Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Ankara’da buluşan ruhlar

Ankara’da buluşan ruhlar

Hasan el Benna ve Müslüman Kardeşler Uluslararası Sempozyumu için Ankara’da idik. Ankara benim yabancısı olduğum bir şehir değil. Yahya Kemal Beyatlı gibi İstanbul’a dönmek için can atanlardan da değilim. Ankara bana hep sevimli gelmiştir. Ona Anadolu şehri ve kasabası olarak bakmışımdır. Ankara’da fazla kalmasam da bana hep sevimli gelmiştir. Hatıratını hep yaşatmışımdır. Ankara benim Şam yolumdur. Ali Tantavi hayatında ve dünyada üç şehre aşık olduğunu söylemiştir. Şam ve Gutası ve hala kardeşi Said Tantavi’nin mukim olduğu Mekke ve Ebu’l Hasan en Nedevi’nin diyarı olan Lucknow. Elbette benim için sıralama biraz farklı. Şam hala burnumda tüten bir belde. Ankara unutamadıklarımın arasında. Sakarya’nın ise mazisini seviyorum. Dostlarımla geçirdiğim asude günleri muhallet günlerim olarak sayarım. Kaybettikçe değerlenen hatıralar. Konjonktürle şehirlerin ruhu da değişiyor. Hadislerde Guta ve Şam’ın yıldızının parlayacağı dönem olarak ahirzaman dilimi gösteriliyor. İnşaallah bu da Al-i Eset (Esat hanedanlığı) sonrasına denk gelecektir. Şam cennet-i asa baharın merkezi olacaktır. Zira hadisler Guta için böyle söylüyor. Asr-ı saadet dönemiyle ilgili Şam’a böyle bir vurgu bulunmuyor. Zira Şam, Asr-ı saadetin değil ahirzamanın aktörü. Bana göre Ankara Şam’ın kapısı.

Ankara’ya gelecek olursak; Zaman gazetesine intisap ettikten sonra bir müddet Ankara’da çalıştım. Zaman’ın merkezi Ankara idi. Orada evlendim ve belki de en güzel günlerimden bazılarını orada geçirdim.

¥

Maişetimizi Ulus’ta kazanıyor ve manevi gıdamızı Hacı Bayram’dan alıyorduk. Şam’a giderken de Mihr Ali Süleyman ile birlikte 27 Numara’da eylenmiş ve halleşmiştik. Amiyane tabirle Nurcuların uğrak yeriydi ve hala da bu özelliğini koruyormuş. Nurculardan bahis açılmışken Cumartesi günü (5 Mayıs 2012) Dost Tv’de Suriye meselesine dair bir kayıt yaptık. Ertesi günü de eski havayı koklamak ve eski mekanları yoklamak için sempozyumdan vakit bulduğumda Kocatepe Kültür Merkezi’nden hareketle sabahleyin kendimi yürüyerek Ulus’a attım. Hacı Bayram Veli’nin türbesi ve camisi yine ziyaretçi akınına uğramıştı. Ankara’nın manevi havası burada atıyordu. Meğerse Yeni Asya camiası Balgat’ta bir gençlik şöleni ve şenliği tertip etmiş ve şölene şehir dışından gelenler önce biraz Hacı Bayram’da soluklanıyorlardı. Erenler Ankara’da siftahı Hacı Bayram’da yapılıyordu. Dervişlerin ruhu orada atıyordu. Orada Yeni Asya camiasından çok sayıda tanıdık ve tanımadık sima ile karşılaştık. Birçoklarıyla hatıra fotoğrafı çektirdik. Gençlik şöleni Balgat’ta saat 24.00 sularında başlayacaktı. Coşku ve kaynaşmaya vesile olmasını niyaz ederek Yeni Asya mensuplarıyla vedalaşıyorduk. Yeni Asya camiası ve cemaati mensuplarıyla karşılaşmam ben de şu kanaati uyandırdı: Ankara’da aynı anda ve günlerde Hasan el Benna ve Bediüzzaman’ın ruhu dolaşıyordu. Halepli şair ve hareket adamı Ömer Bahaeddin Emiri’nin oğlu Mücahid de Hasan el Benna sempozyumunda zaten İslami hizmetler babından Türkiye’den Bediüzzaman ve Erbakan isimlerine ve hizmetlerine temas etti.

¥

Arap Baharı ve Ankara baharında Bediüzzaman ve Hasan el Benna’nın ruhları dolaşıyordu. Ruhları da şad oluyordu. Onların müjdeledikleri bahar günleri geliyordu. Gerçekten de bahar havası Ankara’yı sarmış ve teslim almıştı. Sempozyumda Müslüman Kardeşler Ürdün Kolu Başkanı Dr. Hemmam Said’in ifadesiyle İslam’ın ikinci ve ahirzaman turunda (el cevletü’s saniye lil İslam), Hasan el Benna Müslümanlara insanlık için üstadiyet makamını müjdelemişti. Bediüzzaman da Münazarat’ta Müslümanların beni beşere pişdarlık etmesinden söz ediyordu. Bugün o müjdeli günlerin mukaddimesi ve irhasatı yaşanıyor.

Ankara’da dolaşırken dostlarımın izlerini sürdüm. Onlardan birisi Ülke TV Sorumlu Müdürü Hasan Öztürk’ün kayınpederi merhum Şükrü Hoca idi. Kiel ile Ankara gergefinde dostluk ikliminin zirvelerinde yaşamıştık. Zevk sahibi bir insandı. Galiba Ankara’ya uğramayalı bir iki sene oldu ve uğramayalı bazı hayırlı gelişmeler olmuş. Hacı Bayram Veli Camii ve havzası elden geçirilmiş.Güzel de olmuş. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Arka tarafı ise sanki mesire yeri gibi olmuş. Havuzlu bahçeler yakışmış. Ankaralıların fiziki ve metafiziki olarak nefes alacakları bir mekana kavuşmuşlar. Manevi bir iklim haline gelmiş. Lakin Arapça kitaplar satan Bağdat Kitabevi’nin arkasında veya yanında bulunan ve dost sohbetlerine sırdaşlık eden eski kahve gitmiş. Şimdi yerine yenisi yükseliyor. Keşke bazı mekanlara hiç ilişilmese. Aynen muhafaza edilse ve muhiplerin hatırası aynen bırakılsa. Hacı Bayram da birçok zuhuratla karşılaştım. Belki de yeri geldikçe değiniriz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi