Çin ve CHP
Uluslararası yardım kuruluşlarıyla çin’e giden bir arkadaşım, çin’deki izlenimlerini anlattı. “Türkiye’den nasıl yardım gidebilir ve neler yapabiliriz” diye bir araştırma yapmak üzere, bölgeye gidip gelmiş ve çinli yetkililerle görüşmeler yapmış.
çin depreminin medyaya yansıyan kısmının, gerçeğinin onda biri olduğunu söylüyor. Henüz ulaşılamayan bölgeler varmış. Sekiz saat yürüyerek ancak gidilebilecek yerler varmış ve oraların da yolları kapalıymış. Ayrıca çinli yetkililer bazı bölgelere girmeyi yasaklamış.
Asıl kapalı olan, Asya’nın kaplanı olarak bildiğimiz çin yönetimiymiş. Gerçi bunu bilmeyenimiz yok ama deprem hadisesinden sonra iyice gemi azıya almışlar ve içlerine kapanmışlar, kimseye ser verip sır vermiyorlarmış.
Hıristiyanların yüzyıllarca ürgüp ve civarında yaşadıkları kapalı toplum haline gelmişler. Güya dünyaya ne kadar aciz kaldıklarını göstermek istemiyorlarmış. Evlerde oturup, dünya mallarını taklit etmeye yarayan zekaları ve diğer dünya ülke ekonomilerini mahvedişleri kadar, deprem sonrası kafalarını çalıştıramaz olmuşlar.
Deprem bölgesi içerisinde kısmi olarak yer alan Müslüman bölgelere zaten hiç uğramıyorlarmış. çünkü çin’de bugün hakim olan inanç -gerçi ne kadar inanç denilir bilmem fakat “tanrıtanımazlık”-, inandıkları değerlerin başında geliyormuş.
Arkadaşım işin bu kısmıyla ilgilenmemiş. Meseleye insani boyuttan bakmış, doğru da yapmış ama çinli yetkililerin; “Yardım edecekseniz yönetime edin, deprem bölgelerine yardımlarınıza müsaade etmeyiz, biz dağıtırız” türünden sözlerine bir anlam verememiş.
Yardım kuruluşları; “insani yardım” diye başlayıp; “Dünyanın her yerinde depremler oluyor, uluslararası yardım kuruluşları böyle şeyler yapıyor, biz de sizlere yardım etmek istiyoruz” deseler de, farklı ulusların kendilerine yardım etmek istemelerini de pek anlayamamışlar.
İnançsızlığın, daha doğrusu “ateizmin” had safhaya ulaştığı çin’in Müslüman bölgelerinde kırık dökük de olsa birkaç camiye rastlanıyormuş. Depremde o camiler de büyük hasarlar görmüş. Namaz kılmanın dışında dini değerleri pek bilmeyen halkın ibadet edecek yeri olarak mescitleri düzenlemek için izin istenmiş ama ona da izin verilmemiş.
Deprem korkusunun ötesinde halkta çok daha farklı bir korku varmış. “Devletten korkmak.” Halktan birileriyle muhatap olduğunuzda, yanınızda hemen bir iki ajan beliriyor ve neler konuştuklarınız, ilgili mercilere anında ulaştırılıyormuş.
çin yönetimi o kadar nüfusu nasıl fişledi bilemiyorum ama ortalık “ispiyoncu” kaynıyormuş. Arkadaşım diyor ki, “Gün içerisinde nerede ne konuşursak konuşalım -ki, hiçbir yerde zaten gizli saklı görüşmeler yapmak mümkün değil-, ertesi gün çinli yetkililer hepsini bize söylüyorlardı.”
Yine arkadaşım diyor ki; “Baktık bu şartlarda çinliler için yapabileceğimiz bir şey yok. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen insani amaçlı sivil toplum örgütleri geri dönmek zorunda kaldı. Baskı, şiddet ve korku, çin’i depremden daha alaşağı etmiş.”
İyi güzel de çin ile CHP’nin ne bağlantısı var şimdi. İşte tam bu noktada aklıma CHP geldi. Eğer CHP zihniyeti Türkiye’de iktidar olsaydı, çin’den hiçbir farkımız kalmazdı. Arkadaşım çin’de olup bitenleri anlatırken, bilinçaltım CHP çağrışımı yaptı. Ne yapayım.
çin’deki sistemle CHP zihniyeti arasında önemli bağlantı var bana göre. İkisi de aynı mantaliteden hareket ediyor. çinliler bir camiye halı serilmesine bile şiddetle karşı çıkarken, bizde de CHP cami kapatıyor veya camiye giden insanları fişlettiriyor ya da cami ve din denilince, adamların tüyleri diken diken oluyor.
İnsani yardım etme ve yardım alma konusunda da CHP ile çin aynı düşünüyor. Allah bir daha yaşatmasın, Sakarya depreminde bütün dünya ve Türkiye, yardım için bölgede canını dişine takarak çalışırken, malum zihniyet sahipleri yardım kuruluşlarını ispiyon edip, binlerce depremzedenin aç susuz kalmasını sağlamadı mı? Sonra yine aynı zihniyet, deprem paralarını memurlara maaş olarak dağıtıp, insanları mağdur etmedi mi? Daha neler neler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.