Kartel televizyonları “Ergenekon Terör Üssü” gibi!
Havalar sıcak... Gündem, ondan da sıcak!.. Bir yanda AK Parti’nin kapatılması dâvâsında “sözlü savunma” sürecinin başlaması ve Başsavcı A.Yalçınkaya’nın sözlü savunmasını yapması, bir yanda, duyanlarda şok etkisi oluşturan “gözaltı”lar!.. Olay, özellikle kartel televizyonları tarafından “temcit pilavı” gibi “sürekli” ve “kesintisiz” sunulduğu için, dün yaşanan “gözaltı”ları herhalde duymayan kalmamıştır... Evet; dün “emekli orgeneral”ler Hurşit Tolon, Şener Eruygur ve emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ile ATO Başkanı Sinan Aygün, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve gazeteci Erol Mütercimler’in de aralarında bulunduğu kişiler “Ergenekon Terör örgütü”ne yönelik operasyon kapsamında gözaltına alındılar... Antalya’da 2, Trabzon’da bir kişi de gözaltına alındı... Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Ali Osman Paksüt ile “gizli görüşme” yapıp, ertesi gün de CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile “durum değerlendirmesi” yapan Turhan çömez’in de arandığı, ancak kendisi İngiltere’de bulunduğu için gözaltına alınamadığı, gelen bilgiler arasında... Turhan çömez’le birlikte 4 kişi daha aranıyor!..
Biraz önce de ifade ettiğim gibi, “Ergenekon Terör üssü” gibi yayınlar yapan kartel televizyonları, bu olayı “temcit pilâvı” gibi, sürekli ve kesintisiz sunduğu için, herhalde duymayan kalmamıştır.
Operasyon, Ergenekon Savcısı Zekeriya öz’ün talimatı ve İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin onayı ile dün sabah 07.00’de eşzamanlı olarak başlamış... İddialara göre; Emekli Org. Hurşit Tolon gelen polislere kapıyı açmadığı için “kapısı kırılarak” girilmiş...
Benim bu yazıyı yazdığım şu ana kadar “İstanbul’daki gözaltılar”la ilgili bir bilgi ve “gözaltına alınan isimler”le ilgili bir açıklama yoktu.
KAFA KARIŞTIRICI HABERLER!
Kartel radyoları ve televizyonları, dün sabahki haberlerinde, şöyle bir ifade kullandılar:
“Ergenekon örgütü kapsamında düzenlenen operasyonlardan İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’in haberi yok!”
öyle bir hava vermeye çalışıyorlar ki; dinleyenler, “devletin içinde çift başlılık” olduğunu düşünecek!..
Oysa, böyle bir durum yok... çünkü Başsavcı, bu haberleri daha sonra yalanladı... Kaldı ki; savcı Zekeriya öz’ün, “Başsavcı Aykut Cengiz Engin’den izin alma” veya “Başsavcı’yı bilgilendirme” gibi bir mecburiyeti yok!
çünkü “yetki” ve “sorumluluk” onda!..
Dolayısıyla; herhangi bir operasyon için zırt-pırt Başsavcı’ya ulaşma, ondan izin alma veya ona bilgi verme gibi bir mecburiyeti yok!
Şöyle düşünün: Gazete yönetimi bana bu “köşe”yi tahsis etmiş... Demiş ki; “Görüş ve düşüncelerini bu köşede dile getir!”
Ben de, hemen her gün gazete yönetimine; “Bugün şöyle bir yazı yazmayı düşünüyorum. İzin verir misiniz?..” desem, hiç olur mu?..
Elbette olmaz... Savcı Zekeriya öz’ün, Başsavcı Aykut Cengiz Engin’den izin almaması veya ona haber vermemesi de, işte böyle bir şey!..
çünkü, demin de dediğim gibi;
“Ergenekon Terör örgütü” ile ilgili “görev, yetki ve sorumluluk” taaa en başından beri, kendisinde!..
Bunu, şunun için yazdım:
Kartel televizyonları, bu “operasyon” konusunda dün sabahtan beri “kafaları karıştırmaya” yönelik yayınlar yaptılar... Ve, ne gariptir ki; “Ergenekon Terör örgütü”nü savunup, “gözaltına alınanları aklamaya” çalıştılar... Adeta “Ergenekon Terör üssü”nden yayın yaptılar ki, şaşmamak mümkün değil!..
Neymiş;
“Daha ortada iddianame bile yok”muş ve “sabah saatlerinde” düzenlenen bu operasyonlar “mutad” hâle gelmiş!..
Neymiş;
“Hukuk, herkese dokunur”muş ama Ergenekon’a yönelik operasyonlara biraz “siyaset” karışmış!..
Gibi “yave”ler!..
ŞENER ERUYGUR’UN DARBE GİRİŞİMLERİ
Açıkça söylemem gerekirse; “içeriği” itibariyle değil ama, “görünüşü” itibariyle, özellikle dünkü operasyonlar, çok büyük operasyonlar!..
Ve hatta, “Türkiye’de bir ilk” gerçekleşti.
“Emekli” de olsalar, “iki orgeneral”in, hem de “terör örgütü” kapsamında gözaltına alınmış olması, gerçekten de “devrim” niteliğinde bir olay!..
çünkü, her iki emekli orgeneralin isimleri de, “özden örnek’in günlüleri”nde geçiyor ve kendilerinin 2004 yılında “Sarıkız” ve “Ayışığı” kod adlı “darbe kalkışması”nda bulundukları ileri sürülüyordu.
Biliyorsunuz;
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Emekli Oramiral özden örnek; “daima bir ihtilal özlemi içerisinde” diye nitelendirdiği dönemin Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un isteği üzerine yaptıkları bir toplantıda ‘Sarıkız’ adlı eylem planıyla ilgili günlüğüne 6 Aralık 2003 tarihinde şu notları düşmüş:
“... önce basını ele geçirmeye çalışacaktık... Sonra rektörlerimle temas edip öğrencileri sokağa dökecektik. Sendikalar ile aynı şekilde hareket edecektik. Sokaklara afiş astıracaktık. Dernekler ile temas edip onları da hükümet aleyhine teşvik edecektik. Bütün bu olayları yurt çapında yapacaktık. Yukarıdakiler Sarıkız olarak anılacaktı.”
Günlüğüne 22 Eylül 2003 tarihinde “Ortalıkta sezdiğim kadarı ile JANGENK (Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur) kışkırtıcı rol oynuyor” notunu düşen örnek Paşa, 1 Mart 2003 tarihinde harekete geçme konusunda ısrarlı olduğunu belirttiği dönemin Jandarma Genel Komutanı Eruygur için, 1 Mart 2004 tarihli günlükte şunları yazmış:
“Akşam 19.30’da Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın Gölbaşı tesislerinde buluştuk. Kara Kuvvetleri Komutanı ile ben biraz gergindik. Zira aynı mevzuları yeniden konuşmak istemiyorduk. Bu seferki konuşmalarda biraz sert davrandım. çünkü Jandarma Genel Komutanı sözü ikide bir oraya getirip, ‘bu işi ne zaman yapacağız?’ diyordu. Bazen süreyi uzatmanın en iyi çözüm yolu olduğunu söyleyince suratı asılıyordu. Bana kalsa adamın niyeti ülke yararı değil, kendi yararı!.. Bu iş bir an önce olsun da nasıl olursa olsun, o da mevkiini korusun.”
Gördüğünüz gibi;
“Darbe” fikri, Eruygur’da “saplantı” haline gelmiş!..
örnek Paşa, Eruygur’un bütün çırpınmalarına rağmen darbe fikrinin rafa kaldırılma sürecini 17 Mart 2004 tarihinde şu şekilde günlüğe aktarmış:
“Biz komutanlar erkenden tümen komutanının odasında buluştuk. (...) Maalesef herkes ‘durum kötü, ama darbe ile düzeltilmesi için iç ve dış ortam müsait değil’ dediler. ‘Buna göre bir değerlendirme yapmamız gerekiyor’ dedi. Hepimiz fikrimizi söyledik. İnanılmaz ama Şener Eruygur hâlâ bu iş olsun diye çırpınıyordu. Bence Genelkurmay Başkanı’ndan nefret ettiği ve Kara Kuvvetleri Komutanı olmak istediği için saplantı haline gelmişti.”
Kıbrıs’ta referandumun yapıldığı 24 Nisan 2004 tarihinde Şener Eruygur’un evine yemeğe gittiklerini ifade eden örnek Paşa, Genelkurmay Başkanı özkök’ün ayrılmasından sonra yaşananlar hakkında şunları yazmış:
“Anladığım kadarı ile Jandarma Genel Komutanı ile Hava Kuvvetleri Komutanı hâlâ bozuklar... Amaçları illaki darbe yapalım ve AKP’yi uzaklaştıralım. Yapalım da, Kara Kuvvetleri Komutanı olmazsa nasıl olur, bunu düşünen yok. Hava Kuvvetleri Komutanı’nı fena bozdum, zira vatanını sadece o seviyor ve ona destek verilmiyormuş pozlarında... Şener hâlâ darbeye ümidini bağlamış durumda. Bana “çok erken çözüldük, daha direnmeliydik” demez mi?”
TOLON VE 27 NİSAN MUHTIRASI
Emekli Org. Hurşit Tolon’u da biliyor olmalısınız... Askerler dışında hemen herkesi “Kiralık kalemler!.. Satılık aydınlar!.. Vatan hainleri” olarak gören bu paşamız, AK Parti Hükümeti’ne karşı “Millî Uyanış ve Güçbirliği Hareketi” adlı bir platform oluşturmuştu.
Bu plâtform; 17 Mart 2007’de, başkanlığını Sinan Aygün’ün yaptığı Ankara Ticaret Odası’nda bir toplantı yapmış ve bu toplantıda, “önemi daha sonra ortaya çıkan” şu sözü sarfetmişti:
“Nisan ayında çok önemli faaliyetler gerçekleşecek!”
Tolon’un, o gün “ne demek istediği” anlaşılmamıştı!.. Ancak, sonra görüldü ki; “14 Nisan’daki miting”in ardından 27 Nisan gecesi, Genelkurmay’ın internet sitesinde bir “e-muhtıra” yayınlandı!.. Ardından da, Anayasa Mahkemesi “367 ucubesi” lehinde karar verdi!..
Emekli Org. Hurşit Tolon’un; “Nisan ayında çok önemli faaliyetler gerçekleşecek” sözüyle “miting”leri mi, yoksa “e-muhtıra”yı mı kastettiği öğrenilemese de; Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi o aşamada engellendi!
Dahası da var... Ergenekon terör örgütünü ‘sivil toplum’ olarak adlandıran emekli Orgeneral Tolon, bir başka konuşmasında da “Onlara Ergenekon dediniz, biz de kadınlarla Estergon’u oluştururuz” demişti...
Sözün özü;
Tolon da böyle biriydi işte.
“Ergenekoncu”larla kol kola bir paşa!..
Ne yalan söyleyeyim;
Daha, bu “günlük”ler ve “MSN görüşmeleri” ortaya çıktığında, “Şener Eruygur ve Tolon’a dokunulacağını” ummuştum!.. Ama, onların “dokunulmaz” olduğunu hatırlayıp, vazgeçmiştim ümit etmekten!..
Ama, şimdi görüyorum ki;
“Hukuk, herkese dokunur”muş!..
özellikle de “darbeci” ve “cuntacı”lara!..
Bir “sivil” olarak, bundan büyük sevinç duydum.
KENDİLERİNE DOKUNULUNCA ŞİRRETLEŞİYORLAR
Biraz önce dediğim gibi; “kartel televizyonları”nın ekranlarına çıkan “uzman”(!)lar, operasyonların “hukuki” değil, “siyasi” olduğunu ve “mutad” hâle geldiğini ileri sürüyorlar!..
“Gözaltına alınanlar” konusunda hiçbir şey demiyorum... çünkü, “gözaltı”na alınan herkes “illâ da suçlu” demek değildir... Evet, “gözaltına alınanlar”la ilgili şu aşamada bir şey demiyorum ama “onları savunur yayın yapanlar”a bir çift sözüm var:
önce Refah Partisi, ardından Fazilet Partisi kapatıldı... Şimdi de AK Parti kapatılmak isteniyor... Görünen o ki; “millete özgürlük, ülkeye demokrasi” isteyen partilerin kapatılması, adeta “mutad” hâle geldi... Ama, “uzman(!) tarlası”na dönen kartel ekranlarında ahkâm kesen hiç kimsenin, aklına bu “mutad”lar gelmiyor!..
Ne yani; AK Parti’nin kapatılmak istenmesi “hukuki”dir de, “Ergenekon Terör örgütü” kapsamında yaşanan gözaltılar mı “siyasi”dir?!?.
“Beyzade”lere dokunmak “siyasî” olacak ama “Türkiye’de iki kişiden birinin oy verdiği” bir partiyi kapatmaya çalışmak “hukukî” olacak, öyle mi?..
Buna, kargalar bile güler!..
Hem de, kıçlarıyla gülerler!..
28 ŞUBAT SüRECİNDEKİ ZULüMLER!
Şu “yave”ye bakın hele:
Gözaltılar hep “sabah saatlerinde” oluyormuş da, “buna hiç gerek yok”muş!.. çünkü o insanlar, “mahkeme”lere çağrılıp, “ifade”leri alınabilir ve gerekirse “yargılanabilir”lermiş... Ama, “niye sabah saatlerinde gözaltına alınıyorlar”mış?!?..
Ulan, “topyekûn destek” verdiğiniz “28 Şubat süreci”nde nerelerdeydiniz?.. O dönemde insanlar, bırakın “sabah saatleri”ni, “geceyarısı operasyonları”yla yataklarından kaldırılıp da gözaltına alındığında niye “gık”ınız çıkmadı?!?..
Gelelim, “ortada iddianame bile olmadığı” iddialarına!.. Bunu söyleyenler, Konya’da düzenlenen “El Kaide(!) Operasyonu”nda gözaltına alınan 46 kişinin, “tam 8 ay 7 gün sonra” mahkeme huzuruna çıkarıldığını ne çabuk unuttular... O olayda da; “iddianame” aylar sonra hazırlandı ve insanlar boşu boşuna 8 ay tutuklu kaldı ama “kartelin uzmanları”(!)ndan hiçbir ses çıkmadı... Tam aksine, o 46 kişiyi, en başında “suçlu” ilân ettiler!..
BU OLAY, “TüRKİYE’DE BİR İLK”TİR!
Şunu söylemeye çalışıyorum:
Hukuk, gerçekten de herkese lâzımdır ve hukuk herkese dokunur!.. Dokunmalıdır da!.. Ama hukukun dokunduğu insanlar “kendilerinden birileri” olunca, “siyasî” diye yaftalanmaz!.. Yaftalanmamalıdır!..
AK Parti’nin kapatılması dâvâsı konusunda; “Yargıya saygı gösterelim, konuşmayalım” diyenler, dün bir de baktık ki; “kendi nasırları”na basılınca, bırakın konuşmayı “şirret bir çığırtkan” kesildiler!..
Hem de ne çığırtkanlık!..
“Bunun bir hesaplaşma olduğu”ndan tutun da, “Bunların hesabının sorulacağı” tehditlerine ve hatta operasyon talimatı verenleri “eşkiya”lıkla suçlamaya varıncaya kadar, atmadıkları çamur, çalmadıkları kara kalmadı!..
Bir defa daha gördük ki;
Bunların “hukuka ve yargıya saygı”ları, sadece ve sadece “kendilerine dokununcaya” kadarmış!..
“Nasır”larına basılınca nasıl bir “militan” kesildiklerini, nasıl “azgın birer saldırgan” ve nasıl bir “şirret” oluverdiklerini bir defa daha gördük.
Uzun lâfın kısası;
Bugünleri de gördük!..
“Türkiye’de bir ilk”in gerçekleştiğini gördük.
“Dokunulmaz” ve “burunlarından kıl aldırmaz” sanılanlara nasıl “dokunulduğunu” gördük!..
Bakalım, daha neler göreceğiz?..
İnşallah “aydınlık” günler yakın!..
-----------------------
özür dileseler, bitecek!
Bir konuda “haklı”sınızdır ve haklılığınızı ispat için var gücünüzle uğraşırsınız... Bunu, herkes anlayışla karşılar... Ama “haksız” iseniz; hem “cazgırlık” yapmaz, hem de “özür” dilersiniz ve konu kapanır!..
Ama “CHP”liler” ne yaptı?.. Hem ortalığı “velvele”ye verdiler, hem de “beceriksizlik”leri ortaya çıkınca “susmak” yerine, olayı daha da alevlendirdiler!.. Tabiî, bu arada, “cambaza bakın” taktiği uygulayıp; “önder Sav'ın Vali ile niye, nasıl ve neyi görüştüğü”ne değil “dinlendikleri”ne dikkat çekip, hiç sıkılmadan bir de “Meclis Soruşturması” açılmasını istediler.
Başbakan Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay hakkındaki soruşturma talebi, dün TBMM Genel Kurulu'nda reddedildi.
Görüşmeler esnasında bir kere daha gördük ki, CHP'lilerin “özür” dilemeye hiç niyeti yok!.. Hâlâ; “Yavuz hırsız, ev sahibini bastırır” mantık ve taktiğiyle AK Parti Hükümeti'ne yükleniyorlar!..
Oysa; “Ortada telekulak yok... Hükümet yok, bakan yok, polis yok!.. Olay, tamamen önder Sav'ın telefonu kapatmayı becerememesinden kaynaklanmıştır... Ortalığı ayağa kaldırdığımız için özür dileriz” deseler, mesele kapanacak!..
Ama kapatmıyorlar!.. Ben derim ki; CHP “bu kafa”yla gittiği sürece, asla iktidar yüzü göremez!.. Zaten, “muhalefet etmenin rahatlığı” varken, “iktidar” olup da, “icraat yapmayı” galiba kendileri de istemiyor!..