O para, Güven Erkayanın ailesinden tahsil edilmelidir!
28 Şubat denildi mi; akla ilk gelen isimler elbette Çevik Birdir, Erol Özkasnaktır, Doğu Silahçıoğludur, Doğu Aktulgadır... Ama, son günlerde tüm bu generallerden söz ediliyor da, meselâ, Güven Erkayanın adını anan yok!..
Oysa Güven Erkaya;
28 Şubatın 1 Numarasıdır!..
Erkaya, bu darbenin Abisidir, Akıl Hocasıdır!..
28 Şubatla ilgili hangi taşı kaldırırsanız, altından Güven Erkaya çıkar!
Zira, Batı Çalışma Grubu onun komutanlığında kurulmuştur... Hükümeti tehdit eden açıklamaları en çok yapan odur... Öyle bir Erbakan düşmanıdır ki; bu düşmanlığını hem söylemleriyle, hem de eylemleriyle göstermiştir.
BANA RAKI GETİR!
Bilirsiniz;
İrticaya karşı verdiği mücadelenin sembol eylemi rakı istemektir.
Olayı biliyorsunuz...
1996 Ağustosunda yapılan YAŞ toplantısının sonunda, Erbakan Hoca; YAŞ üyesi komutanlara Başbakan olarak yemek veriyor.
O yemekte, bütün misafirlere portakal suyu ikram ediliyor... Güven Erkaya, Erbakanın ipliğini pazara çıkarmak(!) için, emir subayı olan Kaya Albayı çağırıyor ve emir veriyor:
Git, bir rakı al da getir!
Gerisini, Güven Erkayanın kendi ağzından dinleyelim;
Biraz sonra garson bir kadeh rakıyı, görünmesin diye peçete kâğıdına iyice sarılmış olarak getirdi... Bardağın etrafındaki peçeteyi çıkarıp, garsonun eline tutuşturdum ve Bu böyle daha güzel gözüküyor diyerek gülümsedim.
Rakıdan bir yudum aldım. O sırada Genelkurmay Başkanı geldi. Başbakan onu doğrudan yemek masasına aldı.. Ben de, sofrada yerime oturdum. Rakı bardağımı da önüme koydum. Her masanın başında iki garson bekliyor ve kimseye sormadan bardaklara portakal suyu dolduruyorlardı.
Genelkurmay Başkanının bardağına da portakal suyu koydular, ama o, Ben şarap içeceğim dedi. Bana portakal suyu koymak istediklerinde garsona, Ben rakıya devam edeceğim, sen şu rakı şişesini servis masasına koy, kadehim boşaldıkça doldurursun diyerek karşı çıktım.
Portakal suyu servisi bitti, yemeğe geçilmeden evvel basın ve medya mensuplarını içeri aldılar. Ben rakıyı ön plana geçirdim, etrafındaki bardakları kenara çektim.
Genelkurmay Başkanının şarabı, fotoğrafçılar gittikten sonra geldi. Resim ve film çekenler baktılar ki, bir tek benim önümde içki var, hepsinin ilgisi benim rakı kadehime yöneldi. Benim rakı kadehi ertesi günkü haberlerin de odak noktasını oluşturdu. Böylece Erbakanın oyunu bozulmuş oldu.
Yemek bitti, eve geldim.
Yatmak üzereyken telefon çaldı.
Genelkurmay Başkanı telefondaydı; Aferin Güven, rakı istemekle çok iyi yaptın. Ben de biliyorsun şarap isteyip içtim dedi.
Bu; Refah Partisiyle, iktidardaki ilk karşılaşmam idi.
Güven Erkaya;
İşte böyle bir laikçi idi!..
İşte böyle bir irtica düşmanı idi.
Türkiyeyi, rakı içerek kurtaracağını sanan laikçi bir vatanseverdi!.. Ona göre; portakal suyu içenler irticacı ve vatan haini idi!..
