Erdoğanın belgeleri ne ki... Daha neler var, neler!
Ne enteresan değil mi?.. Başbakan Tayyip Erdoğanın; CHPnin tek parti iktidarı döneminde, yani 1926-1950 yılları arasında toplam 1910 cami ve mescidin; ahır, parti binası, tuvalet ve hatta pavyona dönüştürüldüğünü söylediği Salı gününden bu yana bu konuya girmek istiyor ama bir türlü fırsat bulamıyordum...
Malûm, bu tartışma; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlunun; CHP tarihinde ahıra çevrilmiş tek bir cami yok demesi üzerine başlamış, Başbakan Erdoğan da, 24 Nisan Salı günkü AK Parti Grup Toplantısında, tek parti dönemindeki camilerle ilgili 9 belgeyi açıklamış ve Camilerin kapatılması; müzeye, depoya, ahıra dönüştürülmesi 19 Kasım 1935te çıkarılan bir yasa ile başladı. 1926-1950 yılları arasında 513 cami, üzerlerinde cami olan 327 arsa ve bin 70 mescid satıldı diye konuşmuştu...
Dönemin gazete kupürlerini gösteren ve Kılıçdaroğlu bunlara iyi bak diyen Erdoğan; sözlerini şöyle sürdürmüştü:
Muğlada kapatılan camide, kadın oynatılıp şarap içilmiştir. Kahramanmaraşta 1945te Ulu Cami kapatılmıştır. 1947de Şekerli ve Hatuniye camileri kapatılmış, biri ambar, diğeri karakol yapılmıştır.
Yazının başında dediğim gibi;
Ben de bu konuya girmek, ibadet dışı amaçlarla kullanılan camilerden örnekler vermek istiyordum... Araya başka konular girince, cami konusu kaynadı gitti...
POSTACI KAPIMI ÇALDI
Derkeeen...
Dün sabah saatlerinde, daha yataktan bile kalkmadan, postacı çaldı kapımı...
Getirdiği zarfın üzerinde Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı ve Soruşturma yazıyordu... Bana, yani Şüpheli Hasan Karakayaya geliyordu...
Okuyunca öğrendim ki;
Kamer oğlu Yemuşdan olma Kemal Kılıçdaroğlu ile Hasan oğlu Kazelden olma Erdoğan Toprak ve Cevat kızı Bahardan olma Bihlun Tamayligil, benden şikâyetçi olmuşlar.
Niye şikâyetçi olmuşlar?..
Çünkü efendim;
27 Kasım 2011 tarihli yazımda, CHP, cami düşmanı demişim... CHPnin; camileri tuvalet ve meyhane yaptığını yazmışım... CHPnin avukatı Şenal Saruhan da, oturmuş ve bir suç duyurusu metni hazırlayıp, göndermiş savcılığa;
Hasan Karakaya, yazısında somut bir bilgi vermemekte, asılsız yazılar ile inançlı insanlarımızın kin ve düşmanlık duygularını tahrik etmekte... Bu yüzden, hakkında dâvâ açılmasına!..
Savcılık; benim de ifademi aldıktan sonra CHPlilerin suç duyurusunu incelemiş ve takipsizlik kararı, yani kovuşturmaya yer olmadığına dair karar vermiş... Ama, dün yaşadığım bu olay, beni; cami konusuna yeniden girmeye mecbur etti...
Yazamadığım olayı yazmam için, demek ki, postacının kapımı çalması lâzımmış...
Suç duyurusu metninde, beni somut bilgi vermemek ve asılsız yazılar yazmakla suçlamışlar.
Bütün yazılarım belgelidir ama, farzedelim ki doğru söylüyorlar...
O halde, ben, bu defalık olayın dışında kalayım ve başkaları ne söylemiş, onları aktarayım...
Efendim, elimde daha önce de bahsettiğim Fahrettin Gün tarafından hazırlanan ve Beyan Yayınları tarafından basılan bir kitap var...
Adı, CHP ve Din
Kitap, merhum Eşref Edibin yazılarından oluşturulmuş...
