olan sadece Sarkozy gibi şeytanlar mı, yoksa alet olanların da payı ve suçu var mı? Sarkozy gibilerine alet olanlar reşit sayılabilirler mi? Elbette kastımız Ermeniler? Nasıl ki Birinci Dünya Savaşı sırasında kendi cani çetelerinin peşine takılmışlar ve ardından Rusların peşine düşmüşlerse burada da umutsuz bir biçimde Sarkozy’nin vicdansız tarih kumarına alet olmuşlardır. Acaba Ermenilerin Sarkozy’nin ne kadar derin Makyavelist olduğundan haberleri yok mu? Ona bel bağlamaları ahlâksız bir adama ve sürece bel bağlamaları değil midir? Böyle bir adam veya süreç üzerinden kazanım elde etmek Ermenilere yarar sağlar mı? Dahası vicdanları kabul eder mi? Bu da Ermeni davasının ahlâken çürüklüğünü göstermektedir. Demek ki, basiretleri, sağduyuları Sarkozy çıtasını aşamıyor. İflas etmiş bulunuyor ve Sarkozy ile aynı dalga boyunu temsil ediyor. Türkiye’de de onların yardakçıları histerik bir biçimde Türk nefreti seline kapılmış güruhtur.
Sayandan satana atlayan, terfi eden uluslararası ilişkiler ve tarih provokatörünün mutlaka gelecekte uluslararası bir mahkemede yargılanması gerekir. Kimileri Dink’in davasını güdüyorlar, gütsünler ama buna mukabil kimileri de Sarkozy’nin peşini bırakmasınlar ve mutlaka bu küresel fitnekâr adama yaptıklarının hesabı sorulsun. Zaten Kissinger gibi, Şaron gibi adamlar hak ettikleri cezaları almadıkları için dünyamız daha güvenli hale gelmedi. Sarkozy yargılanırsa tarih üzerinden yeni nesil eski kavgaları kızıştırmak isteyenlerin emelleri de kursaklarında kalır. Sarkozy adlı soytarı veya şeytanın kardeşi Batı’da önemli bir devletin başına geçmiş ve şansını provokasyonlarla artırmaya çalışıyor. Ülkesindeki ahmak seçmenler zokayı yuttukları gibi dünya da bu tiyatroyu seyrediyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.