İllegal bir siyasî parti olarak Ergenekon
Karşımızda, bu dünyaya ve Türkiye'ye ait olmayan bir "yaratık" duruyor. Tarif edilmesi ve tanımlanması alıştığımız standartların dışında. çoğumuz, uyanıkken bile sürekli gördüğümüz kâbusa benzeterek "darbe" tehdidini öne çıkartıyoruz.
Tehlike darbeden bile daha ciddi... Ergenekon, bir siyasî parti. Neden? çünkü devlet iktidarını ele geçirme veya kontrol altına alma amacını taşıyor. Komünist ve faşist partiler gibi illegal yapı ve yöntemler kullanıyor. Gizlilik içinde iş görüyor. Paramiliter bir örgüt, ancak militer yapı merkezde yer aldığına göre faşist gizli partilerin hiyerarşik ve otoriter yapısına daha yakın. İçinde şiddet usullerini kullanacak niteliğe uygun aparatlar bulunuyor. Peki bu siyasî partinin ilham kaynağı neresi?
Bu siyasî partinin ilham kaynağı, Soğuk Savaş dönemine özgü gayrınizamî savaş örgütleri. NATO savunma anlayışı çerçevesinde bütün Avrupa ülkelerinde kurulan bu örgütlerin amacı ideolojik savaşı yürütmekti. Geniş bir sivil örgütlenme ağına ihtiyaç duyuyordu. Kitlesel şiddet yöntemi, tıpkı Marksist-Leninist silahlı propaganda örgütlerinin kullandığı gibi, bir savaş yöntemi olarak bu örgütler tarafından benimsendi. Türk ordusu içinde özel harp teknikleri kısa zamanda siyasî iktidarlara müdahale etmenin ve siyaseti düzenlemenin bir aracına dönüştü. 12 Eylül darbesinin meşruiyetini sağlama almak için, bu örgüt aracılığıyla şiddet ortamına kritik destekler verildiği bugün artık yeteri kadar biliniyor.
Soğuk Savaş, yani bu gayrınizamî savaş örgütlerinin dayanağı olan ideolojik savaş sona erdi. Bu örgütler bütün demokratik ülkelerde dağıtıldı, faaliyetleri soruşturma konusu yapıldı. Türkiye'de ise bu örgüt, siyasete müdahalenin, siyasî dengeleri etkilemenin aracı olarak taşıdığı değer yüzünden muhafaza edildi. Zamanla yapısı değişti. 28 Şubat sürecinde bu örgütün kamuoyunu oluşturma amacı taşıyan operasyonlarda kullanıldığı aşikar. Geçtiğimiz günlerde Genelkurmay'ın iki kere basın açıklaması yayımlayarak yalanladığı "Bilgi Destek Planı" başlıklı "Lahika 1"in, 28 Şubat Süreci'nde, çevik Bir imzalı "Batı konsepti" ile neredeyse bire bir uyması, gözlerden kaçtı. Sivil hayata yönelik her tanzim teşebbüsünün, gayrınizamî savaş anlayışı içinde yer alması kaçınılmaz.
Türkiye'de artık fiilî bir askerî darbe ihtimali yok. Neden? çünkü darbeyle yönetilebilecek bir ülke artık kalmadı. Bunun yerine demokratik hayatı kontrol altına alacak araçları, bir savaş mantığı içinde düzenleme fikri eski güçlerini sürdürme hayali kuranlara cazip geliyor. Gayrınizamî savaş yöntemleri ile toplumu ve siyaseti bir hiyerarşiye bağlama fikri, Ergenekon yapılanmasının temel hareket noktasını oluşturuyor. Medya, sivil toplum, yargı, üniversiteler ve hatta ekonomi üzerinde bütün araçların seferber edildiği bir kontrol kurulması amaçlanıyor. Atatürkçülüğün üçüncü dünya solculuğu versiyonu, laikliğin inadına demokrat olmayan militan bir yorumu, dünyada olup biten her şeyi komplo olarak niteleyen anti-küreselleşmeci bir ulusalcılık bu kontrolün ideolojik dayanaklarını oluşturuyor. Türkiye'de geleneksel bürokratik solculuğun iktidar şansının fiilen olmaması, muhafazakâr merkez partilerin etki menzili dışında kalanlar için bu örgütlenmeyi bilinçsizce de olsa bir cazibe merkezine dönüştürüyor. Savcılığın yürüttüğü soruşturmaya karşı kampanya yürütenlerin çıkarttığı sesler, bu illegal siyasî partiye kitle desteği hakkında fikir veriyor.
ülkeyi, gayrınizamî savaş yöntemleri ile kontrol altında tutma projesi ilkel ve kaba bir fikir. Kendi halkına karşı gayrınizamî savaş yürüten ve üstelik devlet içinden güç alan bir örgüt, hiçbir dış düşmanın veremeyeceği zararı bu ülkeye verebilir. Ayrıca Ergenekon örgütünün birkaç eylem sonrasında tel tel dökülmesi ve dünyaya rezil olması bile, bu projenin ne kadar ham bir hayal olduğunu göstermeye kâfi.
Türk devletinin bekası, milletin saadeti ve ülkenin güvenliği için bu örgütün deşifre edilerek tasfiye edilmesi şart.