Kılıçdaroğlunun gezisi... Bosnada doğruyu söyler, Ankarada şaşar!
Önceki gün bir okuyucum aradı... Kendisinin CHPli olduğunu özellikle belirttikten sonra, ama dedi; Gazetenizi ve sizi sürekli takip ediyorum... En azından; İslâmî camianın CHPye nasıl baktığını anlamak için!..
Evet, CHPnin din ile bir sorunu var ve siz de bunu kıyasıya eleştiriyorsunuz... Yalnız, bunların çoğu Eski CHP döneminin uygulamaları... Biraz da Yeni CHPye baksanız... Meselâ, Kemal Beyin Saraybosna gezisini görmezden geldiniz... Oysa Kemal Bey, orada önemli etkinliklere imza attı, çok önemli mesajlar verdi... Bunları yazamaz mıydınız?
CHPli olduğunu özellikle belirten okuyucuma da söyledim; yoğun gündem arasında Kılıçdaroğlunun Saraybosna gezisini ıskalamışız... Ama ilgileneceğim, dedim...
Öyle ya;
Biz, yanlış bir şey yapıldığında nasıl eleştiriyorsak, doğru bir iş yapıldığında, desteklemesini de biliriz...
En azından;
Haber olarak verir, kayıtlara geçmesini sağlarız ki, ileride bakabilelim...
TEKKEDE BİR CHP LİDERİ!
Her neyse...
CHPli Okuruma da söz verdiğim gibi, Kemal Kılıçdaroğlunun Saraybosna gezisini, geziyi takip eden meslektaşlarımdan Mustafa Ünala sordum... Zamanın Ankara Temsilcisi olan Mustafa Ünala; Bu gezi de nereden çıktı? diye sorunca; Sayın Kılıçdaroğluna Saraybosna Üniversitesinden bir konferans daveti gelmiş... Onlar da, bu davetin kapsamını genişletmişler... Ortaya, hafızalara kazınacak 2 günlük bir gezi çıktı dedi.
Nasıl yani dedim; Kılıçdaroğlu, aynı Kılıçdaroğlu değil mi?..
Mustafa söylemedi ama, bana öyle geldi ki; Karakolda doğruyu söyler, mahkemede şaşar gibi bir durum var ortada!..
Peki, Saraybosnada neler yapmış ve neler söylemiş Bay Kılıçdaroğlu?.. Mustafa Ünal, bunlar için ister laiklik açılımı de, istersen Bosna açılımı de!..
Ama, şunu bilmeni isterim;
Sarı Saltık Tekkesi, ilk defa bir CHP lideri gördü... Buna Nehrinin doğduğu yamaçtaki 600 yıllık Sarı Saltuk Tekkesi, bizleri olduğu kadar; Kılıçdaroğlu ve kurmaylarını da çok etkiledi... O tekke, şu anda aslına uygun olarak bir Türk firması tarafından restore ediliyor.
Sizce de ilginç değil mi;
Tekkede bir CHP lideri!
Hani, CHPnin değiştiğine neredeyse ben de inanacağım... Eski CHP malûm... Camilerle birlikte tekke ve zaviyeleri de kapatmıştı!..
Eski CHPye göre;
Tekkeler, miskinler yatağıydı!..
Yeni CHPnin genel başkanı ise, bir tekkeyi ziyaret ediyor ve ona hayran kalıyor, iyi mi?..
Gelin de, bunu kayda geçirmeyin... İşte yazıyorum; CHP Genel Başkanının tekke ziyaret ettiği mevzusu lütfen kayıtlara geçsin!..
ORDUEVİNDE MEVLİD
Mustafa Ünala; Herhalde Mostar Köprüsünü de ziyaret etmişsinizdir... Başka nerelere gittiniz? diye sorunca; hangi birini sayayım dedi ve başladı anlatmaya;
Saraybosnadaki ilk günün programı şöyleydi: Fakirlere savaş sırasında dahi kesintisiz yardım eden Tetka Zilha Vakfında yemek ve kurban bağışı... Diyanet İşleri Başkanını makamında ziyaret... Hüsrev Begova İmam Hatip Lisesini ziyaret... Şehitler için mevlid okunması. Kurucusu Aliya İzzetbegoviç olan Milad-ı Müslüman Derneğini ziyaret... Dernek başkanının yemeğine katılım.
Ya ikinci günün programı?..
Onu da şöyle anlattı Mustafa;
İkinci gün akşam yemeği Mostarda tarihi Blagay Bektaşi Alperenler Tekkesinde yendi. Burası bir inziva mekânı. Asude bir yer.
Mevlide özel parantez açmak isterim. CHP, Saraybosnada mevlid okuttu. Orduevindeki mevlide, Kılıçdaroğluna eşlik eden partililer eksiksiz katıldı. Bosnanın güzel sesli hafızları, Türkçe ve Boşnakça ilahiler söyledi, Süleyman Çelebinin mevlidinden pasajlar okudu, Kuran-ı Kerim tilavet etti. Âdet olduğu üzere, Türkiyeden getirilen mevlid şekerleri ikram edildi. CHPden Muhammet Çakmak; üniformasında Türk bayrağı bulunan Boşnak askere, bunun ne anlama geldiğini sordu, aldığı cevap ilginçti: (Ben din subayıyım. Bu bayrak bunun işareti.)
O zaman anladık ki; bizim ay-yıldızımız, burada din subaylarının sembolü imiş...
Ve yine anladık ki;
Bosnada Müslüman olmakla Türk olmak, aynı anlama geliyor!..
