Tamam!

Kabul edelim ki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün dediği gibi Uludere'de Türk Silahlı Kuvvetlerinin yaptığı açıklamaya güvenmek durumundayız!

Tamam!

Kabul edelim ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı gibi Uludere konusunda bir Amerikan gazetesinde yer alan haber ABD hükümetini zora sokmak için servis edilen uydurma bir haberdir!

Tamam!

Kabul edelim ki AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik'in iddia ettiği gibi Uludere ile ilgili olarak bir Amerikan gazetesinde yer alan haber Amerika'dan almak istediğimiz insansız silahlı hava araçlarının engellenmesi için verilen kasıtlı bir haberdir!

Bunlar ve benzeri bütün iddialar neyi kanıtlıyor?

Uludere'de 34 vatandaşımızın terörist zannı ile öldürülmesi olayında Amerika'nın bir rolü olmadığını kanıtlıyor, değil mi?

Yani Uludere'de Amerika masummuş!

Yani Uludere'de 34 vatandaşımızın terörist zannı ile katledilmelerinde Amerika'nın bir payı yokmuş!

İktidar kanadından yapılan açıklamaların tümü bu olayda tamamen yerli istihbarat kaynakları ile hareket edildiğini savunduğuna göre şimdi sıra olayın sorumlularını bulup ortaya çıkarmaya kalmıyor mu?

Hal böyle olunca da "İş yargıya intikal etmiştir, sonucunu beklemek durumundayız" noktasına geliniyor!

Acaba yargıyı beklemeden olayın sorumlularını ortaya çıkarmak mümkün değil miydi?

Bütün belgeler elde olduğuna göre kimin yanlış istihbarat verdiği ya da kimin yanlış karar vererek 34 vatandaşımızın ölümüne sebep olduğu açıklanamaz mıydı?

Sanırız bu tür sorulara verilecek cevapta "En iyisi yargıyı beklemek" olacak!

Yapılabilecek tek şey yargıyı beklemekse çaresiz yargının vereceği kararı bekleyeceğiz!

Böylesine vahim bir hatanın işlenmesinde payı olanların belirlenmesi ve hak ettikleri cezaları almaları olayda hayatını kaybedenlerin yakınlarını teselli edebilecek tek seçenek olarak karşımızda duruyor!

Bu ne kadar çabuklaştırılırsa o kadar faydalı olacağına inanıyoruz! Bu işin sürüncemede bırakılmasının ise oldukça tehlikeli sonuçlara yol açacağını düşünüyoruz!