Bu mu sanat?.. Kültürden beslen, küfürde yarış!
Geçen hafta öne çıkan en ilginç konu neydi diye bir soru sorulacak olsa, herhalde; 1 Mayıs kutlamalarına katılan Antikapitalist Müslüman Gençlerin sergiledikleri şovlardı diye cevap verilir...
Yönü kıbleli, alnı secdeli her Müslümanın 1400 yıldan bu yana dillendirdiği emir ve kuralları, Amerikayı yeniden keşfetmişçesine keşfeden(!) bu gençler ve onlara hocalık eden zat, acaba medyatik olmak için mi, kendilerini bu şekilde tanımlama ihtiyacı duydu?..
Kâğıt üstüne yazdıkları sloganları dillendirmek için Antikapitalist Müslüman olmaya gerek yok ki!..
Müslüman olmak nelerine yetmiyor ki; kendilerini bir de emperyalist jargonla ifade ediyorlar?..
HER ÖNEMLİ, DEĞERLİ DEĞİLDİR!
Gazetelerin manşetlerinde veya televizyonların ana haberlerinde yer almış olmayı Türkiyeyi sarstık olarak değerlendiriyorlar ki, yanılıyorlar... Çünkü gazeteler ve televizyonlar, maymun iştahlıdır!.. Oyuncak olarak kullanabilecekleri medya maymunlarını çok severler ve bir süre kullandıktan sonra atarlar!..
Müslüman olmaya gelince... Hiç kimse ve elbette antikapitalist olduklarını söyleyen gençler, şunu hiç unutmasın;
Bu medya, Müslümanın, sadece günahlarını sever, bu günahları baştacı eder!.. Siz, hiç, meselâ ÖSS birincisi olmuş başarılı bir başörtülü kızın manşetten verildiğini gördünüz mü?..
Peki; antikapitalist olduklarını söyleyen gençlere ve onların hocalarına gösterilen bu ilgi niye?.. Acaba, Abdestli Sosyalist oldukları için mi?!?.. Yoksa; cemaat taassubundan şikâyet edip de, cemaat olmaya çalıştıkları için mi?
Bunları düşünmelerinde yarar var...
Biz, kendilerini kardeşçe uyarmak istiyoruz, hepsi bu!..
Evet; geçen haftanın en çok konuşulan konusu buydu... Çok konuşuluyor olmak; konuşulan kişi, grup ve şeyin elbette önemli olduğunu gösterir...
Ne var ki; önemli şey, değerli demek değildir... Malûm; bir su borusunu tıkayan bez parçası, gerçekten de önemli bir yerdedir...
Çünkü, suyun akışını önlemektedir... Ama, bu bez parçasının önemli oluşu, onun değerli olduğunu göstermez!..
Kendilerini Antikapitalist Gençler olarak tanıtan ama medyanın kendilerini Abdestli Sosyalistler olarak lânse ettiği gençler, kimin oyuncağı olduklarını ve nasıl kullanıldıklarını gözden geçirirlerse, kendilerine iyilik etmiş olurlar.
TAKSİM VE AYASOFYA
Geçen haftanın en çok konuşulan mevzularından biri de Kanlı 1 Mayıstı...
Malûm, 1 Mayıs 1977de 34 kişinin öldüğü olaylar, 35 yıl sonra bugün yeniden tartışılıyor...
Ortaya çıkan kanaat şu ki;
Evet; bu olaylar bir derin devlet organizasyonudur!.. Ne var ki; sol fraksiyonlar arasında yaşanan gerilim de, bu zemini hazırlamıştır.
Kanlı 1 Mayısla ilgili en çarpıcı gelişme; olay çıkacağını bildikleri için, Aydınlık Grubunun o gün Taksime gitmediği iddiasıdır ki; DİSK avukatı Rasim Özün bu iddiasını 4 Mayıs Cuma günü, İP ne biliyordu manşeti ile gündeme getirdik... Olayı bu başlıkla sunmamız; hem meslektaşlarımız, hem de okurlarımız tarafından ilgi ve takdirle karşılandı.
