Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Onlar “gözaltı” lüksünü bile yaşayamadılar!

Onlar “gözaltı” lüksünü bile yaşayamadılar!

“Ergenekon Terör örgütü”ne yönelik operasyonlarda “gözaltı”na alınanlarla ilgili, “kartel gazeteleri”nde kullanılan başlıklara ve “köşe”lerden yapılan yorumlara bakıyorum da, tereddüte düşüyorum... Acaba “gülmeli” miyim, yoksa “ağlamalı” mı?.. Gülmeliyim, çünkü; “komedinin şahikası” değerlendirmeler yapılıyor... Ağlamalıyım çünkü; “cehalet”in bu kadarı, ancak “okumak”la kazanılır!.. Kalemlerden “fikir” değil, “kir” akıyor!.. Ağızlardan “kültür” değil, “küfür” fışkırıyor!.. öylesine “ipe-sapa gelmez” sözler sarfediliyor ki; bunları söyleyen, asla ve asla “insan” olamaz!.. Olsa olsa, gözlerine “at gözlüğü” geçirilmiş birer “aygır” veya gözleri tamamen bağlanmış “dolap beygiri” olabilir!.. Söylediklerinde ve yazdıklarında ne “tutarlılık” var, ne de “standart!”
Hiç kimseyi “savunmak” veya hiç kimseye “yandaş” olmak niyetinde değilim... Olan-bitene; “bağımsız, bağlantısız ve güdümsüz” bakan, gelişmeleri “tarafsız ve objektif” olarak değerlendiren bir vatandaş olarak diyorum ki; meslektaşlarımızın ilk yapması gereken şey; olaylara “geniş perspektif”ten bakmalarını önleyen şu “at gözlükleri”ni bir an önce gözlerinden çıkarsınlar!..
Bunu yaptıklarında göreceklerdir ki; yazdıklarında “dün-bugün kıyaslaması” yoktur!.. “çifte standart” uygulamaktadırlar!.. “Tutarsız”dırlar ve en önemlisi de “omurgasız”lardır!..

HüKüMET KENDİNİ KORUMASIN MI?
Meselâ, daha düne kadar; “Demokrasi'nin, Devlet'in ve Rejim'in kendini savunacak refleksler göstermesi gayet normaldir!.. Devlet, kendisini yıkmaya çalışanlara karşı tedbir almayacak ve kendini korumayacak da, teslim mi olacak?” diyenler, bugün kalkmış, “Hükümet’i yıkmaya” çalışan örgütlenmelere destek çıkıyor!..
Biliyorsunuz; “Devlet” denildiğinde, “Yasama, Yürütme ve Yargı”dan oluşan “3 sacayağı” akla gelir!..
Peki; yasama, yani Meclis, ya da Yürütme, yani Hükümet’in, “kendisini yıkmaya” çalışanlara karşı tedbir alması ve kendisini korumak için onları “safdışı” etmeye çalışması gayet normal değil midir?..
Anormallik, bunun neresinde?..
Haaa, eğer “Meclis ve Hükümet sesini çıkarmasın!.. Eli-kolu bağlı otursun!” gibi bir görüş dile getirilirse, o zaman ben de sorarım: “O halde; darbeci ve cuntacılar ile onlara destek veren zorbalar da otursun oturdukları yerde!..”
Ama onlar “darbe” yapacaklar, “muhtıra” verecekler fakat “Meclis ve Hükümet”in sesi çıkmayacak, öyle mi?..
Nerede o yoğurdun bolluğu!..
Ne yani, burası Hotanto mu?..

AK PARTİ BU KADAR GüçLü İSE!
Alın işte... Halen gözaltında bulunan Em. Org. Şener Eruygur ve Emekli Org. Hurşit Tolon’un; 2004’teki Sarıkız ve Ayışığı kod adlı “darbe girişimleri”nin tam ortasında yer aldıklarını “Mısır’daki sağır sultanlar” bile duymuşken, Hükümet’in bunlara karşı sessiz kalması beklenebilir mi?..
Kaldı ki;
Bu operasyonun “Hükümet’in bilgisi ve talimatı” doğrultusunda yapıldığı iddialarına kesinlikle katılmıyorum.
Ancak, öyle diyorlar:
“Muhaliflerini korkuyla terbiye etmeye çalışan AKP, adaleti kullanmaktan vazgeçmelidir.”
Böyle yazanlar o kadar “dunkof”, o kadar “dangalak” ve o kadar “beyinsiz” ki, şunu hiç düşünemiyorlar:
Ulan, AK Parti, “iki emekli orgenerali gözaltına aldıracak kadar” yargı üzerinde “etkin” ise, “Polis’i Orduevi’ne sokup arama yaptıracak kadar güçlü” ise, “savcı” ve “hakim”lere talimat verecek kadar söz sahibi ise, sormazlar mı adama;
“AK Parti, kendisi hakkında kapatma dâvâsı açılmasını niye engelleyemedi?!?”
Adamlar, işte bu soruyu akledemeyecek kadar “beyinsiz” ve olayın bu boyutunu göremeyecek kadar “at gözlüklü!”

DİĞERLERİ KİMİN SAVCISI?
“Ergenekon Terör örgütü”ne yönelik soruşturmayı yürüten Savcı Zekeriya öz’ü hedef alıp, son derece “şedit” ve son derece “şirret” bir üslûpla saldırıyorlar:
“Hükümet’in savcısı!”
Bir savcıya, “gözlerini kan bürümüşcesine” saldıranlara bir cevabım, elbette var...
Ama, ondan da önce, bu “saldırgan ifade”leri kullananlara karşı “sessiz” kalan, “çıt” çıkarmayan ve “dut yemiş bülbül”e dönen “yargı mensupları”na ve “yargı dernekleri”ne bir çift sözüm var:
“AK Parti hakkında açılan kapatma dâvâsını eleştirenleri hükümet ve yandaşları diye niteleyen sizler, Savcı Zekeriya öz’e yönelik çirkin saldırılara niye sessiz kalıyor, niye yazılı bir açıklama yapmıyorsunuz?.. Ne yani, kartelozlar, ayrıcalıklı vatandaşlar mıdır?.. Onlar, imtiyazlılar sınıfından mıdır?!?..”
Bunu böylece ifade ettikten sonra, gelelim “Hükümet Savcısı” tabirini kullananlara...
Bu adamlar o kadar “aptal”lar, o kadar “gerzekler” ki, lafın ucunun nereye gideceğini hiç hesap edemiyorlar!..
Ulan “ebleh”ler;
Savcı Zekeriya öz’e sen kalkar da “Hükümet’in Savcısı” dersen, bir “Molla Kasım” çıkar ortaya ve sana sorar;
“CHP’nin talebi üzerine 367 kararı veren Anayasa Mahkemesi, CHP’nin mahkemesi midir?..
Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmemesi için 27 Nisan gecesi e-muhtıra yayınlayan askerler, CHP’nin askerleri midir?
Şemdinli’deki bombalama olayıyla ilgili iddianame hazırladığı için, avukatlık bile yapmasına imkân tanınmayan Ferhat Sarıkaya’yı görevden alan HSYK... Ve Org. Yaşar Büyükanıt ile onun İyi çocuk’ları lehinde karar veren hakim ve savcılar Genelkurmay’ın hakim ve savcıları mıdır?..”
Dahası da var... Savcı Sacit Kayasu’lar, Savcı Gültekin Avcı’lar ve daha niceleri, acaba Cunta’nın savcıları olmayı reddettikleri için mi görevlerine son verildi?..
Bu vatansever ve milletsever savcıların, hem de “avukatlık bile yapamayacak” derecede bir “linç” uygulayarak görevlerine son veren kişiler, acaba “kimin savcıları” veya “kimin hakimleri”dirler?!?..
Dedim ya; bir gün gelir, bir “Molla Kasım” çıkar ortaya ve bu “şapşal”lara bu soruları soruverir.
Hatta, dahasını da sorar:
“Ortada, laikliğe yönelik hiçbir eylem olmadığı halde; laikliğe aykırı eylemlerin odağı olduğu iddiasıyla, AK Parti hakkında kapatma davası açan Yargıtay Başsavcısı A.Yalçınkaya, acaba kimin savcısıdır?..
Baykal’ın dikensiz gül bahçesinde yürümesini sağlamaya çalışan bir CHP savcısı mı, yoksa Ergenekon’culara yönelik operasyonları durdurmaya çalışan bir Org-enekon Savcısı mı?!?”
Görüyorsunuz ya;
“Ağız ishali”ne yakalanıp, “ucunun nereye varacağını” hesap etmeden “cır cır” ötenlere, bir gün gelir böyle “cevap”lar verenler çıkabilir!..
öyle ya, ortalık “Molla Kasım” dolu!..