Herhalde anladınız;
Güven Erkaya liderliğindeki generaller, rakı ve şarap içerek, sarhoş kafayla yaptılar 28 Şubat Darbesini!.. Kafaları ayıkınca da, Erbakanı aramaya başladılar, iyi mi?..
Bana göre; 28 Şubatın sembolü, asla Sincanda yürütülen tanklar değildir... 28 Şubatın sembolü rakıdır, şaraptır!..
Mucidi de, Güven Erkayadır!..
GENELKURMAYIN PARALARI ADDYE
Madem Güven Erkayadan açtık sözü, devam edelim öyleyse...
Efendim, Tansu Çillerin eski danışmanlarından Hüseyin Kocabıyık son günlerde 28 Şubat hatıralarını kaleme alıyor... Yeni Asır gazetesinin 15 Nisan tarihli nüshasında, Bir 28 Şubat İcraatı Daha başlıklı bir yazı kaleme almış ve Güven Erkayanın bilinmeyen bir icraatından söz etmiş...
Ne yalan söyleyeyim;
Kendimi, bir Güven Erkaya Uzmanı zannederdim... Ama, Erkayanın terörle mücadeleye ayrılan paraları iç ettiğini ben de bilmiyordum.
Hüseyin Kocabıyık yazmış da öğrendim.
Efendim, yazı şöyle:
Kesin olarak bilmesem ve inanmasam bu yazıyı yazmazdım.
28 Şubat madem yargılanıyor, bütün gerçeklerin ortaya çıkması tüm toplumun yararınadır.
İşte şimdi 28 Şubatın bilinmeyen bir tarafını daha açıklıyorum...
Herkesin bildiği bir gerçek, 28 Şubatta hangi taşı kaldırsan altından şimdi hayatta olmayan devrin Deniz Kuvvetleri Komutanı Güven Erkaya çıkar.
28 Şubatın yasadışı örgütlenmesi Batı Çalışma Grubu onun komutanlığında kuruldu.
Kamuoyuna en sivri açıklamaları o yaptı.
Hükümeti MGKda ve dışarda en fazla o tehdit etti.
Başbakanı rakı muhabbetiyle küçük düşürmek için özel bir çaba gösterdi.
MGKda Başbakan Erbakana nasıl el hareketleri yaptığını, aynı kurulun üyesi Meral Akşenerden dinledim ben.
Güven Erkaya öldü gitti, eğer hayatta olsaydı onun sicilini biraz daha açardık ve kendimizin batırdığı Kocatepe Muhribinden başlardık.
Güven Erkaya 28 Şubatın en militan generaliydi.
28 Şubat evrakının yıllar sonra Gölcük Donanma Üssünden çıkması tesadüfi değildir.
Ama General Erkayanın marifetleri sadece 28 Şubatta yaptıklarıyla da sınırlı değil.
Daha komutanlıktan ayrılmadan 28 Şubat sonrası için çalışmalar da yapmıştır.
Bu çalışmalardan birisi de Atatürkçü Düşünce Derneğinin yurt sathında ve Avrupada örgütlenmesidir.
Bu çalışmaları; bilin bakalım hangi parasal kaynağı kullanarak yaptı Güven Erkaya?
Genelkurmay Başkanlığının terörle mücadele için ayırdığı yasal ve örtülü kaynakları kullanarak.
Milyonlarca lira kaynak kullandı bu hesaplardan Atatürkçü Düşünce Derneği kurmak için.
Bu çalışmalar için Avrupaya gitti... Orada kurulan derneklerin hepsi Güven Erkaya tarafından kurulmuş ve finanse edilmiştir.
KIVRIKOĞLU DURDURDU
Ta ki General Karadayının yerine Hüseyin Kıvrıkoğlu gelene kadar.
Kıvrıkoğlu Paşa bu harcamaları görünce çok fena sinirleniyor.
Zira Kıvrıkoğlu ciddi bir komutandır. Bakmayın siz onun 28 Şubat bin yıl sürecek filan dediğine, bildiğim kadarıyla darbeci bir asker de değildir.
