Nü-Sever General Evren’in Akıbeti
12 Eylül Darbesi’nin cebrî ve askerî gücü sayesinde cumhurbaşkanı olan general Evren’in, “Darbe yapmak anayasada suç değildir. Kurucu iradeleri yargılamak, ihtilâlcinin bir başka ihtilâlci tarafından yargılanmasıdır” diyerek akla ziyan savunma yapması, onun cemâziyelevvelini, yani “nü” severliğini aklıma düşürdü. Emekli olup “Marmaris sâkini” olunca şenaat ve ahlâksızlık taşıyan “nü” ressamlığını âşikar etmiş, doksanı aşan yaşına rağmen “nü” resimler yaptığını dünya âleme duyurmuştu.
“Nü”: Fransızca’da çıplak vücut resmi demekmiş. Nü (çıplaklık) eski Yunan toplumunda tanrıların cinsî cazibesinden ve fizikî güzelliğinden doğan estetik sanatı imiş. Çıplak kadın tablosu anlamına gelen bu ahlâksız kelime, Batılılaşmış entel çevrelerde yaygın olarak “çıplak kadın” mânasında kullanılmaktadır. Sûret tasvirinin dahi yasak olduğu İslâm anlayışında böyle bir sanatın ahlâksızlık olduğunu söylemeye gerek var mı?
Bir general olarak müptelâ olduğu bu resim sanatının, bağrında yaşadığı millet değerlerine göre ayıp ve ahlâksız bir sanat olduğunu kabul etmemesi normaldir. Çünkü generallik Avrupa ürünü olup dinî hiçbir değere dayanmayan pozitivist ve homohegemonik bir meslektir. Millet-i beyzânın bin yıldır devletlü arasında saydığı “şanlı paşa” lıkla zihnî ve fikrî, amelî ve ahlâkî bakımdan hiçbir benzerliği yoktur.
DARBECİLİKTEN DAHA AĞIR BİR SUÇ: NÜ RESİM YAPMAK
Bu bedbaht generalin darbecilikten, insan haklarını ihlâlden ve hukuka aykırı infazlardan dolayı müebbet hapis talebiyle yargılanması, Türkiye’nin her yerinde okullardan ve caddelerden adının silinmesi onun nü-severliğinin yanında çok hafif kalır.
12 Eylül darbesinin şefgenerali Evren nü-resimler yaparken “nü model sıkıntısı çektiğini” dile getirdiğinde yüzü hiç kızarmamıştı. Pir ü pak bir güzel ihtiyarın simasında görmeye alıştığımız edep ve mânevî çizgileri onun çehresinde göremeyince, “Türkiye seksen küsur yıldır zorba, laikçi ve lâ-dini generallerden sonra, darbeciliğinin yanında anadan üryan nü-tablolar yaparak ordunun şerefini lekeleyen bir general gördü” demiştim.
General Evren’in, “nü” resimlerini sergilediği salonda yaptığı konuşmasının ardından nü-şinas laikçi medyamız sevinçten dört köşe olmuş, onu överek göklere çıkarmış, nü resimlerinden sitayişle bahsetmişti.
EVREN: “NÜ TABLOLAR YAPABİLMEK İÇİN ÇIPLAK KADIN FOTOMODEL SIKINTISI ÇEKİYORUM”
Nü tablolarının ilgi görmesinden memnun olan general Evren bir şikayetini de dile getirip utanç verici ve necaset kokan şu sözleri sarf etmişti: “Nü tablolar yapabilmek için değişik pozisyonlarda saatlerce çıplak (anadan üryan) kalabilecek kadın fotomodel sıkıntısı çekiyorum” demişti, fesübhanallâh! (1 Ağustos 1997 tarihli gazeteler)
Bu edep dışı sözleri söylerken general Evren’de utanma alâmeti belirmemişti. Utanç veren beyanatı üzerine nü-modeller medyadan, “ Bu isteğini gönüllü olarak ve zevkle yerine getirebileceklerini...” ilân etmişlerdi.
Yüz kızartıcılığın numunesi bir sahne kadını, general Evren’e haber göndererek “eski Yunan tanrıçalarının mitolojik güzelliğini taşıdığını ve kendisinin çıplak bir tablosunun yapılmasını” ister: “Her önüne gelen çıplak modellerin değil, benim nü tablomu yapmalıydı. Vakit henüz geçmiş değil. Netekim ben de paşamdan bir nü tablo istiyorum.”
Bir şenî kadının talebi, nü-sever general Evren’in gayr-ı ahlâkî hünerinin ne menem bir “magazin” kirliliğine dönüştüğünü gösteriyordu.
Kendisi gibi nü-sever bir kadın gazeteci “nü”lük üstüne yaptığı uzun röportajının sonunda “nü tabloları modelli mi modelsiz mi?” yapacağını sorar. “Modelsiz canım, nereden bulacağım ben modeli?” deyince, “size modellik yapmak isteyen çok kişi çıktı” diyerek onun çıplak kadın resimler yapma arzusunu tahrik eder.
