Dokuz köyden kovulsanız da doğruyu söyleyin
"Fatma Hanım, on yıldan beri çalıştığım iş yerinde, bazı sorunlarım var. Son günlerde bu sorunlara yeni biri daha eklendi. İş yerinde kurum yöneticisinin anlaşamadığı biri var. Uzlaşamadığı kişiye karşı kumpas kurmaya çalışıyor. Fakat o kişinin de iş yeri sahibi ile arası çok iyi. O yüzden yönetici bir iftira düzerek beni ve diğer çalışanları buna alet etmeye çalışıyor. Aksi durumda işimizden olmakla tehdit ediyor. Bunu benim ve birkaç arkadaşımın onaylamasını istiyor. Biz bu iftirayı onaylarsak, yöneticinin sevmediği kişi işten atılabilir. Bir yanda işimiz diğer yanda vicdanımız var. Bu iftiraya ortak olmam durumunda vicdani olarak kendimi kaybedeceğim ama işimi kazanacağım. Doğruyu söylediğim taktirde, işimi kaybedeceğim ne yapacağımı bilemiyorum..." ( N. K)
Yukarıdaki yazılı soruyu, eğitim seminerimde bir hanım elime tutuşturdu. Hanımefendinin yaşadığı sorunun pek çok kişiyi ilgilendirdiğini ve insanların gündelik yaşantılarında birçok seçime istemedikleri halde zorlandıklarını dolayısıyla onurları uğruna dahi olsa çoğu zaman bu tür acı gerçekleri gizlediklerini düşündüm. Dünyevi imkanlardan vazgeçmek zor gelse dahi, doğruyu tercih etmeliyiz. Yani, inandıklarımızla, çıkarlarımız arasında kaldığımızda seçimimiz Allah'ın rızasına uygun olan taraf hangisi ise ondan yana olmalıdır bunu unutmayalım...
Bilindiği üzere, dilin sadakası ya da yaradılış amacı doğru sözdür, hakikatin söylenmesidir. Dolayısıyla kişi hangi şartlarda olursa olsun doğrudan yana olmalı ve haktan ayrılmamalıdır. Eğer dilinizi, gerçeğin inkarında kullanır ve üç beş kuruş çıkarınız için hak ve hakikatten vaz geçerseniz, dünyevi olarak bazı şeylere sahip olabilirsiniz ama gerçek anlamda kaybedenlerden olursunuz. Bu nedenle, ne olursa olsun doğruyu söylemeli ve doğrudan ödün vermemeliyiz. Yalana nerede ve hangi şartlarda izin verilebileceğini dinimiz belirlemiştir. Bunun dışında mümin hak ve adaletten vazgeçmez vazgeçmemelidir.
Hazreti Peygamber (s.a.v.) Hazreti Ali'yi (k.v.) Yemen'e gönderirken ona şöyle bir dua etmiştir: "Allah'ım Ali'nin dilini doğruluğun tercümanı ve kalesi, kalbini ise hidayetin membaı kıl." Hz. Fatıma (a.s.) vefatından önce hasta yatağında, çocuk yaştaki oğlu Hasan'a (a.s.) yiğitliğin doğrulukta, huzurun ise beş vakit Rabbin huzurunda namaz da olduğunu söyleyerek adeta vasiyet etmiştir...
Cevap: İki seçim arasında kaldığını ifade eden ve bize düşüncelerimizi soran kardeşimize, haksızlığa karşı durmasını ve dokuz köyden kovsalar da doğrudan yana olmasını tavsiye ederiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.