Güven Erkayanın yaptığı şeyin hem askerin görevi olmadığını hem de suç olduğunu bildiği için bu çalışmayı hemen durduruyor.
Evet, 28 Şubatın en militan generali Güven Erkaya, Genelkurmayın örtülü ve açık fonlarını kullanarak Türkiye ve Avrupada Atatürkçü Düşünce Dernekleri kurdu.
Yeni Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu da buna tepki gösterdi ve bu çalışmayı durdurdu.
28 Şubat soruşturmasında bunun da araştırılması gerekiyor.
Çünkü harcanan o paralar milletin parası...
Bu derneği, biz en son darbe tezgahlamak için Cumhuriyet mitingleri yapanların arasında görmedik mi?
Başkanları halen darbecilik suçuyla yargı önünde hesap vermiyor mu?
28 Şubat, Güven Erkaya, ADD, Cumhuriyet mitingleri, Şener Eruygur, Ergenekon, Balyoz ve Genelkurmay bütçesinden harcanan paralar...
Bütün bunları zihin tuvalinize bir resmedin bakalım, ortaya ne çıkıyor?..
Evet, Hüseyin Kocabıyıkın, Yeni Asırdaki yazısı böyle... Dediği şu:
Güven Erkaya; terörle mücadeleye ayrılan parayla Atatürkçü Düşünce Derneğini finanse etmiştir... Yurt içinde ve yurtdışında kurulan bütün ADDler, Güven Erkaya tarafından örgütlenmiştir!..
Madem 28 Şubat araştırılıyor, o halde Erkaya eliyle ADDye aktarılan milletin parası da araştırılmalıdır.
MALVARLIĞI DA ARAŞTIRILMALI
Kocabıyıka aynen katılıyorum.
Hatta, Yetmez diyorum.
Evet, yetmez!..
Terörle mücadele için ayrılan para, Erkayanın kendi parası olmadığına, yani kendi cebinden çıkmadığına göre, bu para ADDden ve varislerinden tahsil edilmelidir!..
Hatta ve hatta;
Erkaya ailesinin malvarlığı da yeni baştan masaya yatırılmalıdır.
¥ Malûm, Güven Erkaya, ölmeden önce Etiler Alkentte, değeri 1.5 milyon dolar olan lüks bir daire satın almıştı... Güven Erkayanın, hangi parayla satın aldığı merak edilen bu dairede eşi Gülden Erkaya tek başına oturuyor.
¥ Erkaya ailesinin, yine Alkentte ikinci bir dairesi bulunuyor. Onun değeri de, 2 milyon dolar civarında!..
Pardon, pardon...
¥ Daha önce Etiler Alkentte 2, Ulus Kibele Konutlarında ise 1 dairesinin olduğu belirlenen Erkaya ailesinin Etilerdeki Aktek Sitesinde 4. bir dairesi daha varmış, iyi mi?!?
HANGİ PARAYLA ALDILAR?
Şimdi sormak gerekmez mi;
Güven Erkaya veya ailesi; Alkent Kibele ve Aktek Sitesindeki, toplam bedeli 5 milyon doları bulan lüks daireleri hangi parayla satın aldı?..
Öyle ya;
Erkaya, görevde olduğu dönemde 2.100 dolar maaş alıyordu... 2.100 dolarlık maaşla, 5 milyon dolarlık bu daireler nasıl alındı?..
Buyursunlar, cevabını versinler!..
Şimdi diyeceksiniz ki;
Adam öldü gitti... Şimdi ADDye aktardığı parayı ailesinden istemek de neyin nesi?.. Ortada bir suç varsa, bunun faturasını ailesi niye ödesin?
Siz de haklısınız...
Ama, ben de derim ki; Erkayanın rantını yiyen bir aile, müsaade edin de faturasını da ödesin!..
Ne yani;
Oturdukları veya kiraya verdikleri o lüks daireleri kendileri mi aldılar?.. Hepsi Erkayadan miras!..
Kaldı ki;
O evlerin alımında da, pekalâ terörle mücadele parası kullanılmış olabilir!..
Bu da araştırılmalıdır!..
HAKKIMIZI HELÂL ETMEYİNCE!
Hatırlarsınız... Güven Erkaya öldükten sonra, 28 Şubattaki icraatlarını hatırlatıp, demiştik ki;
Hakkımızı helâl etmiyoruz.
Vayy sen misin bunu diyen?..
Resmen linç girişimine maruz kalmıştık... Hiç, ölünün arkasından konuşulur muymuş?..
Biz de cevap vermiştik;
Evet, dinin buyruğu Ölülerinizin arkasından konuşmayın şeklindedir... Ama Güven Erkaya bizim ölümüz değil ki!..
Sağlığında da bizden değildi,
Öldükten sonra da!..
Derken, Erkaya rantını yemeye devam eden ailesi, hakkımızda dâvâ açtı...
Mahkeme karar verdi:
Hakkımızı helâl etmiyoruz diyen Akit gazetesi ve yazarları Abdurrahman Dilipak ile Hasan Karakaya suçludur, manevi tazminat ödemelidirler!
Mahkemenin bu kararı üzerine Erkaya ailesi ne yaptı biliyor musunuz?.. Dilipak ve benim evlerime haciz koydurdu...
Dâvâ hâlâ devam ediyor!..
O PARADA YETİMİN HAKKI VAR!
Merak ediyorum;
Bizim evlerimizi hacizle sattırıp, alacakları parayı ne yapacak Erkaya ailesi?.. Güven Erkayanın anısına, götürüp Atatürkçü Düşünce Derneğine mi verecekler yoksa Etilerde lüks bir daire daha mı alacaklar?..
Orasını bilmem...
Bildiğim şu ki:
Erkaya ailesinin malvarlığı bir an önce masaya yatırılmalı ve o mal-mülkte terörle mücadele parası var mıdır, yok mudur araştırılmalıdır!..
Yok bile olsa, o lüks daireler sattırılıp, ADDye aktarılan para kendilerinden tahsil edilmelidir...
Öyle ya;
O para, milletin parası!..
O parada yetimin hakkı var!..
Sakaryada neler oluyor?
Bazı vatandaşlar, dün arayıp; Hürriyetten Yalçın Bayere cevap vermeyecek misiniz? dediler... Ne cevabı? deyince, Senden söz etmiş dediler... Acaba nasıl söz etmiş?.. Telefonlar üzerine, açtım Hürriyeti, Yalçın Bayerin Sakaryada mobbing başlıklı yazısını okudum...
Yalçın Bayer, özetle; Sakarya Üniversitesi Cumhurbaşkanı Abdullah Gülün bıraktığı gibi değil... Üniversitede bazı hocalar taraf oluşturmuşlar, keyfi olarak karar veriyorlar, kimsenin huzuru yok... Sanki, rektöre karşı bir kamplaşma var diye yazmış...
Haa, yazının benimle ilgili kısmı da şu: Üniversitedeki huzursuzluğu anlayabilmek için; Hasan Karakayanın 10.1.2012 tarihli Akitteki yazısını mutlaka okumak gerekiyor. (...) Danıştay saldırısına da ışık tutan Karakayanın belgesel nitelikteki bu yazısı çok önemliydi ama niye sessiz kalındığını anlamak mümkün değil.
Yalçın Bayerin yazısı, bu minval üzre devam ediyor... İyi de, bu yazının nesine cevap vereyim ben?.. Ne yani; Böyle bir yazı yazmadım mı diyeyim?.. Yalçın Bayer, nihayetinde; Sakarya Üniversitesi ile ilgili bazı iddialar atmış ortaya... Benim eski bir yazımı da kaynak göstermiş... Sadece teşekkür ederim kendisine...
Doğru söze hacı emmin ne desin?!?..