Ajanlık zor zanaat
Atlantalı siyahi genç kız fena halde ajanlığa meraklıymış; iki merhalede kapağı CIAye atmayı başarmış da... Kendisine kollarını açan örgüt Farm (Çiftlik) diye anılan merkezinde eğitimini başlatmış da... Ancak işler iki taraf için de beklendiği gibi gitmemiş...
Lynnae Williams şu günlerde en dikkatle takip edilen Tweetçi; kısa süre çalıştığı istihbarat örgütünün ipliğini sosyal medya aracılığıyla pazara çıkartma çabasında. İki Tweet ile Çiftlikin yerini ve sonradan kapatıldığı CIA-yönetimli psikolojik tedavi merkezinin adresini fâş edivermiş...
Genç ajanı anne-babası tedavi merkezinden kaçırmışlar...
Bizde de benzer bir gelişme yaşandı: Meğer ödüllü bir foto muhabiri MİTe ajanlık etmekteymiş... Muhalif göründüğü için BDP çevrelerinde kendine yer tutmuş; hatta sınırı geçip Kandile kadar uzanıp PKK liderleriyle mülâkatlar da yapmış...
MİT adına... Önce Emniyetle yolu kesişmiş ajanlığa meraklı gencin; polisler kendisini MİTe yönlendirmişler... MİT de James Bond filmlerinde rastlanabilecek türden işler yaptırmış genç gazeteciye: İçinde PKKya sığınan 500 KCKlının listesi bulunan bir dosyayı çalmış meselâ... Örgüt bilgisayarına USB takarak program yüklemiş; MİT makinayı uzaktan takip edebilir hale gelmiş... Ajan-gazeteciye bir haber ajansı bile kurdurmuş MİT...
Polisle MİT arasında çekişme var ya, o sayede haberimiz oldu bu çarpık ilişkiden... KCK operasyonu kapsamında gazeteciyi gözaltına alan polisler savcının önüne çıkartıp tam bir itirafta bulunmasını sağlamışlar; sonra da ifade metni gazetelere doğru kanatlanıvermiş... Türkiye gazetesinde şifreli, Sabahta bir makalede imalı olarak yer alan ifadeler, iki gün önce Tarafta hiçbir ayrıntısı perdelenmeden yayımlandı.
Daha önce, KCK kapsamında gözaltına alındığında, kendisine sahip çıkan bir yazı da yayımlanmıştı Tarafta...
Serbest bırakılır bırakılmaz ortalıktan kaybolmuş ajan-gazeteci; tanıyanlar MİT tarafından yurtdışına kaçırılmış olabileceğini söylüyor. Kaçıyormuş, yoksa PKK peşine düşermiş... Terör örgütü deşifre olmuş birini neden kovalasın ki? Bundan sonra kendilerine yaklaşacak gazetecilerden hıncını çıkartacaktır PKK, eski ilişkilerini gözden geçirecektir...
Yine de postu deldirmeden bu karanlık âlemden kurtulduğu için sevinebilir ajan-gazeteci; kendisininkine benzer ilişkilere girmiş olan Muhammed Merah, Fransada, camdan atlarken üzerine yağan keskin nişancı kurşunlarıyla hayatını kaybetti çünkü...
Geçenlerde motosikletli biri bir Musevi okuluna saldırıp üçü çocuk yedi kişiyi öldürmüştü, hatırlayacaksınız... Polis evini kuşatmaya aldığında, televizyonlardan, caninin Cezayir kökenli bir genç olduğunu öğrendi dünya... Merah baskın sonunda ölü ele geçirildi.
Fransız medyası Kim bu Muhammed Merah? diye olayın üzerine gidince ilginç ayrıntılar ortaya çıkmaya başladı. Meğer genç Merah Emniyet ve istihbarat çevrelerinde tanınırmış... Fransız istihbarat örgütünün (DCRI) şefi Bernard Squarcini, yayınlar üzerine, Bizimle ilgisi olmadı, Merah polisin muhbiriydi açıklamasını yapıverdi.
Evi kuşatma altındayken, tanıştığını söylediği bir DCRI ajanıyla görüşmek istemiş Merah; Pakistandan döndüğümde kendisine bilgi vermiştim diyerek... DCRInin bir önceki şefi Yves Bonnet de, DCRI Merahı iyi tanır; konuşmak istediği yerel ajan kendisinin yönlendiricisiydi zaten demiş...
Kandile gidip dosya çalan, bilgisayara virüs yerleştiren gazeteci-ajan deşifre olmakla kalmasına şükretsin. Muhammed Merah onun kadar şanslı olamadı çünkü.
Hayatının son bir yılını birkaç ülkeyi ziyaret ederek geçirmiş Merah; Afganistana, Pakistana gitmiş... Fransız kaynakları Türkiyeye de uğramıştı bilgisini veriyor. Ürdüne de gitmiş, oradan Allenby Köprüsü üzerinden Batı Şeriaya geçmiş... İsrailde nerelere gittiği, kimlerle görüştüğü bilinmiyor...
Aslında İsrail yetkilileri biliyordur da, yukarıda aktardığım bilgiyi verip susmayı tercih ediyor...
Polis ile MİT arasındaki kapışma bütün hızıyla devam ediyor gibi... Polis bir MİT ajanının kimliğini deşifre ederek golünü attı; karşı hamle gelir mi dersiniz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.