SİRKATİN SöYLEYEN MERD-İ KIPTîLER!
Bana öyle geliyor ki;
Bu operasyonlar, “kartelci”ler ve “ulusalcı”larla birlikte, “bazı siyasiler”in de “kimya”larını bozdu!..
öyle açıklamalar yapıyorlar, öyle demeçler veriyorlar ki; tam da “sap yiyip, saman çıkaran” cinsten!..
Meselâ;
AK Parti'ye kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'yı; “Görevlerini yapıyorlar... Bu tamamen hukukçuların, savcıların kendi çalışmalarının onları getirdiği noktada, Anayasa'nın onlara verdiği görevin gereği, yapmak zorunda oldukları bir işi yapıyorlar” şeklinde destek veren adamlar, bugün kalkmış Ergenekon Terör örgütü soruşturmasını eleştiriyor.
“Ergenekon” soruşturması kapsamında yapılan gözaltıları değerlendirirken şöyle diyorlar:
“Buradaki olay, hukuk olayı olmaktan çıktı. Bu, Ergenekon davası değil, Başbakan'ın kişisel dâvâsıdır!”
Bu ne perhiz, bu ne turşu?..
Ulan, A.Yalçınkaya “yapmak zorunda olduğu işi yapıyor” da, Savcı Zekeriya öz ve İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi “başkasının işi”ni mi yapıyor?..
Hem sonra, sormazlar mı adama;
“Hani yargı bağımsızdı!?. Hani bağımsız yargıya müdahale edilmemeliydi?”
Diyorum ya;
Tam “çılgın”a dönmüşler!.. Hepten “kafayı yemiş”ler!.. Saldırıyorlar ama nereye saldırdıklarını görmeyecek kadar gözleri dönmüş!..
Diyorlar ki;
“Eskiden, cumhuriyet ilan edildikten sonra yine böyle gözaltılar Türkiye'de yaşanmıştır. O zamanlar laik cumhuriyete karşı olanları etkisiz kılma çabası vardı. Şimdi geldiğimiz noktada tablo değişti. Şimdi Atatürkçüler, laik Cumhuriyet'e inananlar bu saldırıların hedefi haline eldi.”
Buna, ne derler biliyor musunuz?..
Buna; “Şecaat arzederken, sirkatin söyleyen merd-i kıpti” derler!..
Adamlar, güya “kahramanlık”larını anlatacak ama Allah dillerini dolaştırıp “suç”larını itiraf ettiriyor!.
Demek oluyor ki;
Sırf “Allah” dedikleri için, sırf “ibadetlerini özgürce yerine getirmek” istedikleri için, sırf “başörtülü okumak” için, sırf “gümüş yüzük” taktığı için, sırf “Kur'an öğrenmek” istediği için “baskın”lara maruz kalan, “gözaltı”na alınan, “tutuklu” olarak aylarca hapislerde çürütülen!.. Kısacası; çoğu “yargısız infaz”lara ve “linç”lere maruz kalıp, dahası “gözaltı”na alınıp yargılanma lüksü bile yaşayamadan “toprak altı”na gömülen insanlara reva görülen muamele “laiklik gereği” imiş!..
Meclis'i kapatmayı, Hükümet'i yıkmayı amaçlayan ve bu amaçla “darbe stratejileri” hazırlayan kişiler de “laiklik ve cumhuriyet yandaşı” imiş, iyi mi?..
Bana kalırsa; bu son “operasyon”un en büyük faydası, budur!.. Evet, “maske”lerin düşmesi, “iğrenç çehre”lerin ve “halk düşmanı çevreler”in deşifre olmasıdır!..

YAYGARALARIN ASIL SEBEBİ
Şimdi anlıyoruz ki;
“Sanığın idamına, şahitlerin bilâhare dinlenmesine!..” şeklindeki kararlarla İskilipli Atıf Hoca'ları ve daha binlerce insanı, “yargısız infaz”larla “darağaçları”na gönderen İstiklal Mahkemeleri; sırf “laiklik” için bunca cana kıymıştır!..
Bu gerçeğin, “merd-i kıpti” rolüne soyunan bir “siyasi lider” tarafından itiraf edilmesi, bence çok büyük bir kazanımdır!..
çünkü o devirde;
İnsanlar; bugünkü gibi “gözaltı”na bile alınmıyor, doğrudan “toprak altı”na gönderiliyordu!..
Size bir şey söyleyeyim mi;
“Ergenekon Terör örgütü”ne yönelik operasyonlar karşısında “yaygara” koparanların, “gözaltılara tahammül edemeyenler”in asıl demek istedikleri işte şudur:
“Daha düne kadar biz ayrıcalıklıydık!.. Biz, imtiyazlı insanlardık!.. Bize, hiç kimse dokunamazdı!.. Şimdi, nasıl dokunursunuz bize?!?”
Hadise budur!.. Bütün mesele budur!..
Kendilerine dokunulmuş olması, “beyzade”lerin ağrına gitmiştir!..
çünkü kendileri, “gözaltı”na almayı bile lüks sayıp, insanları doğrudan “toprak altı”na gönderen bir anlayışın, bir zihniyetin günümüzdeki uzantılarıdır!..
Ama, hâlâ şunun farkında değiller:
Köprülerin altından çok sular aktı!..
Türkiye, şimdi “bağırsak”larını temizliyor!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi