Ankarada buluşan ruhlar
Hasan el Benna ve Müslüman Kardeşler Uluslararası Sempozyumu için Ankarada idik. Ankara benim yabancısı olduğum bir şehir değil. Yahya Kemal Beyatlı gibi İstanbula dönmek için can atanlardan da değilim. Ankara bana hep sevimli gelmiştir. Ona Anadolu şehri ve kasabası olarak bakmışımdır. Ankarada fazla kalmasam da bana hep sevimli gelmiştir. Hatıratını hep yaşatmışımdır. Ankara benim Şam yolumdur. Ali Tantavi hayatında ve dünyada üç şehre aşık olduğunu söylemiştir. Şam ve Gutası ve hala kardeşi Said Tantavinin mukim olduğu Mekke ve Ebul Hasan en Nedevinin diyarı olan Lucknow. Elbette benim için sıralama biraz farklı. Şam hala burnumda tüten bir belde. Ankara unutamadıklarımın arasında. Sakaryanın ise mazisini seviyorum. Dostlarımla geçirdiğim asude günleri muhallet günlerim olarak sayarım. Kaybettikçe değerlenen hatıralar. Konjonktürle şehirlerin ruhu da değişiyor. Hadislerde Guta ve Şamın yıldızının parlayacağı dönem olarak ahirzaman dilimi gösteriliyor. İnşaallah bu da Al-i Eset (Esat hanedanlığı) sonrasına denk gelecektir. Şam cennet-i asa baharın merkezi olacaktır. Zira hadisler Guta için böyle söylüyor. Asr-ı saadet dönemiyle ilgili Şama böyle bir vurgu bulunmuyor. Zira Şam, Asr-ı saadetin değil ahirzamanın aktörü. Bana göre Ankara Şamın kapısı.
Ankaraya gelecek olursak; Zaman gazetesine intisap ettikten sonra bir müddet Ankarada çalıştım. Zamanın merkezi Ankara idi. Orada evlendim ve belki de en güzel günlerimden bazılarını orada geçirdim.
¥
Maişetimizi Ulusta kazanıyor ve manevi gıdamızı Hacı Bayramdan alıyorduk. Şama giderken de Mihr Ali Süleyman ile birlikte 27 Numarada eylenmiş ve halleşmiştik. Amiyane tabirle Nurcuların uğrak yeriydi ve hala da bu özelliğini koruyormuş. Nurculardan bahis açılmışken Cumartesi günü (5 Mayıs 2012) Dost Tvde Suriye meselesine dair bir kayıt yaptık. Ertesi günü de eski havayı koklamak ve eski mekanları yoklamak için sempozyumdan vakit bulduğumda Kocatepe Kültür Merkezinden hareketle sabahleyin kendimi yürüyerek Ulusa attım. Hacı Bayram Velinin türbesi ve camisi yine ziyaretçi akınına uğramıştı. Ankaranın manevi havası burada atıyordu. Meğerse Yeni Asya camiası Balgatta bir gençlik şöleni ve şenliği tertip etmiş ve şölene şehir dışından gelenler önce biraz Hacı Bayramda soluklanıyorlardı. Erenler Ankarada siftahı Hacı Bayramda yapılıyordu. Dervişlerin ruhu orada atıyordu. Orada Yeni Asya camiasından çok sayıda tanıdık ve tanımadık sima ile karşılaştık. Birçoklarıyla hatıra fotoğrafı çektirdik. Gençlik şöleni Balgatta saat 24.00 sularında başlayacaktı. Coşku ve kaynaşmaya vesile olmasını niyaz ederek Yeni Asya mensuplarıyla vedalaşıyorduk. Yeni Asya camiası ve cemaati mensuplarıyla karşılaşmam ben de şu kanaati uyandırdı: Ankarada aynı anda ve günlerde Hasan el Benna ve Bediüzzamanın ruhu dolaşıyordu. Halepli şair ve hareket adamı Ömer Bahaeddin Emirinin oğlu Mücahid de Hasan el Benna sempozyumunda zaten İslami hizmetler babından Türkiyeden Bediüzzaman ve Erbakan isimlerine ve hizmetlerine temas etti.
¥
Arap Baharı ve Ankara baharında Bediüzzaman ve Hasan el Bennanın ruhları dolaşıyordu. Ruhları da şad oluyordu. Onların müjdeledikleri bahar günleri geliyordu. Gerçekten de bahar havası Ankarayı sarmış ve teslim almıştı. Sempozyumda Müslüman Kardeşler Ürdün Kolu Başkanı Dr. Hemmam Saidin ifadesiyle İslamın ikinci ve ahirzaman turunda (el cevletüs saniye lil İslam), Hasan el Benna Müslümanlara insanlık için üstadiyet makamını müjdelemişti. Bediüzzaman da Münazaratta Müslümanların beni beşere pişdarlık etmesinden söz ediyordu. Bugün o müjdeli günlerin mukaddimesi ve irhasatı yaşanıyor.
Ankarada dolaşırken dostlarımın izlerini sürdüm. Onlardan birisi Ülke TV Sorumlu Müdürü Hasan Öztürkün kayınpederi merhum Şükrü Hoca idi. Kiel ile Ankara gergefinde dostluk ikliminin zirvelerinde yaşamıştık. Zevk sahibi bir insandı. Galiba Ankaraya uğramayalı bir iki sene oldu ve uğramayalı bazı hayırlı gelişmeler olmuş. Hacı Bayram Veli Camii ve havzası elden geçirilmiş.Güzel de olmuş. Emeği geçenlerden Allah razı olsun. Arka tarafı ise sanki mesire yeri gibi olmuş. Havuzlu bahçeler yakışmış. Ankaralıların fiziki ve metafiziki olarak nefes alacakları bir mekana kavuşmuşlar. Manevi bir iklim haline gelmiş. Lakin Arapça kitaplar satan Bağdat Kitabevinin arkasında veya yanında bulunan ve dost sohbetlerine sırdaşlık eden eski kahve gitmiş. Şimdi yerine yenisi yükseliyor. Keşke bazı mekanlara hiç ilişilmese. Aynen muhafaza edilse ve muhiplerin hatırası aynen bırakılsa. Hacı Bayram da birçok zuhuratla karşılaştım. Belki de yeri geldikçe değiniriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.