Ahmet Kekeç

Ahmet Kekeç

İntikam saati

İntikam saati

Postmodern darbe soruşturmasının “ilk dalga tutuklamaları” dün başladı.

Bunun, belli ki, ikincisi, üçüncüsü, belki dördüncüsü olacak.

Başlık olarak seçtiğim “intikam saati”, bu soruşturmanın “intikam fırsatına” dönüştürülmemesi gerektiğine ilişkin bir “temenni”yi yansıtıyor, başka da bir amacı yoktur.

Hele, “Bu darbenin basın ayağı var, siyaset ayağı var, sermaye ayağı var” gibi, “hedef dağıtacak” işlere hiç tevessül edilmesin.

İçinden çıkamayız...

Bu bir “dönem soruşturması” değildir.

Bir darbe soruşturmasıdır.

Darbe soruşturmalarında izlenecek yol izlenmeli, “hukuk dışı” işleri saptanmış kişi ve kuruluşlar, “hukuki yargılama” çevresinde yargılanmalıdır. Budur...

Elbette, 28 Şubat’ın bir medya ayağı vardı.

Bir sermaye ayağı vardı.

Bir siyaset ayağı vardı.

Denilebilirse, 28 Şubat, “siyaset-medya-sermaye” ortaklığının desteğiyle kotarılmış bir darbeydi. Soruşturulması gereken şey, destekçi kişi ve kuruluşların, darbeyi tedvire memur odaklarla (TSK içindeki darbe cuntasıyla) kurduğu “organik ilişki” olmalıdır.

Bu cümleden olarak, saptanmış her “ilişki”, muhakemeye konu edilmelidir.

Bitti...

Soruşturma kendi kulvarında devam etsin... Başka kimler tutuklanacak, iş nerelere kadar uzanacak, “tutuklananlar” listesine dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’yla, Başbakan’a “pezevenk” diyen ağzı bozuk general de dahil edilecek mi, “Evet, bu bir postmodern darbedir” diyen Tümgeneral Erol Özkasnak ne olacak, Balyoz’cu Çetin Paşa’nın BÇG’deki üstün başarıları nasıl bir muhakemeye tabi tutulacak? Bekleyelim, görelim...

Fakat, 28 Şubat’a, bir de “ahlak yargılaması” gerekiyor.

Bu yargılamanın bir müeyyidesi yok.

Bir “tecziye mekanizması” da yok ve henüz icat edilmedi.

Kafadan “tutukluluk” gerekmediği için, sınırları geniş tutulabilir.

Kimi medya organları, kimi gazeteciler, kimi sivil toplum kuruluşları, kimi siyasetçiler bu yargılamaya dahil edilebilir.

Hemen aklıma, postmodern darbe sürecinin gözde gazetecileri, gözde siyasetçileri, gözde sivil toplum kuruluşları geliyor.

Bir de “gözde sanatçılar” vardı.

Biri, 10. Yıl Marşı’nı formatlayıp tedavüle sürmüştü.

Biri, başörtüsü karşıtı nümayişleri örgütlüyordu.

Biri de Tandoğan meydanına topladığı kalabalıklara “yiğidim aslanım” çektiriyordu.

Muhtemel bir “ahlak yargılaması” kapsamına, mutlaka bu sanatçılarımız da alınmalı, nasıl bir vicdan taşıdıkları teşhir edilmelidir.

Bir de meslektaşlarımız var...

Hani patronları, “28 Şubat sürecinde ordunun müdahalesi sonucu istifaya zorlanan İslamcı koalisyon hükümetine karşı benim medya organlarım savaş verdi” demişti ya...

Bu savaşın “malzemeleri”, yani andıçlar, atılan manşetler, hayat karartan haberler, “Paşa beni aradı, dedi ki...” şeklinde başlayan makaleler teşrih masasına yatırılmalı, emeği geçen arkadaşlar rezil kepaze edilmelidir.

Bir “ahlak yargılaması” başlayacaksa, dönemin CHP Genel başkanı Deniz Baykal da unutulmamalıdır...

Baykal, “28 Şubat sürecinde ordu, sivil kamuoyunun oluşmasına sağlamış, önemli bir baskı grubudur” diyerek, bütün 28 Şubat günahlarını aklamıştı.

Mutlaka hatırlanmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Kekeç Arşivi