Merhum Eşref Edib; 2. Meşrutiyetin ilanından sonra yayınlamaya başladığı, 183. sayısından sonra ise Sebilürreşad adını verdiği derginin sahipliğini ve yazı işleri müdürlüğünü yapmış... Derginin başyazarlığını ise, millî şairimiz merhum Mehmed Akif Ersoy üstlenmiş...
Sebilürreşad, sık sık kapatılmak zorunda kalınsa da, yayınına uzun yıllar devam etmiş!.. 1940lı yıllardan itibaren ise, yayın faaliyetlerini hızlandırmış...
Merhum Eşref Edib, yazılarında sadece CHPyi değil, Demokrat Partinin laiklik uygulamalarını da yerden yere vurmuş!..
İşte, Fahrettin Gün, 1948-1966 yılları arasındaki Sebilürreşadlardaki yazıları derlemiş ve günümüz insanına kazandırmış!
Ben, gündemde olduğu için, bugün kitaptaki CHP ile ilgili yazılardan bir kesit sunmak istiyorum.
Hele okuyun da karar verin;
Bakalım dünkü CHP ile bugünkü CHP arasında fark var mı?..
GÜNALTAYA CEVAP
Aşağıda okuyacağınız satırlar, CHP ve Din adlı kitabın, 269, 270, 271 ve 272. sayfalarından alınmıştır...
Ama önce, bir açıklama:
Merhum Eşref Edib, bu satırları, CHPli sabık Başbakan M. Şemsettin Günaltaya cevaben yazmıştır!..
Çünkü Günaltay, İzmit CHP Kongresinde şöyle demiştir:
Biz, dine bütün ulviyet ve kutsiyetle inanmış olduğumuz için, onu siyasî ihtiraslarla lekelemeyecek bir yükseklikte tutmayı hedef edinmişizdir!.. Dini, siyasete karıştırmayacağız!.. (...) Din, müminin vicdanıyla Allah arasında bir sırdır!
Ne kadar da tanıdık bir ifade değil mi?.. Bugünkü CHPliler de, aynısının tıpkısını söylemiyorlar mı?..
Peki;
Merhum Eşref Edib neler söylemiş?..
Şemsettin Günaltaya sorarız demiş ve başlamış sormaya:
Mekteplerden din derslerini kim kaldırdı? Müslüman çocuklarını dinsiz, imansız yetiştirmek isteyen kimdi?
Mekteplerde din ile, Allah ve Peygamberle istihza eden, çocuklara komünist fikirlerini aşılayan kimdi?
İçlerinde Kuran âyetleri yazılı diye din kitaplarını memleketin her tarafında toplatıp imha eden, Kuran cüzü satanları tehdit eden, Kuran cüzlerini parçalatıp yaktıran kimdi?
Bütün İslâm din müesseselerinin kapılarına zincir vuran, içki sofralarında Bugün, kırk bin softanın ocağını yıktık diye övünenler kimlerdi?
Ezan-ı Muhammediyi Kuran lisanı ile okuyanları, camilerde Allahü ekber diye kâmet getirenleri zindanlarda çürüten, tekbir sadalarını hortlamakla vasıflandıran kimdi?
Din namına cemiyet teşkilini men eden, öte taraftan Hıristiyanları, Yahudi ve masonları istediği gibi cemiyet teşkil etmekte serbest bırakan, ahkâm-ı diniyeden bahsedenleri dehşete düşürmek için katillere, canilere verilen cezayı onlara reva gören kimdi?
Camilerde, Kuran okuyan ve okutanları cûrm-i meşhud mahkemelerine sevk eden, çocukları, Kuran okuyan hafızları karşıdan dinlemekten bile men eden kimdi?
AYASOFYADAKİ LEVHALAR
Millet kürsüsünden Din zehirdir diye bağıran, Bu milletin kafasından din fikrini sökmek için bize daha otuz sene lâzım ve Benim dinsizliğim taassup derecesindedir diye dine karşı daha büyük suikastler hazırlayan, Peygamberin Medinede koyduğu âyetler devletçiliğe aittir, bizi alâkadar etmez diyen Başbakanlar kimlerdi?
Halkevlerine dini eserlerin girmesini yasak eden, Mecliste bir milletvekilinin millet kürsüsünden söylediği vechile milletvekillerine Allah bile dedirtmeyen kimdi?
