Zaman
Söylediklerimi dikkatle dinleyin... Ve kendinizi, içinde bulunduğunuz zamanı, mekânı, birlikte yaşadığınız insanları... Her şeyi ama her şeyi yeniden gözden geçirin. Sonunda, gerçek gerçeği, tüm gerçekliğiyle yeniden keşfedeceksiniz.
Bana inanın!
Sizin için sıradan olan bir şeyin karmaşıklığını çözümleyebilmeniz için bu konuda düşünmeniz aydınlatıcı olacaktır. Gördüğünüz yanılsamaların varsayımlarınızla nasıl gerçeğe dönüşebileceğini, varsayımlarınızla gerçekleştirdiklerinizin kısa sürede nasıl da yegâne gerçeğiniz haline gelebileceğini, aslında belki de sizin için asıl önemli olan gerçekliğin, içinde yaşamayı tercih ettiğiniz, kabul ettiğiniz gerçeklik olduğunu göreceksiniz.
Emin olamazsınız. Asla emin olamazsınız. Hangi zamanda yaşıyor olduğunuzdan. Aynı mekânı paylaşan insanların, aynı anda hangi farklı zamanları birlikte yaşıyor olduğundan...
Bildiğinizi sanırsınız. Farkında olduğunuzu. Göz aynanıza akseden görsel yanılsamaların gerçek olduğunu...
Peki, gördükleriniz gerçek mi? Yoksa mutlak gerçeğin küçük gölgeleri hükmünde mi? Yoksa size yansıyan gerçek zaman, bir görüntünün kristalize olmuş parçacıklarından biri mi?
İçinde bulunduğunuz zamanda, kaç zamanı birden yaşadığınızı sorgulayın. Kaç hayatı. Kaç dünyada birden, kaç farklı kimliğe bürünerek yaşadığınızı. Dış dünyanızda akıp giden zamanla birlikte iç dünyanızda farklı bir iç akışla seyreden başka bir zaman. Dış dünyada kendinizi varsaydığınız zamanla, iç dünyanızda gelmiş ve geleceğiniz, hatta düş dünyanızla karmakarışık bir zaman. Sürekli bu zamanlar arasında oradan oraya kayıp duran farklı türde bir zaman.
Düşünmezsiniz. Hiç fikir yürütmezsiniz.
Kolunuzdaki saate baktığınız anlarda tanıklık ettiğinizi sanırsınız içinde bulunduğunuz zamana. Yaşadığınız gerçek zaman, yaşadığınızı sandığınız zamanın ta kendisiymiş gibi.
Oysa bu yazıyı okuduğunuzda farkına varacağınız gibi sizin için gerçek zaman, gerçekte yaşıyor olduğunuz zaman değil, yaşadığınızı sandığınız zamandır. Bu budalalık mı? Belki... Belki de değil? Sahi sizce hangisi?
İnanın bana, nasıl iddia ederseniz edin ve koşumlanmış yarı bağımlı yargılarınızla neye inanırsanız inanın insan için gerçek olan yegâne gerçek, kendi gerçekleridir ve asıl önemli olan da bu gerçekliktir belki de... Dış dünyadakilerin sizin yaşıyor olduğunuza inandığı zaman değil, kendinizi yaşıyor olduğunuza inandırdığınız zaman... Başkalarının sizin içinde yaşadığınızı sandığı mekân değil, gerçekte kendinizi yaşıyor hissettiğiniz mekân.
İşte bu yüzden aidiyetini, yaşamsallığını sürekli olarak kendi yordamıyla edinilmiş doğruların kısırdöngüsüne koşumlayan bireyler olarak yaşadığınız mekânda yaşarken, aynı zamanda sık sık o mekânla birlikte farklı mekânlarda da varlığınızı sürdürdüğünüzü fark edin. Geçmişte yaşadığınız mekânlarla, o anda yaşıyor olduğunuz mekânlar arasında bilinçsizce gidip geldiğinizi.
Zihninizin “yeniden güncelle” komutuyla bir anda pek çok mekân sayfasının açılıverdiğini bilinçaltınızda... Bunu kontrol edemediğinizi görün. Aynı acıyı, aynı ömürde ve yalnızca bu sayede binlerce kez çekerek, yeniden çöktüğünüzü düşünün. Yaşadığınız her günle birlikte bir kanser hücresi gibi bölünerek çoğalan, yaşıyor olduğunuz muhtelif zamanlara kontrolünüzün dışında kopyala-yapıştır suretiyle yeniden, yeniden kopyalanan, süreğen olarak, aslında geçip gittiğiniz mekânların sürekli olarak yaşayıp durduğunuz mekânlar olduğunu görün. Hiçbir yere gidemediğinizi... Ya da o yerlerin sizde yer ederek, içinize işlediğini.
Aslında hiçbir zaman, gerçekte bir zamanı geçiremediğinizin farkında oldukça paniğe kapılacaksınız. Hiçbir zaman, geçip gitmiş olduğunuz mekânlardan gerçekte geçip gidemediğinizin... Tüm yaşadığınız zamanların ve mekânların peşiniz sıra yaşamınız boyunca sizi adeta gölgeniz gibi takip edeceğinin.
İnanın bana, bundan kurtulamayacaksınız. Asla kurtulamayacaksınız. Hafızanızın “yeniden güncelle” butonuna hangi simgenin tıkladığına, hatırlanması istenen veya istenmeyen sayfaların iç ekranınızda aniden görüntülenmesine neden olan şeyin ne olduğuna tam olarak karar veremeyeceksiniz. Çünkü yaşanmış olan bir zamanı, tüm zamanlarınızda yeniden, yeniden yaşayacağınız gerçeğinin önüne geçemeyeceksiniz.
Paylaşılmış olan aynı zamanı, paylaşmış olduğunuz kimseler de sizin gibi mi yaşıyor? Siz mi zamanı yaşıyorsunuz? Siz zamanda yaşarken aslında zaman mı sizde yaşıyor yoksa? Paylaşılan her bireyin kişilik hacmine farklı yansılayan, yorumlanabilen saydam bir olgu mu zaman?
Her şey bir kâbus gibi zamanı sorguladığınız yerde başlayacak hayatınızda...
Zaman içinizde mi, dışınızda mı? Kim kimin batınında, kim kimin karnını tekmeleyen çocuk?