5 Mart 2002 tarihli basında çıkan şu haber onu kanlı darbeciliğinden evvel millet tarafından ahlâken “düşük adam” olarak yargılanmış ve gayya kuyusuna çoktan düşmüştü. Haberin başlığı şöyleydi: “Paşam, N’olursun Nü Resim Yap.” Şu satırlar onun pespaye sanatla pür-haşir neşir olduğunu anlatmaya yetiyordu: “Bir zamanlar bazı büyük bayan sanatçılarımızın çıplak tablolarını yaparak ülke gündemini meşgul etmişti Sayın Paşa. Son çalışmalarında ‘Nü’ diye bilinen çıplak kadın tabloları yapma konusunda oldukça fazla mesai sarf ettiği de yine efkar-ı umumiyenin mâlumatları dahilindedir.”
“ÇIPLAK KADIN RESMİ YAPIP ESERİNİ SEYREDEN” GENERAL
30 Temmuz 2004’de bir televizyon kanalında sorulan suallerden biri, “Copların Gölgesinde” adlı kitapta geçen “80’in de çıplak kadın resmi yapıp eserini seyredenlerin bu ihtilâl tablolarını seyretmelerini ve vicdanlarıyla başbaşa kalmalarını istedim...” cümlelerin ne anlama geldiğine dairdi. Verdiği cevap “nü” sanat kadar âdiydi:
“Ben çıplak resim yaparım. O benim bileceğim bir şeydir. Başkalarının bunun üzerinde konuşma hakkı olduğunu zannetmiyorum. Nü resim yapmak herhalde yasak bir şey değildir” diye cevap vermişti. Ne kadar zavallı ve kerih bir ifade bu. Müslüman milletin inancı ve kanlarıyla yoğrulan bir ülkenin Harp Okulları’ndan böyle bir general çıkabiliyorsa oturup düşünmek lâzım.
10 Mart 2005 tarihli basında şöyle bir haber okuduğunuzda general Evren’in önce darbeciliğini mi, yüz kızartıcı ressamlığını mı yargılarsınız?: “Ünlü Alman Nü ressam Möckelmann, 7. Cumhurbaşkanı Evren’in yaptığı nü resimleri basından izlediğini, çok beğendiğini, o da nü resimler yaptığına göre bu tür resimler Türk toplumunda her evin duvarını süsleyebileceğini söyler.”
12 temmuz 1999 tarihli gazetelerde onun hayatını nasıl geçirdiği anlatılıyordu: “Emekli olduktan sonra ressamlığa başlayan eski cumhurbaşkanı Evren, hayatını ‘Buzlar kraliçesi Alman buz patenti Katarina’nın çıplak resmini tuvale aktararak sürdürüyor.”
EVREN, NÜ RESİM YAPARAK NESİLLERE KÖTÜ ÖRNEK OLMAKLA DA
YARGILANMALIDIR
Tarihimizde faziletten mahrum böyle bir general numunesi gelmiş değildir. Öyle ki, Mardin’in bir köyünde resim yapma merakı olan evli bir çoban çıplak kadın resimleri yapmaya başlayınca ailesi ve akrabaları tarafından ayıplanarak şiddetli tepki görür. Tuhaf olan şu ki, çoban kendini “televizyonda eski cumhurbaşkanı Evren’in çıplak kadın resimleri yaptığını dinledim ve ben de yapabilirim” diyerek savunur.
İşte böylesine bir şenaat içindeydi darbeci general Evren. Laik-Atatürkçü Cumhuriyet eğitimi ona nü-resim yapmasının “ileri ve çağdaş bir sanat olduğunu” öğretmişti? Âhir ömründe kanlı darbeciliğinden evvel, millet nazarında ahlâksız bir sanatla iştigal etmekten dolayı yargılanmalı ve müebbet olarak kalplerden uzaklaştırılmalıdır.
Onun hakkındaki şikayet dilekçeleri arasında “anayasaya göre suç olan yüz kızartıcı resim yapmak ve sergileyerek toplumu ifsad etmekten dolayı dâvacı” olan dilekçeleri de olmalıydı. Sivil toplum kuruluşları, din ü millete aidiyet hisseden herkes onun bu yüz kızartıcı meşguliyetini dâva etmeliydiler. Mahkeme, her şeyden önce Evren’i nü resim yaparak millî kültüre, din ü millete zül getirdiğini, yüz kızartıcı ve ifsad edici resimler yapıp sergileyerek nesillere kötü örnek olmak suçunu işlediğini karar altına alarak umumi efkâra duyurmalıdır.