Din ûlemasını, din adamlarını tahkir ve tezlil eden, sefalet içinde süründüren, dilenecek hale getiren kimdi?
Alay sancaklarında yazılı olan kelime-i tevhidi, alay imamlarını ve alay müftülerini kaldıran kimdi?
Ayet yazılı âbideleri, kitapları parçalatan, Ayasofyada Allah, Muhammed ve Hulefa-i Râşidin isimleri yazılı levhaları asırlardan beri durduğu yerlerden indiren, cami dışına çıkarıp görünmez bir yerde parçalatmak isteyen, fakat kapıdan çıkmadığı için caminin bir köşesine atan, Bulgaristanda dünyanın her tarafından gelen muhtelif Hıristiyan murahhaslardan mürekkep toplantıya buradan hususi murahhas gönderen, oradaki kararlar mucibince Ayasofyayı camilikten çıkarıp müze haline getiren, Amerikadan mimarlar celbedip; Allah, Peygamber ve Hulâfa-i Raşidin levhalarının arkasındaki Bizans putlarını bin itina ile meydana çıkaran kimdi?
(Bulgaristanda toplanan Bizans Eserlerini İhya Kongresinde neler konuşulduğu, nelere karar verildiği, buradan kimin emri ile ve hangi milletvekili murahhas olarak gittiği hakkında müteveffa Bulgaristanlı avukat Halil Beyin verdiği raporlar, Ankara Erkan-ı Harbiye arşivinde mahfuzdur. Yunan sefirine Ayasofyanın müze yapıldığını söyledikleri zaman: Nasıl olur? demiş, inanmamış, sevincinden çılgına dönmüş!..)
Zikrullah ile meşgul olan yerleri kapatan, din ve millet ulularının türbelerini set eden, din ve millet düşmanı farmason localarını açan kimdi?
GARDIROP YAPILAN CAMİ!
Park Otelde müzik çalarken ve dans ederken, Mimar Sinan asarından Ayaz Paşa Camiinde ezan okunmaya başlandığı sırada, öteden beri adet olduğu vechile müzik susunca Ne oldu? diye soran, Efendim, ezan okunuyor da, adet vechile hürmeten müzik sûkut etti cevabına karşı Haydi, devam! diye müzik ve dansı devam ettiren, daha sonra belediye amelesine minareyi yıktıran ve bir daha orada ezan okutmayan, camiyi de Park Otel artistlerinin elbise gardırobu yaptıran kimdi?
Bahçekapıda Hidayet Camiini Türk Ticaret Bankasının kokmuş deri deposu haline getiren;
Mercanda Sultanhanımın Samani Sani Camiini Ermeni ve Yahudilere veren, mihrabında bir Yahudi kızı oturtan, minaresini fabrika bacası yapan;
Unkapanındaki camiyi, Yahudi lastik tamirhanesi yaptıran;
Cerrahpaşadaki Şemseddin Molla Camiinin tabanlarını söktüren, odun deposu yaptıran;
Tahtakalede Sultan Fatihin kumandanlarından Saması Evvel Camiini paçavra deposu haline sokturan,
Şehzadebaşındaki Burmalı Mescit denilen ve minaresi dünyada emsali olmayan bir camiyi marangozhane yaptıran;
MAŞALLAHLARI BİLE KAZITTILAR!
Dolmabahçe Camiini müze haline getiren,
Şehreminide Halkevinin karşısında Sultan Fatihin ilk Cuma namazını kıldığı camiyi, karşısındaki Cumhuriyet Halk Partisini ziyaret sırasında Halk Partisinin şerefini ihlâl ediyor, kaldırın! diye Halk Parti Başkanı Ahmet Bicana emir veren,
Göksu Kasrı karşısında Sultan Aziz Camiinin bir akşam keyfi sırasında kaldırılmasını emreden, mihrabını dans salonu haline getiren,
Heybeli Camiindeki ezan sesinden rahatsız olarak yıkılmasını emreden,
Balatta Muhiddin Hamamî Camiinin mihrabını demirci ocağı yaptıran,
Çarşıkapıdaki Piri Camiini kalıpçı İstafana veren kimdi?..