ÖZEL ANLAM YÜKLEMEYİN!
Mustafaya göre;
Bay Kılıçdaroğlu, dinî ağırlıklı olan iki günlük gezisine özel anlam yüklenmesinden yana değilmiş... Adının açılım konulmasını da istememiş!.. Kim bilir, belki de CHP içindeki Ulusalcılardan korkmuştur!..
Mustafanın yorumu şu:
CHP lideri, adını açılım olarak koymasa da Saraybosna seyahati parti politikaları üzerinde kalıcı izler bırakacak... Buradaki mevlid, medrese ve tekke ziyareti unutulmayacak...
Deniz Baykal 1992 yılında CHPyi tekrar açtığında Bosnaya kamuoyunda çok ses getiren bir seyahat düzenlemiş, Boşnak kadınlarına iffetin simgesi beyaz başörtüsü dağıtmıştı. Bu seyahat uzun süre hatırlandı ve Baykalın olaylara bakışını etkilemişti... Ben, Kılıçdaroğlunun bu ziyaretini hem dış politikada, hem de laiklikte bir açılım olarak görüyorum.
Mu acaba?!?..
BAŞÖRTÜLÜ BİR VEKİL OLSA!
Çünkü efendim;
Saraybosnada, gerçekten de, cami, tekke, imam-hatip ziyaret etmek ve orduevinde mevlid okutmak gibi, gerçekten de not edilmesi gereken eylem ve söylemlere imza atan Kılıçdaroğlu; dönüş yoluna geçmeden önce gazetecilerin sorularını cevaplandırırken; açılımdan yine kapanıma geçmiş!..
Meselâ, Bosnaya giderken sarf ettiği 23 Nisan resepsiyonunda başörtüsü sorununun çözülmesinden memnuniyet duyduğu hatırlatılıp, sorulmuş:
CHP makas mı değiştiriyor?
Cevap vermiş Kılıçdaroğlu:
Siyasî partiler kendilerini yenilemeli... Yoksa statükonun tutsağı olurlar!
Bu cevaptan cesaret alan gazeteciler, bir soru daha sormuşlar;
Başörtülü bir hanımın milletvekili seçilmesi durumunda Bülent Ecevit gibi tepki gösterir misiniz, göstermez misiniz?
Ne dese beğenirsiniz;
Onu Türkiyeye dönünce konuşuruz!
Niye Türkiyeye dönünce?..
Belli ki;
Bosnada doğruyu söyleyip, Türkiyede şaşmaktan korkuyor, çekiniyor.
Eğer, deseydi ki;
Bülent Ecevit, Eski CHPnin lideridir... Ben, Yeni CHPnin genel başkanıyım... Ecevitin Merve Kavakçıya tavrını tasvip etmiyoruz... Biz, başörtülü bir milletvekili Meclise geldiğinde, onu dışlamaz, bilâkis saygıyla alkışlarız!..
İşte o zaman; CHPnin din ve başörtüsü ile varolan sorunlarını aşmaya başladığına gerçekten inanır ve ben de eskilere karşı yenilerin yanında yer alırdım!..
Fakat; Bosnadakinin aksine, Ankaradaki Kılıçdaroğlu bana güven vermiyor... Yaptığını, içinden gelerek ve inanarak değil de gibi görünmek için yapıyor!..
Bana, hiç de sahici gibi gelmiyor... Sanki rol yapıyor havası var...
Ama yine de;
Cami, tekke ve İmam-Hatip ziyareti ile Orduevinde mevlid olayını bir kenara not ettim.
Yaptıkları, dilerim açılımdır!..
Dedim ya, pek güvenim yok... Zira, 1993 yılında Deniz Baykal da yapmıştı aynısını... Bosnaya giderken; yanında; iffet ve temizlik sembolü dediği beyaz yaşmaklar götürmüş, ama Ankaraya dönünce başörtüsüne savaş açmış ve onun irtica sembolü olduğunu söylemişti.
Bakalım, Kılıçdaroğlu ne yapacak?..
Ayşe, Aliyi boşa!
Bizim zamanımızda, ilkokulda fişler vardı... Üzerlerinde Ali topu at... Ayşe topu yakala... yazardı... Öğretmenlerin fişleri ile büyüyen bizler, kocaman adamlar olunca cuntacıların fişlemeleri ile tanıştık ama, mevzumuz bu değil!..
Efendim, gazetelerdeki Ayşe Aliyi boşuyor haberlerini okuyunca, çocukluk günlerimizdeki fişler geldi gözlerimin önüne... Ama, 60 yaşındaki Ali Taran ile 33 yaşındaki Ayşe Özyılmazelin yaptıkları da çocukluktan farksız!..
Çocukların evcilik oynaması gibi, onlar da 10 ay önce yaptıkları evliliği şimdi bozuyorlarmış!..
O zaman, büyük aşk diyorlardı, dillere destan düğün yapıyorlardı, filan, filan!.. Ya şimdi?..
Evlenmekte acele etmişlermiş!..
Ortak hayat çekilmez olmuşmuş!..
Aslında, reklâm için yapılan bir gecelik evliliklerin yanında, bunların evliliği uzun sürdü bile denilebilir... Tabiî, bu boşanmada; Ali Taranın kanserden ölen eski eşinin beddualarının da, herhalde rolü vardır.
Ama, yine de göz önünde olan insanların Artema musluğu gibi aç-kapa evlilikleri, topluma hiç de iyi örnek olmuyor!.. Ne oldu?.. Yıldırım aşklarını yıldırım mı çarptı?..