İlgi ve takdir gören bir haberimiz de Ayasofya Camii ile ilgiliydi... Malûm, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan 2012 Mihraplar Takviminde, Ayasofyadan cami olarak söz edildi...
İşte, muhabirimiz Kenan Kıranın bu haberiyle başlayan süreçte, gördük ki; STKlardan siyasilere kadar bütün Türkiye zincirlerin kırılmasını, Ayasofyanın ibadete açılmasını istiyor...
Bütün millet istiyor istemesine de; yine bu vesileyle öğrendik ki;
5 Haziran 2010da; Ayasofyanın ibadete açılması için yapılan başvuru, 21 Haziran 2010da Kültür ve Turizm Bakanı adına Şube Müdürü Z.A. tarafından gönderilen ve Müze Yönetmeliği hatırlatılan yazı üzerine kabul edilmemiş...
Demek oluyor ki;
Bu yönetmelik yerine yeni bir yönetmelik yayınlanırsa, Ayasofyanın ibadete açılmasının önündeki engel kalmış olacak.
Bu, olmayacak bir iş de değil...
Trabzondaki Sümela Manastırı ve Vandaki Akdamar Kilisesi nasıl ibadete açıldı ise, pekâlâ Ayasofya Camii de ibadete açılabilir!..
Hem de, önümüzdeki 29 Mayısta...
MİLLETE SÖVME SANATI!
Kültür Bakanlığından söz etmişken, tiyatrolar konusuna temas etmeden geçmek olmaz...
Şehir Tiyatrolarından istifalarla başlayan ve Başbakan Tayyip Erdoğanın, 29 Nisanda Tiyatroları özelleştireceğiz şeklindeki açıklaması ile devam eden tartışmalar, halen gündemin ilk sıralarında...
Malûm; 2 Mayıs Çarşamba günü toplanan Bakanlar Kurulu, bu konuyu da gündemine aldı ve teknik ayrıntıların incelenmesine karar verildi...
Dünyadaki uygulamalar gözden geçirilecek ve bir taslak hazırlanacak!..
Bu arada, tiyatrocuların sızlanmaları da devam ediyor... Hükümetin çıkışlarını, özgür sanata darbe olarak lânse etmeye çalışsalar da, aklı başında aydınlar diyorlar ki;
Hem devlet memuru statüsünde olacaksınız, hem devletten maaş alacaksınız, hem de özgürlük nutukları atacaksınız...
Hem devlete göbekten bağlı, hem devletten bağımsız olunmaz ki!..
Eğer özgür tiyatro yapacaksan, aybaşlarında bankamatik kuyruğuna girmeyeceksin!..
Peki, tiyatrocular ne yapıyor?..
Akitin, dünkü manşetinde; Bu mu sanat? başlığıyla sorduğu gibi, tiyatrocular; milletin vergilerinden maaş alıyorlar ama, her fırsatta milletle, onun değer ve inançları ile alay ediyor, hakaret ediyor, sövüyorlar!..
Akit, dünkü manşetinde, işte bu ikiyüzlülükleri sıraladı ve dedi ki;
¥ Tiyatrocu Müjdat Gezen, AK Partiye oy verenleri aptallıkla suçladı ve Türkiyenin yüzde 60ı aptal dedi.
¥ Tiyatrocu Ayten Gökçer, Başbakan Erdoğanın 3 çocuk önerisi üzerinden halka hakaret ederek, Cahiller çok çocuk yapar. Bu yüzden Türkiye kapkaççı, hırsızlarla doldu dedi.
¥ Tiyatrocu Ferhan Şensoy, Aydınlıktaki yazısında iktidara oy verenleri cahillikle suçladı.
¥ Piyanist Fazıl Say, Kuranın seçmeli ders olmasına tepki göstererek, Bugün camiye gittim. Sanmayın namaz kılmaya. Bir halı çalmaya dedi.
¥ Oyuncu Aysun Kayacı, AK Partiye oy verenlere Ayak takımı dedi. Kayacı, Dağdaki çobanla benim oyum eşit olamaz sözlerinin de sahibi.
