İntikam saati
Postmodern darbe soruşturmasının ilk dalga tutuklamaları dün başladı.
Bunun, belli ki, ikincisi, üçüncüsü, belki dördüncüsü olacak.
Başlık olarak seçtiğim intikam saati, bu soruşturmanın intikam fırsatına dönüştürülmemesi gerektiğine ilişkin bir temenniyi yansıtıyor, başka da bir amacı yoktur.
Hele, Bu darbenin basın ayağı var, siyaset ayağı var, sermaye ayağı var gibi, hedef dağıtacak işlere hiç tevessül edilmesin.
İçinden çıkamayız...
Bu bir dönem soruşturması değildir.
Bir darbe soruşturmasıdır.
Darbe soruşturmalarında izlenecek yol izlenmeli, hukuk dışı işleri saptanmış kişi ve kuruluşlar, hukuki yargılama çevresinde yargılanmalıdır. Budur...
Elbette, 28 Şubatın bir medya ayağı vardı.
Bir sermaye ayağı vardı.
Bir siyaset ayağı vardı.
Denilebilirse, 28 Şubat, siyaset-medya-sermaye ortaklığının desteğiyle kotarılmış bir darbeydi. Soruşturulması gereken şey, destekçi kişi ve kuruluşların, darbeyi tedvire memur odaklarla (TSK içindeki darbe cuntasıyla) kurduğu organik ilişki olmalıdır.
Bu cümleden olarak, saptanmış her ilişki, muhakemeye konu edilmelidir.
Bitti...
Soruşturma kendi kulvarında devam etsin... Başka kimler tutuklanacak, iş nerelere kadar uzanacak, tutuklananlar listesine dönemin Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayıyla, Başbakana pezevenk diyen ağzı bozuk general de dahil edilecek mi, Evet, bu bir postmodern darbedir diyen Tümgeneral Erol Özkasnak ne olacak, Balyozcu Çetin Paşanın BÇGdeki üstün başarıları nasıl bir muhakemeye tabi tutulacak? Bekleyelim, görelim...
Fakat, 28 Şubata, bir de ahlak yargılaması gerekiyor.
Bu yargılamanın bir müeyyidesi yok.
Bir tecziye mekanizması da yok ve henüz icat edilmedi.
Kafadan tutukluluk gerekmediği için, sınırları geniş tutulabilir.
Kimi medya organları, kimi gazeteciler, kimi sivil toplum kuruluşları, kimi siyasetçiler bu yargılamaya dahil edilebilir.
Hemen aklıma, postmodern darbe sürecinin gözde gazetecileri, gözde siyasetçileri, gözde sivil toplum kuruluşları geliyor.
Bir de gözde sanatçılar vardı.
Biri, 10. Yıl Marşını formatlayıp tedavüle sürmüştü.
Biri, başörtüsü karşıtı nümayişleri örgütlüyordu.
Biri de Tandoğan meydanına topladığı kalabalıklara yiğidim aslanım çektiriyordu.
Muhtemel bir ahlak yargılaması kapsamına, mutlaka bu sanatçılarımız da alınmalı, nasıl bir vicdan taşıdıkları teşhir edilmelidir.
Bir de meslektaşlarımız var...
Hani patronları, 28 Şubat sürecinde ordunun müdahalesi sonucu istifaya zorlanan İslamcı koalisyon hükümetine karşı benim medya organlarım savaş verdi demişti ya...
Bu savaşın malzemeleri, yani andıçlar, atılan manşetler, hayat karartan haberler, Paşa beni aradı, dedi ki... şeklinde başlayan makaleler teşrih masasına yatırılmalı, emeği geçen arkadaşlar rezil kepaze edilmelidir.
Bir ahlak yargılaması başlayacaksa, dönemin CHP Genel başkanı Deniz Baykal da unutulmamalıdır...
Baykal, 28 Şubat sürecinde ordu, sivil kamuoyunun oluşmasına sağlamış, önemli bir baskı grubudur diyerek, bütün 28 Şubat günahlarını aklamıştı.
Mutlaka hatırlanmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.