Akıl ve Söz
Kibâr-ı kelamdır:
Delilü aklil-meri kavlühu, Ve delilü aslıhi filühû demişler.
Yani, Kişinin aklı sözünden, asaleti de işinden bellidir.
Konuşmayan, sükût eden insan; akıllı mıdır değil midir, bilinmez.
Ne zaman konuşmaya başlarsa, o zaman aklî derecesi ve anlayış kapasitesi ortaya çıkar.
İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, sözleriyle uğurlanırlar sözü de buna işaret eder.
Çok konuşan, çok yanılır.
Ancak, haksızlık karşısında susmak da, dilsiz şeytanlıktır.
Yeri gelince konuşmak şart, ama konuşunca da doğruyu söylemek farzdır.
***
Arap müşriklerinin çeşitli putlara taptıklarını biliyoruz.
Allaha inandıkları halde putlara tapmalarının sebebi; Allaha ulaşmada ve dua etmede putların aracılık yapmalarına inanmaları idi.
Bu yüzden, her birinin birden fazla putu vardı.
O putların hepsi, vaktiyle yaşamış ve ölmüş salih zatların suretleri, heykelleri idi.
İşte, bu zatların Allaha aracı olduklarına inanan müşriklerden biri de İmran bin Huseyndi.
Peygamber Efendimiz bir gün İmran bin Huseynle karşılaştı ve ona şunu sordu:
Ey İmran! Senin kaç Allahın var?
İmran: On tane dedi.
Rasulüllah: Peki, senin başına bir belâ, bir musibet, bir felâket gelmiş olsa, sen bunların izalesi için hangisine dua eder, kimden talepte bulunursun? diye sordu.
İmran:Allahtan dedi.
Bu zaruri cevap ve itiraf karşısında tebessüm buyuran Peygamberimiz şöyle buyurdular:
Öyle ise ey İmran, kendi sözünle de sabit oldu ki, senin için Allahtan başka ilah yoktur!
İmran bin Huseyn, bu aklî ilzam ve irşad karşısında tek Allaha imanın en gerçekçi yol ve yöntem olduğuna şahadet ederek Müslüman oldu, putları terk etti.
***
Şu günlerde fırsat buldukça mütalaa ettiğim Ali Raşitin 1329 basılan Osmanlıca Numûne-i Hikmet isimli eserinde buna benzer pek çok örnek var.
İmam Azam Ebu Hanifenin maddeye tapan materyalistlerle olan diyalogu, İmam Cafer Sadıkın yine ateistlerle olan tartışması bunlardan bir kaçı.
Hepsinde işlenen ortak tema, sağlam ve selim bir akıldan çıkan sözlerin ne kadar etkili ve netice alıcı olduğudur.
Doğruyu bulan akıl, selim olan akıldır.
O akıl ki, hak sözü söyletirse aklın hakkını vermiş olur.
Bunun için de, önce hakkı bulmak, hakkı bilmek, hakka teslim olmak gerektir.
Mehmet Akif merhumu nasıl anmazsınız şimdi.
O koca şairin şu anlamlı beytiyle bitirelim yazımızı:
Allaha dayan, saye sarıl, hikmete râm ol!
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.