¥ Tarık Akan, İPin Aydınlık gazetesine yaptığı açıklamada, 27 Mayıs da, 28 Şubat da darbe değildir dedi.
KÜLTÜR BAKANLIĞININ DESTEĞİ!
Burada enteresan olan şu:
AK Partiye oy veren insanları cahillikle suçlayan Ferhan Şensoy gibiler, hâlâ Kültür ve Turizm Bakanlığından maddî katkı görüyor, iyi mi?..
Evet, Kültürden aldığı parayla, bu milletin fertlerine küfür ediyor!..
Belgesini yayınladığım kupür, 29 Nisan 2012 tarihli Aydınlık gazetesinden alınmıştır... İlânda da görüleceği gibi; Ferhan Şensoyun oynayacağı Nasri Hoca ve Muhalif Eşeği adlı oyun, Kültür ve Turizm Bakanlığının maddî katkılarıyla sahnelenmektedir.
Kültür Bakanlığının maddî katkıda bulunduğu tiyatrocu, elbette sadece Ferhan Şensoy değil...
Aynı bakanlık, 2009 yılında da, özel tiyatrolara, tam tamına 3 milyon 500 bin liralık maddî katkıda bulunmuş...
Kültür Bakanlığından 2009da mali yardım alan bazı özel tiyatrolar ve yardım miktarı şöyle:
Adam Film... 18 bin TL
Adım Tiyatro... 31 bin TL
Ali Erdoğan... 21 bin TL
Ali Poyrazoğlu... 72 bin TL
Ankara Ekin... 72 bin TL
Ank. Sanat Evi... 21 bin TL
Canlar... 27 bin TL
Dostlar Filmcilik... 72 bin TL
Enis Fosforoğlu... 35 bin TL
Kare Tiyatro... 48 bin TL
Kenter... 66 bin TL
Kırca... 66 bin TL
Nokta... 31 bin TL
Alışık... 48 bin TL
Garaj İstanbul... 31 bin TL
19 FİLME, 5.7 MİLYON!
2009da özel tiyatrolara 3.5 milyon lira veren, 2011de sinemaya 11 milyon 970 bin lira kaynak aktaran Kültür Bakanlığı; 2012 yılında çevrilecek filmler için de, tam 5 milyon 760 bin liralık maddî destekte bulunacak iyi mi?..
19 filmin yer aldığı destek paketinde, Yılmaz Erdoğanın yönetip oynayacağı Kelebeğin Rüyası adlı film, 500 bin liralık destekle, birinci sırada imiş!..
Çekimlerinin 2012nin son aylarında tamamlanması plânlanan Kelebeğin Rüyasının ardından Kültür ve Turizm Bakanlığından maddî destek alan projeler ve miktarları şöyle:
Kelebeğin Rüyası... 500 bin TL
Buzdağı... 400 bin TL
Seni Seviyorum Adamım... 400 bin TL
Evliya (Nadir Öperli)... 400 bin TL
Özür Dilerim... 380 bin TL
Gözümün Nuru... 350 bin TL
Hadi Baba Gene Yap... 350 bin TL
Günce... 350 bin TL
Zerre... 340 bin TL
Sessizlik... 300 bin TL
Meryem... 280 bin TL
Ben O Değilim... 250 bin TL
HANGİ ÖZGÜRLÜK?
Bu isim ve rakamlardan sonra; gerek sinemacılara, gerek tiyatroculara sormak gerekmez mi; Devlet parasıyla özgürlük olur mu?
Nasıl baba parasıyla hovardalık olmazsa, patron parasıyla da özgür tiyatro olmaz!..
Hem devletin para musluğuna ağzını dayayacaksın, hem de devlet ve millet düşmanı oyunlar oynayacaksın!..
Nerede bu yoğurdun bolluğu?..
Diğer olaylar gibi, tiyatro tartışmalarını da izlemeye devam edeceğiz.
Selâm ve saygılarımızla...