Beytullahın, Kâbe-i Muazzamanın resimlerini camilerden ve kitapçılardan toplatan, camilerde mihrapların etrafındaki mumların üstünde yazılı Maşallah kelimelerini kazıtan kimdi?
Komünistlik teşekküllerini vücuda getiren, mekteplere komünistlik sokan, muallimlere dini tahkir ettiren,
Köy enstitülerini komünist muallimlerle dolduran, milliyetçi gençleri en ağır işkence altında inleten kimdi?
Süt ana ve süt kardeşle evlenmeyi men eden hükümleri, Ben süt ana, yoğurt ana tanımam diye istihfaf eden,
Yüzlerce milyon Müslümanın mukaddes Peygamberini Arap Mehmet diye alay mevzuu yapan kimdi, kimlerdi?
Evet;
Bütün bunları yapanlar kimdi, kimlerdi?
Söyleyiniz bakayım ey Halk Partisinin sabık Başbakanı?
Bunlar dine karşı hürmet hisleri ile mi, yoksa hakaret kastı ile mi yapıldı?
Bunların laiklikle ne münasebeti vardır?
Bunlar laikliğe, anayasaya, vicdan hürriyetine hatta insanlığa tamamıyle aykırı şeyler değil miydi?
Eğer esbah halefiniz Başbakanın istediği vechile bir otuz sene daha Halk Partisi milletin başında kalsaydı, Türkiyede İslâm dininin yerinde yeller esecekti.
HADİ CEVAP VERİN!
Evet, merhum Eşref Edibin soruları bunlar... Acaba, bu sorulara cevap verecek ve aksini iddia edecek bir CHPli var mı?..
Bir soru daha:
CHPde değişen ne?
Dünkü CHP ile bugünkü CHP arasında fark var mı?..
Ben göremiyorum!..
Eğer, yeni bir şey söyleyeceklerse, savcılığa suç duyurusu yapmalarına hiç gerek yok...
Söyleyeceklerini bana söylesinler ki;
Hem meramlarını rahat anlatsınlar, hem de yargıyı meşgul etmesinler!..
Hadi, söyleyin;
Merhum Eşref Edipin, Günaltaya hitaben yazdıkları yalan mı?
Buyrun, cevabınızı bekliyorum...
CHP... Cami... Temel ve pire!
Salihliden Emin Sert ağabeyin faksladığı CHP ve cami konulu yazıyı okuyunca; o meşhur fıkra geldi aklıma... Malûm; Temel, bilim adamı olmuş... Pireler üzerinde araştırma yapıyormuş... Onları eğitmeye başlamış...
Öyle bir eğitim vermiş ki; hangi komutu verse, pireler anında yerine getiriyor!.. Zıpla! Zıplıyorlar!.. Yürü! Yürüyorlar!.. Dur! Duruyorlar!.. Bunu başaran Temel, araştırmalarına devam etmiş... Pirelerin birer bacağını koparmış, zıpla demiş!.. Zıplamış pireler!.. Diğer bacaklarını da koparmış, yine zıplamışlar!.. Derkeeen, en son bacağa gelmiş sıra!.. Temel, onları da koparmış!.. Ve vermiş komutu: Haydi, zıpla!... Bakmış, pirelerde tık yok!.. Yürü! demiş, yine hareket yok!..
Hangi komutu verdiyse, pirelerin kıpırdamadığını gören bilim adamı Temelimiz, laboratuvar testlerini kaydettiği defterine şu notu düşmüş: Demek oluyor ki; pirelerin bütün ayakları koparıldığında kulakları da duymuyor!.. Sağır oliyler!
İşte, Emin Sert ağabey de, CHPli Akif Hamzaçebinin; İbadete açık olan hiçbir cami kapatılmamıştır sözüne cevap verirken, demiş ki; Elhak doğrudur... Önce ezanı yasakladılar... Sonra elif-beyi ve Kuran-ı Kerimi... Kuran ve din eğitimine de son verince, ortada cemaat kalmadı!.. Cemaat kesilince camileri de kapatıp, ahır yaptılar!
Aynen pireler gibi... Onların da, bütün ayakları koparıldığında kulakları duymuyormuş ya!.. Cemaati kesersen, camilere elbette gelen olmaz.