Erzurum’da bir ramazan günü miting kürsüsünde su içince Erzurumlular meydanı terk ettiler diye cezalandırma yoluna gidecek kadar zayıf karakterli biriydi. Bu cibiliyetsiz huylarından sonra ona gayr-ı meşru cumhurbaşkanı demekten, darbecilikle yargılamaktan ne çıkar. Anadan üryan kadın resimleri yapmakla zaten millete nazarında yargılanmış. Bu düşük generali yargılamaya gerek yok. Onu yalnız bırakmak en büyük cezadır.
EVREN’İN BİR BAŞKA SOSYAL (!) YÖNÜ: MASONSEVERLİK
Nü-sever general Evren’in bir başka sosyal (!) yönü daha vardı: Masonseverlik. 1 Ağustos 1997 tarihli Zaman Gazetesinde Taha Kıvanç’ın yazısı şöyle başlıyordu:
“İlk Uluslararası Mason Şenliği, Marmaris Locası’nın birinci yıldönümü vesilesiyle Türkiye’nin Riviyerası denilen Marmaris’te dünyanın ünlü Mason biraderleri ve eşlerinin bulunduğu bir toplantıyla gerçekleştirilmiş... Bir yabancı Mason dergisi, Evren’in 12 Eylül 1980’de Türkiye’de masonluğu yasak ettiğini, fakat sonra Masonların Türkiye’de gerçekleştirdiği Marmaris Şenliklerine katılarak konuşma yaptığını ve Marmaris Şenlikleri hâtırası olarak masonlarla birlikte poz verdiğini, ayrıca ‘Masonluk hakkında o zaman (1980’de) çok yanlış bilgilendirildiğime eminim, ama o benim hatam değildi neyse ki. Şimdi aranızda bulunmaktan gurur duyuyorum, sizi destekliyorum’ dediğini aktarıyordu.”
Gizil güçlere gülücük dağıttığına göre demek ki nü-sever general Evren’in kanlı darbeciliğinin millet çocuklarından gayrısına kararlı bir tavrı yokmuş.
12 Eylül cuntasının başı general Evren, “anayasaya evet çıkarsa, ben bunu kabul edemem, tabancamdaki kurşunlardan biri, her şeyi bitirmeye yeter. Bendi kendi işimi kendim hallederim. Onlara beni yargılama zevki tattırmam” demişti. “Hoca çocuğu olduğunu ve Kur’an’a inandığını” söyleyen bir kişi kafasına kurşun sıkıp intihar eder mi? Kümeste yakalanacağı sırada kafasına sıktığı kurşunla intihar eden İttihatçı subay Kara Kemal’in trajik akıbeti mâlumdur.
“KAFAMA BİR KURŞUN SIKARIM” DİYEN GENERAL EVREN, CUMHURİYET İNKILÂPLARININ MAHSULÜDÜR
İntihar etmesinden korkan yakınları, evindeki silahları toplamışlar. Ahbapları ve ailesiyle bir aradayken sık sık “yüzde doksan iki oy verenler nasıl olup da bugün sesini çıkartmıyor” diyormuş. 27 Mayıs Darbesi’nden bu yana tımarhaneye düşen, akıl sağlığını kaybeden darbeci generallerde görülmeyen trajik bir akıbet bu.
Bu sözlerine göre, nü-sever general Evren, İslâm akidelerine sâlih bir imanla inanmıyor ve insan-ı kâmil bir çizgide dünya hayatını tamamlamaya niyetli değil. Dahası mahkemede yargılanmaya yüreği yetmiyor. Aklından zoru olacak ki hâlâ haklı olduğunu beyan ederek “ömrüm müsaade ederse yargılamanın sonucunu ve aklandığımı görmek istiyorum” diyor.
Demek ki, “ben bir darbe yaptım, vicdanım rahatsız; mahkemenin hakkımda vereceği kararı başımın üstüne koyup milletimden ve hukukunu çiğnediğim mazlum insanlardan af dileyerek ahirete öyle göçmek istiyorum” diyemeyecek.
ATATÜRKÇÜ VE DARBECİ EVREN: “CUMA NAMAZI KILMASAM DA OLUR, BİZLER DEVLET ADAMIYIZ, NAMAZ İSE AVAMIN İŞİDİR...”
Eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç’ın yazdığına göre, General Evren, eşinin cenaze namazı cuma gününe rastgelir. “Cuma namazı kılmasam da olur. Bizler devlet adamıyız, namaz ise avamın işidir, cumayı kılmak onların işi...” diyerek, dışarıda mahiyeti ile bekler.
Cumhuriyet inkılâplarıyla hızlanan pozitivist zihniyetin hâkim olduğu Atatürkçü askerî eğitimin mahsulü olan general Evren’den bu neticenin hâsıl olacağı belliydi. Trajik bir durum bu. İçinde yaşadığı toplumun gözünde zavallılaşarak ve çürüyerek ölmektir bunun adı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.