Brigit Bardot’yu aratanlar!
Fransa bir zamanlar Brigitte Bardot ile anılırdı. Nedense Müslümanlara karşı bitmez tükenmez bir öfkesi vardı. Özellikle şeair denilen Müslümanların görünür ibadetlerine karşı çıkıyordu. Bu çerçevede sık sık Müslümanların küvetlerde kurban kestiğinden bahsederdi. ‘Müslümanlara kurban kesecek yer gösterin’ diyeceğine onları küvetle ihbar ediyordu. Hatta içişleri bakanlığı döneminde Sarkozy’yi kurban kesimine izin verdiği için paylamış ve suçlamıştı. Bu derece kendisini bu işlere vakfetmişti. Şimdi ise Bardot’nun suçladıkları Bardot mantığıyla yarışıyorlar. Seçimlerin arifesinde Sarkozy birçok ipte oynayan cambaza benziyor. Seçimleri kazanmak için kafasında bin bir cinlik veya tilkilik dolaştığı zahir. Bir taraftan Paris Camii’ni ziyaret ediyor ve Müslümanların ağzına bir parmak bal çalışıyor. Öbür taraftan da helal etin yasaklanmasını gündeme getiriyor ve Bardot gibilerine taş çıkartıyor! Bu yolla aşırı sağın aferinini almak istiyor. Daha doğrusu seçim arifesinde aşırı sağ ile oportünist sağ arasında Yahudileri kazanmak ve Müslümanları ise dışlamak üzere bir denklem kurulmuş. Herkes Yahudilerin gönlüne girmek veya gönlünü yapmak için çırpınıyor. Müslümanlar zaten istenmiyor. Cezayir soykırımı ile Ermeni tezleri gergefinde sorumluluğunu itiraf etmek yerine Türkiye’yi kurban etmeyi yeğlenen bir zihniyet Yahudi-Müslüman meselesinde de peşin hükümlü davranacaktır. Fransa İçişleri Bakanı Claude Gueant medeniyetlerin eşit saymadığını söyledi. Berlusconi gibi Batı medeniyeti üstündür demek istedi. Anlayan anladı anlamayan ise anlayana sorsun. Bu söylem Samuel Huntington’ın Medeniyetler Çatışması tezini akla getirmektedir. Halbuki, onların radikal olarak vasıflandırdıkları Hasan el Benna bile çatışma tezinden çok uzlaşma zeminine işaret etmiştir. Medeniyetler çatışması tezinden çok önce Benna, Batı’nın insafa gelmesi ve haksızlığını kaldırması halinde milletlerin ve medeniyetlerin uyumunun mümkün olacağına işaret etmektedir (Risaleler, orjinali, s: 82).
¥
Muhammed Merah, Sarkozy’nin elbette ki seçim yatırımı olabilir. Lakin yine Muhammed Merah meselesinin arkasında aile dağılması ve sosyal dramlar var. İstikametini kaybetmiş bir nesil, nesiller var. Annesi babasından ayrılmış. Aynen Breivik’in durumu gibi. Breivik’in anne babası da bir dönem Paris’te diplomat sıfatıyla ülkelerini temsil etmişlerdi. Aile yıkımının bir sonucu olarak Merah hayatla denge kuramamış ve dengesini bulamamış. Dolayısıyla Doğu ile Batı arasında serseri mayın gibi dolaşmış durmuş. Sonunda insan, kültür ve tarih avcısı Sarkozy gibi oportünistlerin kapanına yakalanmış. Berzahın kayıp çocuklarından biri olup çıkmış. Maalesef Fransa’da hayvan hakkı var ve hem de çok lakin Müslüman hakkı pek yok. Avrupa’da Müslümanlar itilip kakılıyorlar. Lenin Avrupa’da sürgünde olduğu yıllarda kendisine en dokunaklı gelen muamele, bir barın kapısına iliştirilmiş şu uyarı notudur: Köpekler ve Ruslar giremez!
Yahudiler konusunda babasının yolundan çark eden lakin Müslümanlar konusunda çizgiyi daha da koyulaştıran Ulusal Cephe’nin Başkanı Jean-Marie Le Pen ‘bu ülkede çok fazla yabancı var’ demiştir. İçişleri Bakanı Claude Gueant medeniyetler arasında boy ölçüştürür, onları kafa kafaya tokuşturur ve Jean-Marie Le Pen ise özellikle Müslümanları fazla görür. Toulouse meselesine itidalli yaklaşacağı yerde kışkırtıcı bir üslup kullanır ve Sarkozy’nin İslamcıları adeta kolladığını ve onlara karşı gevşek davrandığını söyler. Acaba dediği gibi Muhammed Merah gibiler konusunda Sarkozy gevşek mi davranmış yoksa seçim sath-ı mailinde kanlarını seçim yatırımına zebil-sebil mi etmiştir? Sarkozy bu sözleri duyunca küplere binmiş olmalıdır. Bu alanda sadareti yani önceliği kimseye kaptırmak istemez. Ucunda iktidar var! Aşırı sağ ile oportünist sağ adeta İslami kesimler ve Müslümanlar üzerine bahis oynuyorlar.
¥
Fransa’da Yahudi düşmanlığı azalırken İslam düşmanlığı artış kaydetmektedir. The Haaretz gazetesinin bir değerlendirmesine göre, Fransa’da aşırı sağın Yahudi aleyhtarlığı bitmiştir. Le Pen Yahudi aleyhtarı idi lakin kızı katiyetle bu çizgide değildir (the anti-Semitism of the far right is finished. Le Pen is anti-Semitic, but his daughter is definitely not). Dolayısıyla Sarkozy’ler üzerinden Fransa dönmeler cumhuriyetine dönüşürken aşırı sağ da Yahudi aleyhtarlığını bırakmış ve İslam aleyhtarlığı üzerine yoğunlaşmıştır. Herkes Yahudilerin sevgisini kazanma yarışına girmiş durumda. Daha ötesinde Ulusal Cephe daima Siyonist olmuş ve daima İsrail’in var olma hakkını savunmuştur (After all, the National Front has always been Zionistic and always defended Israel’s right to exist/ http://www.haaretz.com/weekend/week-s-end/the-daughter-as-de-demonizer-1.335743 ). Adeta Fransa’da Müslümanlar seçim kurbanı haline gelmiş bulunuyorlar. Bu durumda siyasetçi olmayan Brigitte Bardot gerçekten de siyasetçiler karşısında masum kalıyor. Bu soytarı ve asalak siyasetçiler karşısında onu bile mumla arar hale geldik. Beterin beteri var. Allah beterinden saklasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.