Dil üzerinden din mayasını bozmak
Dil üzerinden din mayasının bozulması için ilk darbeyi harf devrimiyle yedi bu millet. Bir gecede yedi düvelden koptuk.
Elimizi kolumuzu sallayarak gittiğimiz topraklara varamadık. Sadece yedi düvelle değil, evlerimizde de söz ve yazı koptu.
Ne dedelerimizin elleri rafa uzanıp bir kitap indirdi ne de babalarımız, analarımız, kendilerinde kıpırdanacak derman buldu.
Herkes birbirine boş gözlerle anlamsız anlamsız baktı. Bu bakışlar, ileride olacakların çözümsüzlüğü ve çaresizliğiydi.
Harf devrimi din mayasını bozacaktı. Aklı erenler böyle diyordu. Denilenler kısa sürede gerçekleşti ve din mayası bozulmaya başladı.
Yetmiş yıldır süren siyasi, ekonomik ve kültürel kavganın ana temelinde, işte bu din mayasının bozulması vardır.
¥
Mardin’deki “Münazarat” sempozyumunda bu mesele de gündeme geldi.
Bediüzzaman bugünleri görerek; “din birliğine” dikkat çekmiş; “Zaman imanı kurtarma zamanı” diyerek şunları söylemişti:
“Arapça vacip, Türkçe lazım, Kürtçe caiz.” Arapça din diliydi. Din dili ortaktı, ana diller de insanoğlunun doğuştan hakkıydı.
Din dilinde birleştikten sonra ana diller, din dili etrafında büyük zenginlikti.
Bu zenginlik; kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasi yollarla bertaraf edilemeyince, her on yılda yapılan darbelerle, tarih ve din birliğimiz üzerine oyunlar sahneye konuldu.
Oysa asırlardır Kürtlerle Türkler, Türklerle Kürtler, iç içe yaşamış, kimsenin aklına ne etnik kökenleri ne de dilleri gelmemişti.
Kimse kimsenin ırkına diline bakmadan kız alıp kız vermiş, camide saf tutmuş, cenazesinde ağlamış, düğününde oynamıştı. Bu kucaklaşmanın sebebi din ve tarih bağıydı.
Bu birliktelik üzerine oynanan oyunlar kâr etmeyince, bu sefer devreye malum terör örgütü sokularak, içerideki ve dışarıdaki güçlerine ihale edildi.
¥
Halkın böylesine fırkalara bölünmesinin ilk temelini, tek parti döneminde CHP atmış ve toplumu sınıflara ayırmıştı. Bu beş sınıf şöyleydi.
“Köylüler. Gayrimüslimler. Aleviler. Kürtler. Mütedeyyin insanlar.”
CHP zihniyetine ve onların beslemelerine göre bu sınıflar hep suçluydu. Mesela köylüleri bir dönem şehir merkezine sokmamışlardı.
Gayrimüslimlerin çektiklerini bilmeyen yoktur. Varlık vergisinden sürgünlere kadar neler yaşandığı meydanda.
Alevileri ehli beyt bağlılığından uzaklaştırıp, dini değerlere yabancı eylediler. Kürtleri ise bölecek bir şey bulamayınca dillerini yasakladılar.
Mütedeyyin insanlara gelince; Kur’an-ı Kerim başta olmak üzere tüm dini değer yargıları sorgulandı ve yasaklandı.
Silah zoruyla yaptıramadıklarını sinemayla, televizyonla, tiyatroyla ve eğitim yoluyla yapıp, halkın inançlarıyla alay ettiler.
Kısaca meselenin özü şu:
Bediüzzaman Said Nursi yine taa o günlerden bugünleri işaret etmiş ve “kardeşlik” üzerinde durarak, toplumun bütün kesimlerini ikaz etmiştir.
İşte nihayet geçmişin yaraları, devlet millet eliyle sarılmaya başlanır hale gelmiştir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.