Olup bitenlerin derin anlamı...

Olup bitenlerin derin anlamı...

Türkiye belli aralıklarla darbeler yaşamış bir ülke. Yaşamış olmakla kalmıyor hâlâ da ciddi darbe tehlikesiyle karşı karşıya olduğuna ilişkin hatırı sayılır emareler eksik değil. Her konuda olduğu gibi siyasi iktidarın silahlı bir güçle görevden uzaklaştırılması ve gücünü silahtan alan bir cuntanın iktidar koltuğuna oturmasının ilki daha da önemlidir; zira ondan sonra icra edilenler genellikle bu ilkini kendilerine örnek alır ve meşruiyetlerini buna dayandırmaya çalışırlar. Her şeyin ilki daha da önemlidir!

Bizde çok partili dönemdeki darbelerin ilki olan 27 Mayıs, bir bakıma duran nesneye ilk hareketi veren eylem olmuştur. Hani Newton'un meşhur kanunlarından olan “duran bir cisme herhangi bir kuvvet etki etmedikçe hareket etmez” ilkesini siyasi gelişmelere uyarlayacak olursak 27 Mayıs'ta harekete geçen gücün yeni gelişmelere yol açtığı açıktır. Bir bakıma 27 Mayıs lehte ve aleyhte olanlar için bir örnek-model oluşturmuştur. Arkasından gelen benzer hareketler ya 27 Mayıs'a karşı, ya da onun yanında yer almışlardır.

çoğu kez gerçekleşebilen, fiiliyata dönüşen darbe planlarını biliyoruz. Plan aşamasında kalan, gerçekleşebilme imkanı bulamayan veya akim kalanlar hakkında fazla bir bilgimiz yok. Bunlardan bir kısmının aktörler nezdinde gizli kaldığı ve toplum kesimleriyle paylaşılmadığı kesindir. Ancak bir kısmı var ki eyleme, fiiliyata dönüşme aşamasının bir yerlerinde başarısızlığa uğrayıp gündemden çekilmiştir.

Bütün bunların sonunda ortada olan en önemli soru şudur: Anayasal düzeni güç ve kuvvetle demokratik yöntemlerin dışında “tağyir ve tebdil” etmeye yönelik her türlü eylem ve teşebbüs açıkça yasak ve hukukun suç saydığı bir fiil olduğuna göre bu işe teşebbüs edenler, bu tür fiillerin içerisinde bulunanlar neden gerekli şekilde muhakeme edilemez ve cezalandırılamazlar?

Türkiye'nin ve özellikle de sivil siyasetin cevaplaması gereken temel soru işte budur. Bu soruya bugün siyaset yapan, demokratik ortamda iktidar yarışına giren, demokratik sistemi ve değerleri pekiştirip çağdaş demokrasiyi kurmaya çalışan her aktörün kafa yorması gerektiği ortadadır. Aslında siyaset dünyasındaki gelişmelere bakınca mücadelenin taraflarının siyaseti demokratik yöntemlerle yapanlar ve demokrasi dışı yöntemlerle yapmak isteyenler olduğunu söylemek mümkün.

Demokrasi karşıtı veya dışı bir rejimden demokrasiye geçişte yaşanan en önemli sorunlardan biri anti-demokratik yöntemlere başvurmuş, darbe ve benzeri eylemlere karışmış, demokratik düzeni sabote etmek istemiş, hukuksuzluklar içinde yer almış siyasi ve bürokratik kadroların ne olacağı, daha doğrusu nasıl yargılanacağı konusudur.

İlk akla gelen bu tür kişilerin yargı önüne çıkarılıp gerekli cezalara çarptırılmalarıdır. Ancak bunun sanıldığı kadar kolay bir iş olmadığı, Türkiye örneğinden de rahatlıkla anlaşılabilir. Zira bu tür kadrolar demokrasiye geçilirken yeteri kadar güvence elde etmekte ve zırhlı korungalara sığınmaktadırlar. Bunlara dokunmak sanıldığı kadar kolay değildir. İkincisi bunların yeni dönemde bir şey olmamış gibi hareket edilmesi ve sorunun çözümünün işin akışına bırakılmasıdır.

Türkiye hep sorunun çözümünü zamana bırakmış gözüküyor. Şimdiye kadar darbelerde görev alan, planlayan, uygulayan ve sandıkta ortaya çıkan iktidarları silah zoruyla görevden uzaklaştıranlar veya buna benzer teşebbüslerde bulunanlar hiçbir zaman yargılanmadılar. Mahkeme önüne çıkarılıp yaptıklarının hesabını vermediler. Hiçbir dönemde sivil siyaset kendisini olağanüstü dönemleri sorgulayabilme gücünü kendisinde görmedi. Şimdi Türkiye yeni bir aşamaya gelmiş bulunuyor. İlk defa darbe ve benzeri teşebbüslerin içerisinde bulunanların üzerine gidiliyor ve bunların mahkeme önüne çıkarılması söz konusu. Bu tür teşebbüs ve eylemlerin içinde bulunan aktörlerin kimlikleri elbette önemli, ancak işin özü kimliklerden öte büyük bir öneme sahiptir. Darbe ve benzeri olağanüstülüklerin içinde bulunanların, yani açıkça demokrasi dışı yöntemlerle iktidarı değiştirmek isteyenlerin mahkeme önüne çıkarılması Türkiye siyasetinde önemli ve ciddi bir gelişmeye işaret etmektedir. Demokratik temsilin güçlenmesine ciddi bir katkı yapacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi