Futbol Çılgınlıkları
Siyaset ve futbol... İki ayrı, iki bambaşka dünya... Lakin bunlar Türkiye'de iç içe girmiş vaziyette... Böyle bir karışım iyi midir, kötü mü?.. Kötü değildir, çok kötüdür.
Futbol oyunları oynanır, halk yığınları buna merak eder, takımlar tutulur... Bunları anlarım da, futbol yüzünden kırmaları, yakıp yıkmaları, polis otomobillerini kaplumbağa gibi ters çevirmeleri, çeşitli tahribat yapmayı, can ve mal güvenliğini tehlikeye düşürmeyi anlamam ve kabul etmem mümkün değildir.
Futbol ve siyaset... Bitmedi, onun yanında din ve futbolu birbirine karıştırmak isteyenler varmış. Mış diyorum, çünkü bunlara aklım ermediği için sorup öğreniyorum.
Siyaset, futbol ve din... Patlayıcı bir karışım.
Bendeniz tv seyretmem, gazete alıp okumam. Sadece internet haberlerine bakarım biraz. Futbol çılgınlıklarının fotoğraflarını gördüm. Aklım başımdan gitti. Alevler göklere yükseliyor, bir kısım polisler canlarını kurtarmak için tabana kuvvet kaçıyor, holiganlar sanki çıldırmış.
Birkaç ay önce Mısır'da futbol yüzünden kaç kişi ölmüştü, hatırlıyor musunuz? Büyük tehlike atlattık...
Alınacak tedbirler şunlardır:
1. Futbol ile siyaset birbirinden kesin olarak ayrılsın.
2. Futbol bir "sektör" olmaktan çıkartılsın. Futbol mafyacılığı önlensin.
3. Şikelere mikelere imkan ve fırsat verilmesin.
Hangi takımın taraftarı daha çok?.. Onları kazanırsak, onların oylarını alırsak seçimi kazanmamız kolay olur... Vah bu siyasete, vah Türkiye'ye...
Dünyada yan yana gelmeyecek iki şey varsa onlar da, öncelikle din ve futboldur.
Din her şeyin üzerinde tutulmalıdır.
Öncelikle siyasetin üzerinde.
Din siyasete alet edilemez.
Siyasete alet edilemez dedimse, din ile siyaset birbirinden tamamen kopuktur demedim. Siyaset dine alet edilebilir. Kimler edebilir? Gerçek dindar, yüksek ahlaklı, yüksek karakterli, faziletli, bilge, temiz, tertemiz kişiler.
Din ulvîdir, siyaset süflî.
Yüce olan dini şahsî menfaatine, şahsî nüfuz ve prestijine alet etmek büyük bir alçaklıktır.
Norveç, İsveç, İsviçre, Avusturya gibi medenî ülkelerde de futbol çılgınlıkları vardır ama bizdeki gibi değil.
Mısır gibi büyük ve köklü bir İslam ülkesinde futbol yüzünden yüze yakın insanın ölmesi ne büyük bir ayıp ve yüz karasıdır.
Bu işlerin, bu çılgınlıkların pek düzeleceğini sanmıyorum.
Allah vere de daha büyük çılgınlıklar yapılmaya...
* (İkinci yazı)
İslamî Hareketin İçindeki Kriptolar
BİR Yahudi hidayete erer Müslüman olursa, otomatik olarak Müslümanların kardeşi olur. İhtida etmeden önceki günahları da affedilir. Bir Hıristiyan için de öyle...
Kripto Yahudiler ve Kripto Hıristiyanlar için durum böyle değildir.
Kriptolar gerçek Müslüman değildir. Dıştan Müslüman görünürler, asıl kimlikleri ve dinleri başkadır.
Onları kolayca bedavadan suçlamak doğru olmaz. Başlarından çok badireler geçmiştir.
Kripto olup da İslam'a ve Müslümanlara kin ve düşmanlık beslemeyenlere fazla bir şey demem ama İslam'ı içinden yıkıp çökertmeye, Müslümanları bölmeye ve gerçek dinden uzaklaştırmaya çalışanlara söylenecek çok söz vardır.
Çok vahim şüpheler bulunmaktadır.
Yahudi ve Hıristiyan Kriptoların İslamî harekete sızdıklarına, dinimizi içten yıkmak istediklerine, Müslümanları bölüp parçaladıklarına dair güçlü şüpheler, karineler, istihbarat, söylentiler vardır.
Elde tutarlı deliller bulunmadıkça hiçbir gerçek veya tüzel şahıs ismi verilemez ama bu konunun üzerinde ciddiyet ve hassasiyetle mutlaka durulmalıdır.
Hulefa-i Râşidîn devrinde İslama dönmemiş Yahudi dönmesi sabık haham Abdullah ibn Sebe'nin yaptıklarını biliyoruz.
Onun Ümmet bünyesinde açtığı rahneler hâlâ kapatılamadı.
Bugün de birtakım İbn Sebe'ler sinsice İslam'ı tahrife çalışıyor.
Onların açtıkları fitne ve fesat kapıları yüzünden Ümmet-i Muhammed bin parçaya ayrılmıştır.
Korkunç ve dehşetli bir İslam Protestanlığı başlatılmıştır.
İğrenç ve dehşetli bir din sömürüsü vardır.
Müslümanlar birbirinden kopuk, bazısı birbiriyle rekabet halinde ve çekişip tepişen bir yığın fırka ve hizbe ayrılmıştır.
Birlik ve kardeşlik berhava edilmiştir.
İslamın, Kur'anın, Sünnetin, Şeriatın zarurî hüküm ve prensipleri inkar edilmektedir.
Kur'anda "Allah katında gerçek ve kabul edilen din İslam'dır" buyruluyor; birileri ise "Hayır, zamanımızda üç hak ibrahimî din vardır, üçünün mensupları da ehl-i necat ve ehl-i Cennettir" diyor.
Böyle bir hezeyanı ihlaslı Müslümanlar çıkartmış olamaz.
Ateizmden, agnostisizmden, şu veya bu dinden veya ideolojiden İslam'a samimî olarak geçenleri tenzih ediyorum.
Lakin bütün Müslümanları, İslamî hareketin, hizmet ve faaliyetlerin içine sızmış İbn Sebe'lere, Lawrence'lara, Hempher'lere, Moiz Kohen Tekin Alp'lere karşı uyarıyorum.
Dinimizde su-i zan elbette yasak ve günahtır ama içimize sızan düşmanlara karşı tedbir almakta, uyanık bulunmakta, istihbarat yapmakta bir sakınca yoktur.
Yahudiyken, Hıristiyanken Müslüman olmuş... O kimse başımın tacıdır.
Tek kimlikli Yahudi ve Hıristiyan... Onlar da vatandaşımızdır, birlikte sulh içinde yaşarız.
İslama ve Müslümanlara açıkça kin beslemeyen ve düşmanlık etmeyen kendi halinde Kriptolar da selamette olsunlar...
Amma... Amma... Amma... Gerçek dini ve gerçek kimliği Müslüman olmadığı halde İslamî hareketin, İslamî hizmetlerin, islamî faaliyetlerin içine sızmış, Dini ve Ümmeti yıkmak, parçalamak, Müslümanları Kur'an, Sünnet ve Şeriat yolundan çıkartmak istiyor. İşte bunlara karşıyım.
Müslümanlar!.. Benden duymuş olmayın, ileride çok acayip bilgiler duyacaksınız. Lütfen gözleriniz açık olsun, kulaklarınız tıkalı olmasın. Bilhassa kalp gözleriniz çok açık olsun.
Kriptolar, dönmemiş dönmeler dinimizi bize yıktırmak istiyor.
Bu kadar yazabiliyorum.
18.05.2012